#Bana bakan hafif gülümsemenin arkasından güzel mor ışıklar boyamak istiyorum,
Ayak izlerimiz uyuşmasa bile bu yolu seninle birlikte yürümek istiyorum,Hala seninleyim.
#jeonjungkook
Tam 21 gün olmuştu. Sevdiğim kadına tam anlamıyla kavuşup, uzun bir zaman sonra tenini tenime katmamın üzerinden tam tamına 21 koca gün geçmişti. Bu 21 gün boyunca ondan bir saniye bile ayrılmak istemediğim için annesini takip eden yavru bir ördek gibi peşinde dolanıyordum ve benim anlayışlı sevgilim her ağlama krizine girdiğimde saçıma kokulu öpücükler bırakmaktan çekinmiyordu. Yaşadıklarımızı atlatmamız kolay değildi. Onsuz geçirdiğim her dakika, her saniye beynime çiviyle kazınmıştı ve yaşadığım şeyleri görmezden gelmem mümkün değildi. Bundan dolayı geceleri gördüğüm kabuslar yüzünden ağlarken, beni kollarıyla saran ve kulağıma burada olduğunu fısıldayan bir sevgilim vardı.
Bütün bu süreç boyunca Min-Hee hatırlaması gereken çoğu detayı hatırlamıştı. Dolayısıyla dayısının onu neden Fransa'nın bu ücra kasabasına getirdiğini de hatırlıyordu. Dayısı biricik yeğenini benden, bizden korumak için bize ve ona böyle bir yalan söylemişti. Onu anlamıyorum diyemezdim, ama hem yeğeninin hem de benim yaşayabileceğimiz zorlukları ön görmesi gerekiyordu. Yine de benim kanatsız meleğim dayısıyla yüzleşmemizi istememiş ve bu işi kendi yöntemleriyle bana söylemeden bir şekilde halletmişti.
Artık önümüzde hiçbir engel yoktu. Min-Hee yaşıyordu, nefes alıyordu ve kollarımın arasındaydı. Uzun süreli ayrı kalmamızdan dolayı ikimizde birbirimize olan sevgimizi dile getirmekten çekinmiyor, tenlerimize ve ruhumuza olan açlığımızı her fırsatta gideriyorduk. Onu bu kadar özleyen tek kişi ben değildim tabii. Taehyung, her fırsatta sevgilimi benden çalıyordu. Kız kardeşini tekrar bulmanın sevinciyle onunla aktiviteler yapıyor, kendi uydurup isim koyduğu Tae-Hee geceleri düzenliyor ve o gecelerde ben olmadan saatlerce film/dizi izliyorlardı. İkisini böyle görmek beni huzurlu hissettirse de, Min-Hee yatağa gelmeden asla uykuya dalamıyordum.
Şimdi önünde beklediğim beyaz kapının arkasında ne konuşulduğunu merak etmiyor değildim. Bundan 3 gün önce Amerika'ya gelmiştik. Taehyung'un büyük araştırmaları sonucu en iyi psikoloğun burada olduğunu öğrenir öğrenmez uçağa atlayıp kendimizi burada bulmuştuk. Bu durumu benim güzel kadınıma nasıl açıklayacağımı düşündüğüm gece, Min-Hee yine ve yine beynimin içindekileri okumuş ve bunun ona iyi geleceğini söyleyerek beni büyük bir dertten kurtarmıştı. Her ne kadar onun asi ve dik başlı hallerini fazlasıyla özlesem de, bu uysal tavırları beni fazlasıyla etkiliyordu. Onu bana ayak uydururken görmek bütün tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu. Bütün bu düşüncelerin içinde boğulurken, gözlerimi bir saniye ayırmadığım beyaz kapı açıldı. Yeşil gözleri kahvelerime kitlenen sevgilimi gördüğüm an ayağa kalktım. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm vardı. Ağlamış olduğu belliydi çünkü göz altları kızarmıştı ve gözleri yaşlardan parıldıyordu. Yine de yüzünde huzurlu bir ifade yer olduğu için göz yaşlarının sebebinin mutluluktan olduğunu anlayabiliyordum. Arkasındaki 50'li yaşlarındaki kır saçları olan psikolog Bay Martin'le göz göze geldiğimde, bana kafasını olumlu bir şekilde sallayıp gülümsedi. Sevgilim hemen bana hızla yaklaşıp kolunu belime sardığında onu korumak istercesine sarmaladım.
"Bayan Choi, Bay Jeon, bence bu ilk ve son seansımız olabilir." Bay Martin güler yüzle konuştuğunda, gözümün ucuyla kolumun altındaki bedene baktım. Yüzündeki gülümseme daha da büyürken kafasını kaldırdı ve kısacık bakışmamızda midemdeki kelebeklerin daha da canlandığını hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Schlau, still | Jeon Jungkook
FanfictionSchlau kurgusunun devamıdır. Lütfen önce ilk kurguyu okuyunuz. Ne zaman olacak bilmiyorum ama, eğer seni görürsem gözlerine bakacağım ve seni sevdiğimi söyleyeceğim. Jeon Jungkook mini fic. Yetişkin içerik bulundurur.