-Bölüm 22-

236 86 44
                                    


Multimedia: Jacob Lee- Demons  

Herkese merhaba. Çoook heyecanlı bir bölüm oldu benim için. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. İyi okumalarrr (:


Odanın ortasında dikilmiş öylece Asya'ya bakıyordum. Söyledikleri kafamın içinde dönüp duruyorlardı fakat onlara uygun bir kılıf bulamıyordum. Rüyamda neden bu evi görmüştüm, Atalay'ın evini? Ya, o kadın? Kadının o telaşlı hali ve bağırışları beni öyle etkilemişti ki düşündükçe ürperiyordum. Sonunda sesimi bulabildiğimde konuştum.

"Beni oraya götürür müsün?" Neden böyle bir şey istediğimi bile bilmiyordum ama gitmem gerektiğini hissediyordum. Tüm bunların bir anlamı olmalıydı, olmak zorundaydı. Yoksa gerçekten aklımı yitirmeye başladığımı düşünecektim. 

"Saye, beni korkutuyorsun. Tüm bunlar ne demek oluyor? Seni oraya neden götürmemi istiyorsun? Üstelik bilmediğin bir yeri nasıl böyle çizebiliyorsun?" Asya, şüpheyle sorularını peş peşe sıraladığında parmaklarımı saçlarımın arasından geçirerek sıkıntılı bir soluk verdim. Sorduğu soruları ben de kendime soruyordum fakat bir cevap bulamıyordum. Bilinmezlik, pençelerini boğazıma geçirmiş günden güne beni boğuyordu.

"Bu soruların cevaplarını bilmeyi o kadar çok isterdim ki. Boğuluyorum Asya, garip şeyler oluyor ve ben anlam veremiyorum." Kaşları çatılarak yüzü gölgelendi.

"Tamam, şimdi sakince baştan anlat." Asya, yatağa oturup eliyle hafifçe yatağa vurduğunda ilerleyip yanına oturdum.

"Sizin eve geldiğimde dolabında asılı olan dördünüzün fotoğrafı vardı hatırlıyor musun? Sonra sen bana Atalay'ın ailesinin kazasından bahsetmiştin." 

"Evet, hatırlıyorum."

"O fotoğrafta Ahu'yu gördüğümde o kadar şaşırmıştım ki resmen dondum kaldım çünkü Ahu'yu bir gece öncesinde rüyamda görmüştüm. Çok saçma değil mi? Hiç tanımadığı birini insan nasıl rüyasında görebilir ki? Sonrasında sahilde fenalaştıktan sonra yeniden bir şeyler gördüm." Asya'nın elindeki deftere uzanarak aldım ve konuşmaya yeniden devam ettim. Kaşlarını çatmış, pür dikkat beni dinliyordu. "Bu evi gördüm."

Söylediklerim içimden çıkıp dilimden dökülen bir zehirdi sanki. Asya, dudaklarını aralayıp söyleyecek bir şey bulamamış gibi yeniden kapattı. Ne söylenebilirdi ki zaten? Ben bile nasıl bir şeyin içinde olduğumu bilmiyordum.

"Tüm bunların mantıklı bir açıklaması olmalı, her ne kadar henüz bulamasak da. Seni oraya götüreceğim. Bulmayı umduğun her ne ise umarım bulabiliriz, Saye."

Asya'nın söyledikleri bir nebze de olsa içime su serpmişti. Orada ne bulacağımı bilmiyordum hatta bir şey bulabilecek miydim acaba onu da bilmiyordum ama mutlaka gitmem gerekiyordu.

"O zaman yarın sabah gidiyoruz?" Asya kafasını sallayarak sessizce beni onayladığında hafifçe gülümseyerek derin bir nefes aldım.

Camdan dışarıyı izlemeye başladığımda o kadar dalmıştım ki yan tarafımdaki Asya aniden zıplayarak dizlerinin üzerinde doğrulduğunda irkilerek ona döndüm. Yüzündeki endişeyi süpürmüş yerine muzip bir gülümseme eklemişti. Bu gülümsemenin hiç de hayra alamet olmadığını düşünüyordum.

"Ne gülüyorsun öyle?"

"Abimle aranızda ne var? Ay, görümce mi olacağım şimdi ben?" Asya'ya ağzım açık baktığımda ellerini heyecanla birbirine çarpıp olduğu yerde zıplıyordu o zıpladıkça yatakta şaşkın şakın oturan ben de sallanıyordum. Bu kızın içine İlker kaçmıştı sanırım.

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin