Alarmdan önce uyanmış olmanın şaşkınlığıyla biraz daha yatmaya karar verdim. Gece de doğru düzgün uyumamıştım zaten...Bütün gün okulda nasıl ayakta duracaktım onu düşünüyorum şu an. Neyse akşam uyurum artık. 'Nereye uyuyorsun Fırat'lar gelecek' diyen iç sesime lanet ettim. Bir bu eksikti.
Okula gidip Buğra'yla özel numara hakkında konuşmalıydım. Anlatabileceğim tek kişi oydu ve bana en doğru kararı vermem de yardımcı olacağına emindim. Evden çıkmama daha bir saat vardı. Bende bu süreyi ilk defa hazırlanarak geçirecektim. Normalde direk üstümü giyer çıkardım ama şu an yapacak bir şey yoktu. Yarım saat uyuyup kalkmanın bir faydası olmayacaktı. Hemde biraz kafamı dağıtmış olurdum belki. Saçlarım zaten düz olduğu için herhangi bir şey yapma gereği duymuyordum. Aynanın karşısına geçmiş yüzümü incelerken kirpiklerime takıldı gözlerim ve rimel sürme kararı aldım. Rimelimi sürdükten sonra hafif kırmızıya kaçan pembe rujumu da sürüp hazır olduğumu düşündüm. Ee hala 40 dakika vardı sadece 20 dakika mı geçmişti yani? Evde daha fazla durmak istemediğim için hemen Buğra'yı aradım.
"Alooo günaydın kuşum uyandın mı?"
"Uyandım uyandım da hayırdır sabah sabah Güneş hanım çok mu özlediniz bir gün görmeyince?"
"Of hemde nasıl özledim!" diyip güldüm. Sabah sabah bile nasıl bu kadar şen şakrak oluyordu anlamıyorum.
"Cazibeme kimsenin dayanamadığı doğrudur.."
"Cazibeni daha sonra konuşuruz marul kafa. Şimdi eğer hazırsan çabuk evden çık okulun oradaki kafe de oturalım biraz, seninle konuşmam gereken şeyler var." gerildiğini hissetmiştim. Çünkü genelde ona 'konuşmamız lazım' değil de direk konuya girerdim. Böyle dediğim de genelde anlattığım şeyler hep başımıza felaketle sonuçlanıyordu ama hadi hayırlısı...
" Tamam çıkıyorum şimdi hazırdım zaten, hadi çık sende 5 dakika içinde orada ol." demesiyle bir şey demeden telefonu kapattım. 'Camış gibi telefonu suratına kapattın çocuğun' diyen iç sesime aldırış etmedim. Buğra bana darılmazdı, beni en çok tanıyan insan da anlayan insanda oydu. Telefonla konuşmayı fazla sevmez, en kısa süre de kapatırdım. O da hiç bunun lafını etmezdi.
Çantamı alıp hemen evden çıktım. 'Bay sapık' yüzünden sürekli arkamı dönüyor, biri takip ediyor mu, peşimden biri geliyor mu diye bakıyordum. Yollarda özgürce dolaşan ben şimdi korkarak ve vakit kaybetmeden gidiyorum gideceğim yere. Kısa sürede kafeye varıp içeri girdim. Buğra her zaman ki yerimizde oturuyordu. Orta masaları sevmez hep en son köşe de otururduk.
'Günaydııın.'
'Günaydın günaydın, anlat bakalım çatlayacağım şimdi meraktan. Evden nasıl çıktım da geldim bilmiyorum valla. Sen ne zaman konuşmamız lazım desen hep başımıza bir şey geliyor, tırstım şu an.' demesi üzerine ikimiz de güldük. Taramalı tüfek moduna geçmiş nefes almadan, aralıksız konuşmuştu yine. Haklıydı, gerginliğimi anlamış olmalı ki huzursuzca yerinde kıpırdandı. Derin bir nefes alıp okul çıkışından geceye kadar olan her şeyi tek solukta anlatmıştım. Buğra'nın bir şey demesini bekliyordum ama öylece gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
"Alooo dünyadan Buğra'ya. Burada mısın ya kimle konuşuyorum ben?"
"Kızım dur bir ya şok oldum zaten. Ya yolda bir şey yapsaydı sana? Ya yanına gelseydi? Okula bir gün gelmedim neler kaçırmışım ya. Eve birlikte gideceğiz bundan sonra."
"Buğra saçmalama tek gidebilirim bu zamana kadar yaptığım gibi. Bir şey olacağını sanmıyorum babamı bile tanıyan biri olduğuna göre babam ya kendi aklınca oyun oynuyor ya da çevremizden biri. Çevremiz de biri de yok ki anasını satayım kim olacak?"
Bir şey demeden öylece düşündük kim olabileceğini. Sonra aynı anda kafamızı kaldırıp birbirimize baktık.
'Seraaay!' diye bağırarak bakışıp güldük. Bu çocuk benim arkadaşımdı işte ya.
'Doğru o olabilir. Dün bütün gün okulda beni yiyecek gibi baktı. Neymiş Can Beyi rahat bırakacakmışım! Onunla ne alakam varsa.' diyip yüzümü buruşturdum.
"Cidden ya Can'la ne işin olur senin. Sen okulda kimseyle konuşmazsın bile doğru düzgün" haklıydı. Kimseyle konuşmazdım. Gerek yoktu. Birileriyle tanışmak demek yeni hayatlar demekti. O insanı tanı, hayatını öğren, sev, güven... Bunları yapacak gücüm yoktu. Ben böyle iyiydim.
"Aman ya yazan kişi inşallah Seray'dır da içim rahat etmiş olur en azından. Neyse zil çalacak birazdan kalk okula geçelim hadi." dememle ayaklandık. Yediklerimizin parasını ödeyip okula doğru yürümeye başladık. Kafeyle çok yakındı zaten. Öğrencilerin vazgeçilmez mekanı olan bu kafe ne kavgalara, ne aşklara şahitlik etmişti senelerdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIKLI AŞK
ChickLitBabası tarafından el üstünde tutulan, babasının biricik kızı olamadım hiçbir zaman. Hayatın tüm zorluklarını çok küçük yaşta görmüş, küçük yaşımda büyümek zorunda kalmıştım. Çocukluğumu dolu dolu yaşayamadım değil, ben hayatımda hiç çocuk olmamıştım...