BÖLÜM 21: KARANLIK

45 8 8
                                    

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Kitabımızın birinci yılı yaklaşıyor ve eğer bitirebilirsem o zamana kadar kitabı bitireceğim. Bu yüzden yazmayı yavaş yavaş yapıyorum ki hiç bitmesin. Diğer bölüm bu bölüm belirli bir oy sayısına ulaşınca gelecek. Bu yüzden okuyan herkes oylarsa çok çok sevinirim. Keyifli okumalar :)

multimedia= Ayça Özefe-Yıkılmam Asla

***

Karanlık... Tüm korkuların tek bir şekil aldığı ve herkesin içinde yer eden bir duygu. Ben şuan tamamen karanlıktaydım. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyordum. Karanlık beni içine çekmişti ve oradan çıkmamı istemiyormuş gibi her bir dakika daha çok kaplıyordu içimi. Zihnimin karanlığında kaybolmuş, bu labirentten kurtulmak için bir çıkış yolu arıyordum. Herkes hayatının bir kısmında karanlığa gömülüp çıkış yolu aramıştır. Kimisi bunu başarılı bir şekilde atlatmış, kimisi de o karanlığa gömülüp yok olmuştur... Hayatın en acı yönü de buydu belki. Güçsüzlük... O karanlıktan çıkacak gücü, iradesi, cesareti olmamak... Belki de korktuğum şey içimdeki karanlık değil de oradan çıkamamaktı, yok olmaktı...

Hayatım boyunca her zaman güçlü olmaya çalışmıştım. Konu her ne olursa olsun dimdik durup "Yıkılmadım!" demiştim. Babamın ölmesi benim için bir nevi dönüm noktasıydı. Çünkü o ölünce büyümüştüm ben, gerçek dünyayla tanışmış, acıyı ilklerime kadar hissetmiştim. Arkamda babamın olmasına o kadar alışmıştım ki hiçbir zaman ipleri kendi elime alma gereği duymamıştım. Ama o gidince hiç beklemediğim bir boşlukla karşılaşmıştım. Dünyanın gerçek yüzü tokadını indirmişti suratıma ve ben o tokadı asla unutmamıştım. İlk defa kendimi güçsüz hissetmiştim, karanlıkta kalmış... Hayat beni güçlü olmaya zorlamıştı çok güçsüz olsam da... İnsanların karşısında dik dururken kendimle baş başa kaldığımda o halden eser kalmıyordu. Aynaya bakınca takındığım maskem kayboluyordu. Maskemin ardında hiç de güçlü bir insan yoktu. Aksine karanlıkta kalmış ve orada boğulmadan önce birinin elini uzatmasını bekleyen bir insan vardı...

Zihnimden deli düşünceler geçiyordu. Tüm bunlar susuzluktan kuruyan dudaklarımın aralanmasıyla kayboldu. Yorgun vücudumla yattığım yerde dönüp gözümü yavaşça araladım. Önce bulanık gören gözlerim netlik kazandığında kaşlarımı çatıp hemen ayağa kalktım. Ama hızlı kalkışım başımın dönmesine sebep olunca geri yerime oturmak zorunda kaldım. Ağrıyan başımı tutup şakaklarımı ovuştururken etrafa bakmaya başladım. Eski sayılabilecek ama gayet temiz bir odadaydım. Yattığım yatağın yanında bir balkon vardı ve açık kapısından içeri giren esinti serinlememe sebep oldu. Tam karşıda kapı vardı onun dışında da bir dolap ve çeşitli tablolardan başka bir şey yoktu odada. Bu sefer yavaş olmaya özen gösterip ayağa kalktım. Önce balkona çıkıp baktığımda geniş ağaçların olduğu bir bahçe gördüm. Bir iki çocuk top oynuyordu. Onlara baktıktan sonra tekrra içeri döndüm ve kapıya hızlı adımlarla ulaştım. Derin nefes alıp kapıyı açtığımda önce etrafa baktım. Kimseyi göremeyince dışarı çıktım küçük bir daireydi burası. Geri kalan üç odaya tek tek girmiştim ama oraların da boş olduğunu gördüm. Kaşlarım çatılırken kafamdaki soru işaretleriyle dairenin kapısını aralayıp merdivenlerden inmeye başladım. Şuan hiç bilmediğim bir yerde rahat bir şekilde geziyordum ve içimde de tuhaf bir huzur vardı. Kaçırılmamıştım bu kesindi. Kaçırılsam kollarım falan bağlı olurdu sonuçta değil mi?

Bahçeye çıktığımda yüzüme vuran güneşle gözlerimi kısıp suratıma gölge yapmak zorunda kalmıştım. Sanki yıllardır karanlıktaydım da ilk defa gün ışığı görüyormuşum gibi hissettim. Etrafıma bakarken evin sağ tarafından gelen ıslık sesi o tarafa ilerlememe sebep oldu. Bu sırada da etrafa bakıyordum. Ağaçlarla dolu bir bahçe vardı. Bir iki tane çiçek vardı kenarlarda. Bahçe kapısı tam karşımdaydı ve gördüğüm kadarıyla da işlek bir yerdeydik. Kaçırılan biri şehir içinde bir yerde saklanmazdı sonuçta...

YAZ TADINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin