Uykusuz

381 47 21
                                    

  "Oğlum kalkasana lan, saat 1." Emre Hürkan'ın odasına daldı ve hiç düşünmeden perdeleri açıp odanın aydınlanmasını sağladı, Hürkan çarşafı üzerinden attı ve doğruldu. Gözlerini ovuşturup Emre'ye baktı. Refleksle telefona uzandı ve saate baktı, gerçekten de birdi. Bıkkınca nefes verdi. "Diğerleri kalktı mı?"

  Emre kollarını kavuşturdu. "Pek sayılmaz, Kaan bana tekme atmaya çalıştı." Hürkan şaşırmadığı cümleyle güldü. Sonra da kaşlarını kaldırıp sordu. "Ömer?"

  Emre dudak büzdü. "O benden de önce kalkmış, mutfağa girdiğimde boş boş oturuyordu." Omuz silkti. "Korkutucuydu." Hürkan başını salladı, bir gecelik bile olsa uyuyamamıştı demek ki. Emre'ye çaktırmayarak güldü, "Kahvaltıyı hazırlayacak mısın? Yoksa..?"

  Emre kaşlarını çattı. "Karı mıyım lan ben? Ya dışardan söyle ya da kendin yap." Ardından homurdana homurdana odadan çıktı. Hürkan Emre'nin çıkmasıyla ayaklandı, Ömer'le konuşmak istiyordu ama öylece yanına gidip dün gece hakkımda konuşamazdı. Kıvırcık saçlının hatırlamadığından bile emindi, boş yere onu üzmek istemediğini fark etti ve dudak büzdü. Odadan çıktı ve etrafına çok odaklanmadan tuvalete ilerledi, kafası doluydu.

  İçeriye girdi ve hızlı adımlarla aynanın karşısına geçti, baygın bakışlarla kendi yansımasına baktı. Ömer kadar kendisi de uyuyamamıştı, ve bu saçma derecede belli oluyordu. Derin bir nefes verip elini yüzüne götürdü, "Hassiktir ya..." Gözlerini kapattı ve musluğu açtı. Yüzüne ılık suyu vururken aklı hala Ömer'deydi, saçlarını geriye attı ve doğruldu. Musluğu kapatıp arkasına döndü, ve sonra Ömer'le bakışmaya başladı.

  Kıvırcık saçlı adam güldü. "Neden öyle bakıyorsun lan?" Hürkan gözlerini ovuşturdu. "Oğlum yeni kalktım, nasıl baktığımı nereden bileyim?" Ömer Hürkan'ın yanına gelip hafifçe itekledi ve dolabı açıp bir havlu aldı, sonra da ona dönüp konuştu. "Bana beni yiyecekmiş gibi bakıyorsun, ilginç?" Güldü ve çıkmadan önce ekledi. "Kaan çayımı döktü, havlu lazımdı." Ardından Hürkan'ı beklemeden içeriye gitti.

  Uzun olan göt gibi kalmıştı, ne bir cevap verebilmişti ne de verecek bir cevap düşünebilmişti. Tek yapabildiği şey aptalca Ömer'in yüzüne bakmak olmuştu ve bunun tek iyi tarafı kıvırcık saçlının kendisini yargılmamasıydı. Derin bir nefes aldı, toparlanmalıydı. Yüzünü kuruladı ve hemen mutfağa ilerledi.

  Ömer Kaan'a yeri sildirtiyordu, aslında komik bir manzaraydı. Emre koridordan mutfağa daldı ve elindeki poşeti havada salladı. Marketten geldiği belliydi, gülerek konuştu. "Yumurta ve sucuk aldım!" Elindeki torbayı bangoya bırakıp Hürkan'a döndü, "Sen de bir boka yara ve yemek yap." Gözlerini kısarak uzun boylu adamı süzdü. Hürkan güldü, kesinlikle yapmayacaktı.

  Ömer, Hürkan'a baktı ve yüzündeki isteksizliği fark etti. Dudak büzdü ve Emre'ye döndü. "Yumurtanın kıvamını benim istediğim gibi yapamaz o, ben yapacağım." Emre kıvırcık saçlıya döndü ve başıyla onayladı. "Öyle mi, peki? Sen bilirsin." Tekrar Hürkan'a dönüp sırıttı. "Ömer'e şükret kanka."

  Ömer güldü ve Hürkan'a göz kırptı, ardından bangoya ilerledi ve poşeti açtı. Yumurtaları çıkartırken bütün odağını o tarafa vermeye çalıştı, ama Hürkan'ın hala kendisine baktığının farkındaydı ve bu dikkatini dağtıyordu.

  Uzun adam, kıvırcık saçlının göz kırpmasını beklemiyordu. Öylece donup kaldı, bir şeyler söylemek istedi ve ağzını açtı. Ama Kaan bir anda ayağa fırlayıp güldü. "Alo Hürkan, toparlan lan uyuyamadın mı?" Kahve saçlı adam duraksadı ve arkadaşına dönüp farkında bile olmadan kekeledi. "N-ne?" Kaan göz devirdi ve kollarını kavuşturdu, dudak büzerek cevapladı. "Kaç defa seslendim oğlum."

  Hürkan mahçup bakışlarını yere çevirdi, çocuksu bir suçlulukla mırıldandı. "Dalmışım ya kusura bakma kanka." Kaan anlayışla başını salladı ve elindeki havluyu kirliye atmak için tuvalete ilerledi, aynı anda da Hürkan'a hitaben konuşmaya devam etti. "Toparlan biraz, önümüzde koca bir gün var."

  Hürkan başını salladı. Uzun saçlı olan haklıydı, Porçay'ın da içinde olacağı upuzun bir gün. Kulağa hoş geliyordu.

Komik Misin? (Porgola)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin