34

163 28 8
                                    

"Neyin var senin?"

  Yüzümü iki saattir elimdeki chopstick ile oynadığım noodle parçalarından kaldırıp bana seslenen Nayeon'a baktım. "Yok bir şeyim."

"Var, var."  Yemek tabldotunu alarak karşımdaki sandalyeye oturdu. "Hadi anlat ne oldu. Derdini anlatmayan derman bulamaz derler hem."

"Gerçekten bir şeyim yok Nayeon."

  Eline kaşığını alarak tabldotun büyük kısmında bulunan kremalı soğuk mantar çorbasına daldırdı. "Ne diye noodlelara öldürecek gibi bakıyorsun o zaman?"

  Omuz silktim. "Öyle bakmıyorum."

"Bakıyorsun." Kaşığını bir kez daha çorbaya daldırarak ağzına götürdü. 

"Şu mantar çorbasını nasıl içiyorsun ya! Midesiz."

  Ters ters yüzüme baktı. "Neyi varmış mantar çorbasının? Mis gibi çorba işte."

"Midesizsin Nayeon."

  Elime tabldotumu da alarak ayağa kalktım. "Zaten diplerde olan iştahımın geri kalanı da senin sayende kayboldu, tebrikler." 

  Masanın etrafından çıkmak için ayağımla arkamda duran sandalyeyi ittirdim. "Zıkkımlan Nayeon."

"Sana da afiyet olsun." Nayeon'un arkamdan gelen sesini umursamadan kalan yemeklerin toplanma yerine ulaştığımda tabldotumdaki kalan noodle ve sarımsakları poşete döktüm.

"Naber?" Arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. "Şşt, sakin ol Jisoo, benim." 

  Belime dolanan eller beni sıkıca kavradığında tabldotumu gri mermer tezgahın üzerine bıraktım ve ellerimi belimdeki kenetlenmiş ellere götürdüm, açmak için.

  Yoongi şaşkın bir şekilde az önce açtığım ellerine baktı. "Sorun ne?"

"Sorun yok." Sol elimle onu göğsünden ittirdim ve kendime geçmek için yer açtım. Fakat tabii tahmin ettiğiniz gibi, bileğimi tutan el buna izin vermedi. "Sana sorun ne dedim?"

  Acıyla yüzümü buruşturdum. "Canımı acıtıyorsun." Bileğimi kavrayan elini geri çekti. "Özür dilerim."

  Bakışlarımı yüzünden alarak etrafımda topladığımda Express'deki herkesin bize baktığını fark ettim. "Bize bakıyorlar Yoongi, geri çekil."

"Sorunun ne olduğunu söylemeden geri çekilmeyeceğim."

"Gerçekten bir sorun yok." Daha fazla şüphelenmemesi için kollarımı beline sardım. "Sadece yarına teslim edilecek projeyi düşünüyordum."

"Bana sinirlendin sandım." O da bana sarıldığında içimden geçen şeyleri söylememek için dilimi ısırdım.

"Herkes bize bakıyor, hadi çekil artık." Dememe kalmadan bir telefon çalma sesi geldi.

  Gülümseyerek kendini geri çekti ve çalan telefonuna bakmak için yanımdan ayrıldı.

  Kararımı vermiştim.

  Beni daha fazla aptal yerine koymalarına izin vermeyecektim. Cebimden telefonumu çıkardım ve uygulamaya girerek Miyeon'un numarasına mesaj attım.



 Cebimden telefonumu çıkardım ve uygulamaya girerek Miyeon'un numarasına mesaj attım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
trouble! series: delayed distress  [les panic] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin