Bir haftadır küçük kaçamak dokunuşlar, öpüşlerden başka saramadığı adamın işten dönüşünü beklerken önünde tembel tembel yatan Carino'nun tüylerini tarıyordu. Köpek için tımardan ziyade ilgi gösterisiydi bu ve şu adamla sevişmekten kendisine azalan ilgiden yalnızlık çektiği oluyordu. KyungSoo elini biraz kaldıracak olsa elini yalayıp onu yeniden bıraktığı işe döndürüyordu."Carino yetmez mi oğlum ya? Yarım saattir tarıyorum seni.."
Carino sitem eder gibi inledi, başını ön patilerine yaslayıp bakışlarını çattı, alıngan ifadesinde somurtan Jongin'i görebiliyordu.
Yüzünü avuçlayıp okşadı.
"Sana da bir eş bulmak gerek.." deyince kucağından atlayıp gitti Carino.
KyungSoo bu huysuzluğa anlam veremiyordu çünkü Jongin'i kıskanıyor olsa kucağından inmemezlik etmez diye düşünüyordu. Kendisinden daha çok ilgi gösteren adamını düşününce belki de onu bekliyor, o da onu özlüyor diye farketti.
"Hepimiz sana düşmüş, düşkünün olmuşuz.." diye şarkı tutturdu gülerek haline. Dolaptan birer bardak içecek doldurarak arka bahçeye çıktı. Bahçede çapa yapan kadını,
"soğuk bir şeyler getirdim Minjae teyze.." çağrısı ile biraz dinlenmeye davet etti.
"Az biraz işim kaldı." dedi Jongin'in annesi. Açtığı yerlere küçümen kara tohumlar bırakıyordu.
"Pazardan aldım bunları. Üst komşu önerdi, rokası güzelmiş buraların."
KyungSoo içeceğini yudumlarken tohumların toprak altında kalışını izledi. Sonra üzerine açılan suyu kaynayarak çeken toprağın ıslak yüzünün gün altında sevinçle ışıldamasını; günler sonra göğsünü yararak gün yüzüne çıkacak tohumlar için uykuya dalışını..
"Salatası güzel olur.. balıkla da iyi gider, üzerine limonu sıkacaksın sulu sulu.." hevesle anlatırken masanın diğer yanındaki sandalyeye kuruldu. Elini üzerine silerek içeceğine uzandı. Gözleri, kırmızı domateslerini verince sararan yapraklara dalmıştı. Domatesi değil de ömrünü seyrediyor gibi omuzları düşmüş, yüzü kederle bürünmüştü.. Oğluna da verdiği uzun gövdesi yorgunlukla küçülerek bir kız çocuğuna dönüştü; saçları hiç taranmamış, okuldan alınmış, henüz kendisi bir çocukken kardeş büyütmüş ve daha kendini tanımadan sevmek nedir bilmeden bir adamla aynı çatı altına eş diye bırakılmıştı. Büyüttüğü çocukları da bu akışta olmuş bir şeydi belki.. Gözlerinde boşa geçen ömrüne duyduğu esefi her solukta hayal kırıklığı ile bıraktığı hırıltılı nefesinden işitiyordu. Bu dünyaya neden geldiğini bilmeyen kız çocuğunun sevgisizliğine isyanı, ellerinde sıkıca tuttuğu parmakları gibi etrafındakileri de sıkıca bu sevgisizlikte tutuşunda artık yorucu bir hâl almış, ne yaptığını bilmediği boşlukla karşı karşıya kalmıştı.. her şeyi anlamsızlığa dönüştüren bir boşluk.. elli küsur senesine yazıklar çeken bir boşluk.. kadınlığını, anneliğini de hor gören, diğerlerindeki güzellikleri inkâr eden bir huzursuzluk..
KyungSoo kirpiklerini kuru kuru sızlatan bu huzursuzluğa içerledi.. içeceği onu serinletmiyordu.. Dirseği masaya yaslı avucuna dayanmış başına uzandı bakışları, o kız çocuğunun hiç taranmamış saçlarını okşadı .
"Bu da geçecek biliyorum ama.." diye mırıldandı o şarkıyı,
"Kara güneşten gün doğacak
Kırılınca kör kapılar
Bu taşlarda güller açacak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Carino
Fiksi PenggemarBen beni bir bulsam sende Öyle tamam ne eksik ne fazla Her şeyimi alsa da dünya Avunurdum bin kez bu aşkla..