4.

1.2K 197 58
                                    


"Jeon Jeongguk!"

Jung Hoseok'un sesini işitmemle birlikte adımlarımı yavaşlattım. Akşamüzeri beş sularıydı, derslerim bitmişti ve eve dönmek üzere fakültemden ayrılıyordum. Yorulmuştum, vize haftam gelmişti ve bu da yetmezmiş gibi grup ödevi verilmişti. Anlayacağınız üzere ortağım da Jung Hoseok seçilmişti. Bana kalırsa bir psikoloji öğrencisi kendi grup arkadaşını kendi seçmeliydi zira herkesle ödev yapabilecek kapasitede bir kişilik değildim. Anlaşamadığım, verim almak için çabaladığım ödevi yaparken zamanımın zehir gibi geçeceği bir çalışmayı ne kadar reddetsem de profesörümüz, Bay Hun, fikrime oldukça sert bir şekilde karşı çıkmış ve kararlarını sorgulamamla suçlamıştı. İnatçıydım fakat boşa inat, boş bir çuval taşımaktan farksızdı.

"Ödev konusunda konuşmak istiyordum."

Yönümü ona doğru çevirerek kafamı salladım. Jung'dan hoşlanmasam da ödev bilinci yerinde olup yüksek notlara sahip bir öğrenciydi. Bu nedenle şahsi hislerimi bir kenara bırakarak kendimi toparladım. Gümüş saatime baktım, çoktan on dakikamı harcamıştım.

"Konuşalım."

Konuşmam onu rahatlamış olacak yükselttiği omuzlarını indirerek derin bir nefes verdi. Yüzüne her zamanki sahte gülümsemesini takınarak konuşmaya başladı.

"Nerede yapacağız?"

"Benim evimde. Yarın öğlene doğru."

"Dışarıda da bu-"

"Hayır, dışarıda rahat edememekle birlikte boş harcama yapmak istemiyorum. Oldukça basit bir ödev, bir saate bitecektir zaten. Görüşürüz."

Ev adresimi bir kağıt parçasına yazdıktan sonra arkamı dönerek ilerlemeye başladım. Ah, ödevin konusunu söylememiştim. Ödevin konusu aşktı. İnanır mısınız aşk konusunda hiçbir bir fikre sahip değildim. Çok düşünürdüm, öyle ki haddimden fazla düşündüğüm zamanlar olurdu lakin aşk anlamında hiç düşünmemiştim.

Hakkında kitaplar okumuştum fakat herkes kitaptaki çoğu şeyin kurgu olduğunu ve duyguların gerçeklikten uzak olduğunu bilirdi. Kitaplarda aşk, çok güzeldi. Bir insanı sevmek, onunla birlikteyken dünyanın en mutlu insanıymışsın gibi hissetmek.. Okuduklarımdan yola çıkarsam güzel bir duyguydu lakin bencildi. Bir insanın sizi sevmesini deli gibi arzuluyorsunuz ve sevmediği zaman, aşk mutasyona uğruyordu adeta. O histen kurtulmaya, kalbinizden söküp atmaya çalışıyorsunuz. İşte bu bencilliktir bana göre. Aşk, bencil bir duygudur.

Hiç aşık olmamıştım, uzaktım bu duygulara. İnsanlara güvenmezdim, boşa çıkarırlardı zira. Kimsenin sizi ne derece sevdiğini veyahut güvendiğini asla bilemezdiniz. Psikoloji dersime ilk girdiğim gün bunu öğretmişlerdi bana. Sıradan bir cümle olsa dahi hayat dersi niteliğindeydi, aklında tutana.

Eve geldiğimde ilk iş duşumu almak olmuştu. Saçlarımı havluyla duruladıktan sonra nemli bir şekilde kendi kendine kuruması için bırakmıştım. Gittikçe daha da uzuyorlardı, siyah tutamlarım kara perde misali kapıyordu gözlerimi. Kulağımın arkasına sıkıştırarak bilgisayarımı kucağıma aldım.

Ödevin kolay kısmı makalelerden bilgi çıkarmak ve bunları eleyerek sunuma eklemekti. Zor kısmı ise kendi düşüncelerimizi yazdığımız kısımdı. Hayatım boyunca aşık olmamış biri olarak kitaplardan okuduğum bir duygu hakkında neler yazacağımı inanın bilmiyordum. Ellerimle yüzümü kapayarak gözlerimi kapattım. Tam bu sırada nadiren duyduğum kapı zilim çalmıştı.

Bilgisayarımı dizlerimden kaldırıp yatağıma koyarak ayağa kalktım. Kimin geldiği hakkında az çok fikrim vardı bu yüzden oldukça sakin bir şekilde kapıyı açarak yaşlı kadına gülümsedim.

3:00 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin