11. - Biz.

1.5K 115 199
                                    

Kahvaltıda Yağız'a soru sorsak da o cevap vermemişti ve bizde üstüne gitmemiştik. Zamanı geldiğinde illa ki anlatacaktı, kaçamazdı. Hiçbirimiz kaçamazdık.

Sabah çok erken kalkmış olduğumuzdan dolayı, gün çok yavaş akıyordu.

Hepimizin, dün geceyi düşünüp durduğuna emindim. Canımı yakıyordu.

Leya, elinde iki bardakla verandaya geldiğinde hafifçe gülümsedim. Bardakları masaya koydu ve karşıma oturdu. Koyduğu bardaklardan birini elime aldım ve iki elimle avuçladım. Bardak sıcaktı, bu yüzden elimi yakıyordu. Ama umursamadan tutmaya devam ettim.

"Anlat bakalım," dedi sakince Leya. "Çağan nereden çıktı, sen neden Temrenli'ye geldin, bana neden öyle bir mesaj attın, Yağız'ları nereden tanıyorsun?" Bu soruların hepsine bir cevabım vardı ama şu an anlatacak kadar güçlü müydüm, bilmiyorum.

Ama sanırım, bu saatten sonra güveneceğim ya da güvenmek zorunda kaldığım sekiz insan vardı, ve onlara hayatım ile gerçekleri anlatmalıydım, onlardan da bunu istemeliydim. Başımıza ne geleceği, ne yapacağımız kesin değildi. Birbirimiz hakkındaki bilgileri, kendimize aitmiş gibi benimsemek en doğrusu olacaktı.

Çünkü, ben, sen, o değildik. Sadece bizdik.

Biz.

"Ondan önce sana bir şey söylemeliyim," dedim yavaşça. "Babam öldü demiştim ya, o zamanlar sana güvenmiyordum ve yalan söyledim." Leya kaşlarını çatarak bana bakarken devam ettim.

Dudaklarımı ıslattım. "O yaşıyor. Annem öldü biliyor. Anneme öldüğünü kanıtlayan şeyleri bıraktı. Kayıtlara da öyle geçti ama yaşıyor. Şu an nerede bilmiyorum. Ama öğreneceğim."

Öğreneceğimi biliyordum. Bir şekilde babamı bulacağıma olan inancım tamdı. Her zaman olduğu gibi. Asla vazgeçmemiştim babamdan. Şimdi de vazgeçmem imkansızdı.

"Neden, niye yani anlamıyorum, amacı neydi ki?" diye sordu. Yavaş yavaş oraya da gelirdi konu, önce olanları haz etmesi gerekiyordu.

"Merak etme, onu da anlatırım." dedim. Derin bir nefes verdim, ve başladım.

"Sana öyle bir mesaj attım çünkü evden kaçmıştım. Babamdan kalan bir araba vardı, onunla. Telefonumu kırıp attım. Saklıca'dan çıktım ve Çağan ile karşılaştım. Bizim sınıftan bir çocuktu, o ve-" Leya, telaşla lafımı böldü. "Sizin sınıftan mı? O, o çeteden biri mi?" Değildi ama o da herkes gibi onların destekçisiydi sanırım.

Birkaç gün önce sorulmuş olsaydı, söyleyeceğim tek şey; "Değil ama onları destekliyor." olurdu. Ama şu an bundan emin değildim.

Kafamı iki yana salladım. Fincanı dudaklarıma götürdüm ve sıcak dumanı yüzüme çarparken kahveyi içtim.

"Çağan, çeteden değildi ama destekleyip desteklemediğini bilmiyorum." dedim. Anlar gibi kafasını sallarken devam etmemi bekliyordu. O çeteden olmadığını duyduğunda yüzünden oluşan rahatlığa karşı güldüm.

Kendilerine "Lodos." diyen bir çete vardı, Saklıca Kasabasında ve Lisesi'nde. Babam gittikten sonra, annemin yalandan girdiği depresyonlar derken annemde tıpkı benim gibi olanlar hakkında en ufak bir fikri olmadığı halde beni suçluyordu. Her şey üst üste gelirken, okul içersinde çok fazla patlama yaşamıştım, herkese, her türlü olaya karşı sinirliydim. Beni düşünen insanlara bile bağırıyordum, belki de.

Lodos, çok fazla suça bulaşmış lisenin de kasabanın da en karanlık çocuklarının, gençlerinin toplandığı bir çete olduğu için genelde insanlar korkardı, onlardan. Ama kasabanın yarısı da kasabayı koruduklarını düşündükleri için onları desteklerdi.

Lanet Olası Dünyanın Sonu | ÇağTu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin