Bölüm 65; Zifiri

93 27 38
                                    

Havanın yavaştan karardığını gördüm. Saate baktığımda 5'e geliyordu. Buradaki son saatlerimdi yani. Bugün Savaş'ı, Enes'in yanında görmüştüm. Son kez onunla konuşmak istiyordum ama Enes'e ihanet ederim düşüncesiyle vazgeçiyordum. Biraz zaman böyle ikilemde kaldıktan sonra yenik düştüm içimdeki bana. Mesaj attım Savaş'a.

"Bizim oradaki gölün kenarındaki banktayım. Müsaitsen gelebilir misin?"

Mesajı atarken kalbim yerinden çıkacak gibi atmamıştı. Sadece acıyla çarpıp duruyordu. Ben mesajıma cevap beklerken beş dakika sonra Savaş yanımda bitti.

"Yakınlardaydım görünce geldim," diye açıklama yaptı.

Karşımdaki Savaş'a baktım. Bana yabancı geliyordu, karşımdaki Savaş her zamanki korkusuz ve dinç olan Savaş değildi. Resmen çökmüştü. Yanıma oturmasını bekledim. Çekine çekine oturdu yanıma.

"Ne yapıyordun bugün Enes'in yanında?"

"Ben yapamadım bari onun yanında mutlu ol istedim."

Sen mani oldun mutlu olmamıza! Keşkelerin bir hükmü yok ama keşke araştırsaydın annenin asıl katilini be Savaş!

İç sesimden susmasını rica edince ilk kez dediğimi yaptı ve sessizce bizi izledi.

"Anladım."

"Gidiyormuş galiba o yurt dışına, yeni evlenmediniz mi? Niye gidiyor? İş için seni bırakması saçma."

Demek benim de gideceğimi bilmiyordu. Dünyanın en zor işini yapacakmışım gibi zorlanarak ağzımı açtım.

"Yalnız gitmiyor."

"Nasıl?" dedi sesi titrerken.

Bu ses tonu kalbimi mümkünmüş gibi iyice kırmaya yetmişti. Burukça gülümsedim ona bakmadan.

"Bende gidiyorum. O yüzden son kez seninle de konuşmak istedim nedensizce."

"Ne kadar süre yoksun?" diye sordu korkarak.

"5 yıl," dedim sesim çıkmaya zorlanırken.

Sustu. Hiçbir şey demedi. Onunla beraber ben de susarken konuşmasını bekledim ama konuşmadı. Kah ne diyebilirdi ki?

"Enes'in yanında öyle görünce şey ettim ben. Enes'e mutlu mu falan diye soruyormuşsun. Hayatım senin yüzünden yeterince mahvoldu. İki de bir Enes'in karşısına çıkma böyle. Gerçi artık istesen de yapamazsın da," diye açıkladım kendimi.

Ağzımdan çıkanlar daha Savaş'a ulaşmadan benim canımı yakıyordu ve gözyaşlarım ihanet edercesine akıyordu.

"Seviyor musun onu?"

"Sevmesen neden böyle yapayım?"

Yalan gonuşma.

"Bende seviyordum ama nefretime yenik düştüm işte," dedi.

"Sevgi sadece dillerde," dedim burukça.

Yine sustu. Bende sustum. İç sesim dediğim şey karşısından beni tebrik ederken ben sadece sustum.

"Bir şey söyleyecek gibisin, susma Yaren," dedi bu sefer.

"Söyleyemediklerim toprağın altında da eşlik edecek sanırım bana. Hem bu saatten sonra ne fayda?" dedim dalgınca gülümserken.

Sonra ayaklandım. Daha fazla kalamazdım yanında. Belki de böyle çağırmam bile hataydı. Ama yenik düşüyordum ona karşı olan sevgime.

"Neyse, iyi bak kendine. Bu da senin dersin olsun. Düşme bir daha öfkene yenik," dedim kırgınlıkla bakarken gözlerine.

"Eğer gücün yeterse affet beni," dedi.

Gücüm yetmedi işte, bu iki ayda çok denedim ama olmadı. Yoksa şuan çoktan yanındaydım be Savaş. Ama babam...

İç sesime bir kez daha hak verdim. Sonra o da kalktı yerinden. Benden önce uzaklaştı olduğumuz yerden. Arkasından öylece bakakaldım. Ardından kulaklığımı takarak rastgele elimi bir şarkıya vurdum. Nahide Babaşlı-Zifiri şarkısı çalmaya başladı.

Sensiz kötüyüm beterim, çıkmaz sokağın biriyim...

İç sesim şarkıya ayak uydururken ben Savaş'ın son cümlesini düşündüm. Gücüm yetse sana kırgın gitmezdim, diye söylendim kendimce.

Biraz sonra eve vardığımda bizim beşli, Enes, annem ve ablamın beni beklediğini gördüm. Alilere haberi vermiş bizim kızlar. Onlar beni tebrik ederken Enes bizim kızlarla şakalaşıyordu.

Son kez bizimkilerle akşam yemeği yemeye başladık. Sofrada gülüşerek, şakalaşarak yedik yemeğimizi. Biraz bebişten sohbet edildi. Sonra sofrayı topladık kızlarla. Son kez yaktık semaveri. Onların hala üç ay diye bildiği beş yıl, şimdiden hasret ateşine atmıştı beni.

Çaylar içilip, gece bire geldiği saatte herkes yataklarına çekilirken Erenler bu gece aparta gitmedi. Enes bana sıkıca sarıldı her gece ki gibi. Günün yorgunluğuyla ve beynimin bile artık yorgun düşmesiyle hemen uyumuşum zaten.

Sabah 10 gibi uyandık. Ben son kez valizlere baktım eksik var mı diye, Enes ise pasaportları ve işiyle ilgili birkaç kağıdı kontrol ediyordu. Çok geçmeden annem hepimizi kahvaltıya çağırınca son kez de kahvaltımızı yaptık.

Kahvaltıdan sonra dükkanıma gittim. Etrafa bakındım. Ne heyecanla kurmuştuk, açılışta ne kadar eğlenmiştik. Bunlar gözümün önüne gelirken aynadan kendime baktım. Karşımaki görüntü Savaş'tan daha çok çökmüş bir adet bendi.

Yıpranmışsın, resmen bitmişsin.

İç sesime kulak asmamaya çalışarak güçlükle ayrıldım dükkanımdan. Evde son hazırlıkları yaptık. Annem yola çıkmadan ufak tefek atıştırmalıklar koydu önümüze. Ben mide bulantımdan pek yiyemedim. Ama Enes sağ olsun benim yerime de yemişti. Enes'e takılarak attım ağzıma birkaç şey.

Saat üç olduğunda da havalimanına doğru yola çıktık. Kırk beş dakika kadar süren yolculuğun sonunda havalimanına varmıştık. Uçağın kalkış saatini beklerken bizimkilerle son muhabbetlerimizi döndürüyorduk ortada. Ben nasıl geçti anlamadan zaman su gibi akıp geçmişti. Bizim uçağın on dakika içinde kalkacağının anonsu yapılınca önce annemden başlayarak hepsine sıkıca sarıldım. Enes de herkesle vedalaşınca uçağa doğru ilerledik.

Uçağa bindikten on dakika sonra da uçak kalktı. Enes yorgun olduğu için uyudu. Ben ise telefonumun ekranındaki yansımama baktım.

Ruhun başına gelebilecek en ağır felaketleri görmüş, en ağır şekilde yara almış. İyileşmesi çok zaman alacak gibi ve kolay kolay eskisi kadar canlı ve hayat dolu olamayacak.

İç sesim sıraladı bu cümleleri bana. 22 yaşıma gireli çok olmamıştı ama daha bu yaşta aldığım yaralar beni 80 yaşında hissettirmeye yetiyordu. Artık tek ümidim doğacak çocuğumdu. Belki o minnağın gücü yeterdi beni iyileştirmeye. Beni bu karanlıktan belki bu bebiş kurtarırdı.

Beni o karanlıktan çekip kurtaracak tek kişi O'ydu, Savaş... Ama o karanlığın dibini boylamamı istemiş beni elleriyle itmişti o uçurumdan. Şimdi bu enkaza nasıl yeniden hayat verecektim?

Midemin bulandığını hissedince daha fazla yormak istemedim kendimi. Başımı Enes'in omzuna yaslayarak yumdum gözlerimi. Umarım uyandığımda her şey bir nebze de olsa düzelirdi. 

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin