~Bölüme başlamadan önce sizlere bir şey demek istiyorum. Sizlerin bu yazdığım satırlara gösterdiğiniz ilgi o kadar çok hoşuma gitti ki... Hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.~
Aradan bir haftadan kısa bir süre geçmişti.
Tehlikeli bir operasyona bodoslama daldığım için Aizawa Sensei bana çok kızmıştı. Bende kendimi hem bunun altından kalkabileceğimi kanıtlamaya çalışmış hem de ona neden buna giriştiğimi anlatmaya çalışmıştım. Artık bana daha az öfkeliydi.İzin aldığım günden sonra ise Endeavor hafta sonu dahil beni işe çağırmıştı. Sürekli olayların ortasına atıp nasıl altından kalktığımı inceliyordu ve bu sıralarda ise hiç yardım etmiyordu. Eğer dövüş esnasında yara almışsam ceza olarak ajanstaki masabaşı işleri bana veriyordu ve "Bir kahraman kağıt işi olsa da kahramandır" tarzında tuhaf şeyler söyleyip duruyordu.
Kendimi tehlikeli işlere atacağımı anlamış olacak ki beni onlara hazırlamaya çalışıyordu ve masabaşı işleri de ceza olarak kullanıyordu. Aslında gerçekten masabaşı işler benim için ceza gibiydi. Saatlerce bir masada oturup kağıt okumak, imzalamak falan hiç bana göre değildi.
Şu birkaç günde Midoriya ve diğerleri ile biraz daha yakınlaşmıştık. Hepsi operasyon yüzünden endişeliydi. Ayriyeten Eri için de üzülüyorlardı. Ben ise elimden geldiğince onlara destek olmaya çalışıyordum.
Bazen ise kimsenin haberi olmadan ruhların özgünlüklerini kopyalayıp Eri yi görüyordum. İlk günden sonra yavaş yavaş ona görünmeye başlamıştım. Böylelikle artık beni tanıyor ve benden korkmuyordu. Fakat yine de ona her şeyi tam anlamıyla açıklayamıyordum. Kötülerden biri ona zarar verir korkusuyla kendimi yarım yamalak tanıtmış ve onu kurtaracağımızdan bahsedememiştim.
Edgeshot geçen gün beni aramış ve gizli bir operasyona kendimi zorla kabul ettirdiğim ve üstüne üstlük kahramanlara karşı güç gösterisi yaptığım için azarlamıştı. Ben ise o sırada kılıcımla ilgilendiğim için dediklerini tam dinleyememiştim.
Birde geçen günkü -üç çocuğu aynı anda görme- olayı yüzünden bir şeylerin değiştiğini hissettikten sonra rüyamda tekrar o sesi duymuştum. Büyükbabam ondan bir takı olarak bahsetmişti. İşte o takı rüyamda bana tekrar seslenip kendisini gerçek amacıma ulaşmak için bulmam gerektiğini söylemişti. Fakat hâlâ bulamamıştım ama hissediyordum yakın bir zamanda onu da bulacaktım .
Bu sürede Sir Nighteye ile sürekli bilgi alışverişi içindeydim. Ruhların öğrendiği bilgilerden bazılarını ona söyleyerek operasyona büyük katkılarda bulunuyordum o da karşılığında bana planlarından bahsediyordu.
Sağ taraftan gelen yumruk ile hızlıca geri çekilemeye çalıştım fakat başarısız olduğum için yeri boylamıştım. Bu yumruk canımı acıtmasıyla beraber gerçek dünyaya dönmemi sağlamıştı.
Kirishima attığı yumruk yüzünden yere yapışan beni görünce hızlıca yanıma gelmişti. Endişeyle konuşup bir yandan da hasar kontrolü yapıyordu. "Merak etme küçük bir yumrukla ölecek değilim ya"
Arada kendi devremden fiziksel anlamda güçlü olanlarla dövüşüp kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Bunun yüzünden her yerimde morluklar oluşmaya başlamıştı. Ama kendimi artık daha güçlü hissediyordum. Hatta Kirishima bile güçlü yumruklar attığımı söylemişti bir keresinde. Yani onun özgünlüğü sertleşme olduğundan bu benim için büyük bir övgüydü.
"Bugünlük bu kadar yeter kendini daha fazla yorma" onu kafamla onaylayarak ayağa kalktım. Tam odama geçecekken biri Aizawa Sensei'nin beni dışarda beklediğini söyledi. Onu bekletmemek için hızlıca ön tarafa yürüdüm. Yurdun önündeki merdivenlerde oturmuş okulu inceliyordu. Bende onun gibi merdivene oturdum ve okulu incelemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Kahraman
FanfictionHerkes hayatının bir döneminde kendisini kurtaracak kahramana ihtiyaç duyar. Ama çoğu zaman kendi kahramanımız olabileceğimizi gözümüzden kaçırırız. Ben kendimi dipsiz bir kuyudan kurtarmıştım. Sırada içindeki gücün farkında olmayanları kurtarmak v...