"Jisoo salaksın galiba? Elimde telefonla erkekler soyunma odasına nasıl girebilirim? Sapık damgası falan yememi mi istiyorsun?"
Söylediği cümleye daha cevap veremeden sol elinde sakladığı beyaz sweatshirtü gördüğümde gözlerimle onu işaret ettim. "Ya bu?"
"Jisoo harbi salaksın! Yakalanırsam Jungkook'un sweatshirtünü vermeye gelmiştim diyeceğim."
"Miyeon annenin karnından ajan olarak mı doğdun?"
Gülümsedi ve kolumdan tutarak Jiyong hocanın yanına itti beni. "Hadi hadi sonra durumun dedikodusunu yaparız, hedef orada git oyala."
Arkamdan koşarak erkekler soyunma odasına doğru giden Miyeon'a bakakaldığımı fark ettiğimde hızlı adımlarda salonun diğer köşesindeki Jiyong hocanın yanına doğru ilerledim. "Hocam!"
Elindeki telefonu bırakarak bana çevirdi yüzünü. "Jisoo? Sen buraya gelir miydin ya, malum boy 162 santim."
İşte bu yüzden bu adama çoğu zaman gıcık oluyorum! Ama el mahkum, birkaç dakika katlanacağız artık. "Çok komiksiniz hocam. Nasılsınız?"
"İyi, sen?"
"Sağolun hocam, iyiyim ben de." Gözlerim soyunma odalarının oradaydı. "Hocam şey soracaktım, bu yıl takımda kimler var?"
Elini çenesine koyarak düşünür gibi yaptı. "Her yılki gibi Jungkook, Yoongi ve Namjoon var, artı olarak bu yıl katılanlar var. Jongin, Jimin, Junmyeon ve bir de.. Hah Sehun da iki gün önce kaydını yaptırdı. Kalanını hatırlamıyorum."
"Hmm.."
"Kız takımına katılmayı düşünür müsün?"
Elimle kendimi gösterdim. "Ben mi? Sağolun hocam, ama hayat planımda Tzuyu ve Sooyoung tarafından nakavt edilmek edilmek yok."
Sağ eliyle kafamı okşadı. "Aslında yaparsın, dişli kızsın."
Bu adam bana mı asılıyordu?
Sakin ol Jisoo, o senin hocan.
"Teşekkür ederim." Alt dudağımı ısırarak bakışlarımı tekrar soyunma odalarına çevirdim.
"Her neyse, Jisoo seninle sohbet etmek güzeldi ama Junmyeon ile çalışacaktık, hala gelmedi. Bir soyunma odasına bakıp geleyim."
Bok.
"Hayır!" Birkaç adım atmışken benim ciyaklamam sayesinde durdu. "Ne, hayır?"
"Yani şey.."
"Bir sorun mu var Jisoo?"
Endişeyle etrafıma bakarken kız soyunma odasının oradan bana eliyle 'tamam' işareti yapan Miyeon'u gördüm ve rahatladım. "Yok hocam, ağzımdan kaçtı öyle. İyi günler."
Hızlı adımlarla salonu terk ederken Jiyong hocanın arkamdan söylendiğini duyabiliyordum ama umursamadım. Kendimi salondan attığımda Miyeon koridorda beni bekliyordu. "Çektin mi?"
"Midemin alt üst olmasına değecek bir şeyler çektim, merak etme. Seninki nasıldı?"
Sol elimi kol bara dayayarak gülümsedim. "Jiyong hoca biraz yavşak sanki?"
Yanıma yaslandı ve o da güldü. "Biraz."
"Bunları ne zaman yayımlayacağız?"
Eteğinin içine soktuğu telefonu çıkarırken on dakika önce elinde olan sweatshirtü göremediğim için sorma ihtiyacı hissetmiştim. "Sweatshirtü ne yaptın?"
Kafasını telefonundan kaldırıp 'Sen de mi Brütüs?' dercesine yüzüme baktı. "Jisoo yani iyi kızsın ama biraz safsın. Ya yakalanırsak diye düşündüm, yakalanırsam eğer Jungkook'un sweatini bırakmaya gelmiştim diyecektim hatırladın mı? Biri beni gördüyse hoca ispikler, hoca da madem kıyafetini bırakmaya geldin neden bırakmadan çıktın demeyecek mi? Jungkook'un dolabına bıraktım işte."
"Bence ben saf değilim sen fazla akıllısın." Dedim kafamı başka tarafa çevirerek.
"Sağol canım."
O sırada aklıma az önce sorduğum ama araya kaynayan soru geldi. "Bunları ne zaman yayımlayacağız?"
Miyeon iyice bara yaslanarak telefonunu salladı. "Bu pis işleri yaptığım başka bir hattım var. Yarın oradan bizimkilere göndereceğim."
"Seninle işbirliği yapmak eğlenceliydi Miyeon, bir ara tekrar yapalım."