Kapıyı açınca oturup kemerimi taktım. Kendi tarafına geçti. Arabayı çalıştırdı. Elimi tuttu.
"Kayra burdaysa anneannenler falan da mı burda?" Elimi bırakmadan vitesi attırdı. Gülümsedim. Elimize bakıyordum.
"Işıl?" Başımı kaldırıp ona baktım.
"Hı?"
"Diyorum ki dedenler falan da mı burdalar?"
"Öyleymiş Kayra öyle söyledi." Arabayı park ettiğinde kapımı açan vale ile tebessüm edip indim. Çantayı omuzuma taktım. Cihangir gelip elimi tuttu. İçeri girdik.
"Hoş geldiniz efendim. Buyrun masanıza kadar eşlik ediyim."
"Buyrun efendim." Menüleri masaya koydular.
"Ne yiyelim?"
"Bilmem ki. Ben o kadar da aç değilim sanırım."
"O zaman biz rozbif alalım." Garson başını salladı.
"Ne içersiniz efendim?"
"Kırmızı alalım." Garson gittikten sonra denize baktım. Cihangir masadaki elimin üzerine elini koyduktan sonra ona baktım.
"Ben de bir şeyin kaldı." iç cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Bana doğru uzattı.
"Ne bu?"
"Aç hadi" elimi çekip kutuyu açtım. Kolyem vardı. Onun aldığı papatyalı kolye. Yanında da kolyenin aynısı olan papatyalı yüzük vardı. Tek taş tarzında işlenmiş bir şekildeydi.
"Işıl" Tekrar elimi tuttu.
"Ben diyorum ki şu bir senelik evliliği uzatsak mı?"
"Ne kadar mesela?"
"Ölene kadar mesela" Gözlerine baktım. Ciddiydi ve gözlerindeki mutluluk çok belliydi.
"Sen bana evlilik teklifi mi yapıyorsun?"
"Evet. Hem bu sefer sahiden bir düğün yaparız."
"Yani daha çok erken. Hem ben pek de evlenme düşüncesine sahip değilim. Babam yüzünden dondurduğum okulumu bitirmem gerekiyor. Ayrıca da ben babamdan kopamam. Bu işlerden de uzaklaşamam. Diyelim ben bu teklifi kabul ettim ama zaten mutlu olamayız. Seni kendi hayatıma daha fazla batırıp bir ömür mutsuzluğa çekemem ve zaten yaşıycak pek de uzun bir ömrümüz olmıycak. Çünkü kelle koltukta bir şeylerle uğraşıyoruz."
"Ben sana hemen evlenelim veya babandan ayrıl demedim. Ayrıca aynı işi yapıyoruz. Sana zarar gelmesine izin vermem. Okulu da bitiririz. Her zaman seninle mutsuzluğa da varım." Servis edilen yemekle bakışlarımı Cihangir'den çektim. Kalbim o kadar mutluydu ki. Ama aklım reddediyordu. Ve ben her seferinde sadece aklımı dinlerdim.
"Başka bir arzunuz var mı efendim?" Cihangir bana bakınca başımı hayır anlamında salladım.
"Hayır teşekkürler"
"Afiyet olsun." garson uzaklaştı.
"Kalbini dinle." kestiğim eti ağzıma götürücekken söylediği ile geri tabağa koydum.
"Sadece aklıma güvenirim. Aklımdan geçen önemlidir benim için."
"O yüzden mutsuzsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|Benim Babam|
ChickLit"Geldik." İzmir F tipi cezaevi.. çocukluğumun geçtiği yer. Yavaş adımlarla içeri girdim. "Işıl gidiyorsun." Babam içeri girince ayağa kalktım. "Baba hiçbir yere gitmiycem ben. Yeter her yerde sürekli siyah takımlı zorba adamlar görmek istemiyorum...