Bedenimi hızla kendisine doğru çevirdi ama hâlâ onun ve ağacın arasında sıkışmış haldeydim. Bir eliyle boynumu tutmuş hafifçe sıkıyordu. Diğerini ise açık saçlarıma dolayıp yumruk yapmıştı ve hareket ettirmemi engelliyordu.
Bana doğru eğilince göz göze geldik. Burunlarımız neredeyse birbirine değiyordu. Gözbebekleri öfkeden öylesine genişlemişti ki ama o karanlık bakışının altında başka bir şey daha vardı... Arzu?
"Bir daha gitmene izin vermem derken ciddi olmadığımı mı düşündün Eva?" diye sordu hırıltılı sesiyle.
Bir cevap vermem için hafifçe boynumu sıktı. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Şaşkınlıktan bir süredir sesimi çıkaramadığımı fark etmemiştim bile. Sonra bir düşündüm de, bu tehdit eder gibi olan tavırlarından azıcık da olsa etkilenmemiştim.
Eline bir şaplak attım ve resmen annelerin çocukları azarlarken kullandığı o uyarır ses tonuyla, "Kes şunu!" dedim.
Öfkesinden çenesi kenetlendi ve dolgun dudakları ince biz çizgi halinde dümdüz oldu.
Bunun nereden çıktığı konusunda hiçbir fikrim yoktu ama onu daha çok kışkırtmak istedim. Ayrıca ondan kesinlikle kokmuyordum. Bunu da bilmeliydi...
Göğsünün yükselip alçalmasına bakınca patlayacağını sandım. Bu da beni sadece daha çok teşvik etti. Bu yüzden eline bir şaplak daha attım. "Kes şunu dedim. Bırak!"
Vahşi bir ifadeyle gülümsedi. "İçinde bulunduğun durumu tam olarak anladığını sanmıyorum Eva. Bir konuyu açıklığa kavuşturalım..." diyerek duraksayıp, özellikle vurgulama yapmak ister gibi tekrar hafifçe boynumu sıktı ancak bu kez elini gevşetmedi.
Harika! Amacım onu kışkırtarak kendimi öldürtmekse eğer muhtemelen başaracaktım.
Bakışları yüzümde gezinirken, "İstersem bir saniyede boynunu kırabilirim." dedi.
"Ve bana seni bırakmam için yalvarmıyor, üstüne bir de öldürmem için kışkırtıyorsun yani. Yanılıyor muyum?" dedi fısıldayarak. Yanılmıyordu aslında. Hatta onunla aynı fikirdeydim ama ben durumumu inatla öyle görmek istemiyordum.
İki elimle birden onu sertçe göğsünden ittim. Hiç direnmeden beni bırakıp bir adım geri çekildiği sırada ifadesini okumak imkânsızdı. Kollarımı hesap sorar gibi göğsümde birleştirirken, tek kaşımı çoktan meydan okurcasına kaldırıp gözlerinin içine bakmaya başlamıştım bile. "Senden korkmuyorum Lance." dedim.
Önce sanki şaka yapmışım gibi bir kahkaha attı, sonra duruşumu taklit ederek bana baktı ve alaycı bir ses tonuyla, "Çok büyük bir yanılgı içindesin küçük kız." dedi.
Küçük kız...
Bu bana Darshup ve adamları tarafından takılan lakaptı.
Acıyor mu küçük kız?
Öfke, damarlarımda çağladı ve ona dört elle sarıldım. Sinirden gözlerim dolmuştu. "Bana sakın öyle seslenme. Sakın! Anladın mı beni?" dedim ağlamak üzere olduğum için çatlamış kısık sesimle.
Bir an sanki nedenimi anlamış gibi bir pişmanlık belirdi gözlerinde, sonra o gözlerde her ne görmemden korkuyors, bakışlarını kaçırıp benden sakladı. Derin bir iç geçirerek tekrar konuşmaya başladığında sesi ifadesizdi. "Neden buradasın Eva? Canına mı susadın?"
Bir cevap vermemi beklemeden gözlerini tekrar benimkilere dikerek, "Biliyor musun? Sıradan bir ölümlü için fazlasıyla ölümle oynuyorsun" dedi ikaz eder gibi.
Artık yorulmuştum...
Sonuçta. 'bir gün belki' diye umduğum karşılaşma anı bu değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasíaKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...