George çatının kenarında öylece duruyordu. Neden orada olduğunu veya nasıl geldiğini bile bilmiyordu. Sadece oradaydı işte. Sanki her zaman bunu yaşıyormuş gibiydi.
Yaşıyordu da. Bu dejavu gibi bişeydi. Her zaman bunu yaşadığının farkındaydı, biliyordu.
Düşünceleriyle boğuşurken arkasından yaklaşan siyah uzun halat gibi ama sert olan şeyler vicudunu sarmaya başladı. Tişörtünün hatta pantolonunun içine bile giriyorlardı. Bu da kızarmasına ve küçük mırıltılar çıkarmasına sebep oluyordu. Bunları hareket ettiren şeyi gördüğünde neler olduğunu anladı.
O gülümseyen maskesiyle ona doğru yaklaştı ve eliyle George un çenesini tutup kaldırdı. "Rüyaların benim." Ama Gökyüzünden bip bip tarzı da sesler gelmeye başladı. Bunlara bir süre anlam veremedi.
George her zamanki gibi soluk soluğa uyandı. "AĞĞH YİNE Mİ." Tekrar tekrar günlerce hatta aylarca bu rüyayı görüyordu. Bir yerde bulunuyor, bu dar bir sokak, bir ev ya da bu günkü gibi bir çatı da olabilirdi. Bu önemli değil. Asıl önemli olan gördüğü şey. İnsan görünümlü ama yüzüne gülen bir maske takan ve sırtında bir sarmaşık gibi uzun siyah şeyler çıkan insan görünümlü varlık.
Bunu telafüz etmek gerçekten de zor. Bu yüzden psikoloğuna kabuslarını anlatırken genellikle zorlanırdı.
Biraz sorunluydu. Hatta baya. Sosyal anksiyete, demir eksikliği, ve böyle rüyalar gördüğü için uyku sorunları vardı. Arada uyku felci geçirirdi ama bu çok da kötü değildi bi süre sonra alışmıştı. Bunların hepsi onun için bir yaşam şekli haline gelmişti.
Çok uzun süre yatağında telefon ile uğraştığını anladığında kendine kahvaltı hazırlamaya çıktı. Psikoloğunun verdiği sağlıklı beslenme planına uyması gerekliydi. Bu onu daha dinç yapıyormuş. Ama saçmalıktan ibaretti. Ve o bütün salataları Tatı çok kötüydü.
Bu yüzden hızlıca kendine süt koydu ve bir ekmeğe çukulata sürdü. Çukulata ve sütü gerçekten seviyordu ama demir eksikliği için gerçekten kötüydü. Tabii o umursamadan çukulatalı ekmeğini yemeye devam etti. Kilo alma korkusu yoktu. Hatta alması gerekiyordu.
Fazla kilolu olmadığı için bilekleri ve boynu kusursuz ama biraz inceydi. Tabi bu kötü göründüğü anlamına gelmez bu ayrıntılar onu tatlı gösteriyordu. Kahverengi dağınık saçları ve gene kahve gibi olan gözleri harika bir uyum içerisindeydi.
Her zamanki gibi rahat bir eşofman ve uzun sweet giymişti. Bu onun favori sweetiydi. Tamamı maviydi ama göğüs kısmında kırmızı dikdörtgen içindeki beyaz renk ile çok uyumluydu. Anahtar, telefon ve kulaklığını alıp dışarı çıktı.
Tanıdık birini görmemek için kapşonunu taktı. Zaten fazla tanıdığı yoktu. Tanıdığı kişilerinde kendisini tanımadığından emindi.
Üniversiteye 1 ay geç başladığı için pişman değildi. Konuları biliyordu. Hatta haftaya işleyecek oldukları konuları bile çalışmıştı. Çalışkan biriydi çünkü ilerde bilgisayar yazılımcısı olmak istiyordu.
Bu hayali küçüklüğünde ona bir bilgisayar alınması ve ilk oynadığı oyunun minecraft olmasından sonra aklına gelmişti. Şimdi düşününce minecraft oynamak onun için nostalji gibi birşeydi. 18 yaşında hala minecraft oynadığı için utanmıyordu bu oyunun yaşı yoktu onun için.
Aslında tek hayali bilgisayar yazılımcısı olmak değildi. Yayıncı olmak da istiyordu. Büyük ihtimalle yazın yayın açmaya başlayacağını düşündü. Bunun için gereken oyun yeteneğine sahipti ama tek eksik olan cesaret ve bir de webcam. Kedisi webcam ini kıralı daha bir kaç gün olmutşu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy in a Dream
Teen FictionGeorge un kabus görme oranı fazlasıyla yüksekti. Ve bu rüyalarındaki maskeli çocuğun hoşuna gitmişti...