54.BÖLÜM: BİLİNMEYENE DOĞRU

1.5K 83 24
                                    

Arkadaşlar yeni bölüm geldi. Şimdiden iyi okumalar ama ondan önce size bir şey söylemek istiyorum. Bana ikinci kitap hakkında sorular soruyorsunuz hep ilk başta bende ikinci kitap yapmayı düşünsemde bundan vazgeçtim. Çünkü bu sefer olay klişelere girecek. Lise hayatı olmayacak. O yüzden bu kitap bitince biraz aradan sonra başka bir çiftle yeni bir kitapla gelmeyi planlıyorum. Sizleri seviyorum💙. İyi okumalar...

Eylül'den
Gözlerimi açtığımda yemyeşil bir ormanın içerisindeydim. Uzandığım yerden suratıma uzun ağaçların arasından kesik kesik geçebilen güneş ışığı vuruyordu. Kuşların cıvıltılı seslerini çok net duyabiliyordum. Yavaşça olduğum yerden doğruldum ve etrafıma bakındım. Tek gördüğüm şey ağaçlar ve yeşillikti. Biraz daha ilerde ağaçların bittiğini ve yeşillik bir alana çıkıldığını görebiliyordum. Yavaşça ayağa kalktım. O sırada üzerimdekiler dikkatimi çekti. Beyaz omuzları açık uçuş uçuş bir yaz elbisesi giyiyordum.

Etrafıma baktığımda görünürde kimse yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Etrafıma baktığımda görünürde kimse yoktu. Tam tur etrafımda döndüm. Burayı tanımadığıma tam olarak emin oldum ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Biraz ilerledikten sonra ileride papatyaların arasında birini gördüm. Bu bir kadındı.
"HEY!" diye bağırdım ama kadın beni duymamıştı. Elbisenin yanlarından tutup kaldırdım ve hızlıca koşmaya başladım ama sanki olduğum yerden ilerleyemiyordum. Biraz daha hızlandım ama aramızdaki mesafe hiç kapanmıyordu. Yorgunluktan nefer nefese kalmıştım. Olduğum yerde durdum ve daha yüksek sesle kadına bağırdım.
"HEY!" Kadın bu sefer beni duymuştu. Arkasına döndü ve bana tebessüm ederek yanına gelmemi işaret etti. Yavaş adımlarla yanına doğru ilerledim. Bu sefer bir kaç adımda yanına ulaşabilmiştim. Kadını incelemeye başladım. Onunda üzerinde beyaz uçuş uçuş bir elbise vardı ama benimkinden daha kısa ve daha az kabarıktı. Üst kısmındada danteller vardı. Saçları sarı ve kafasının üstünden örgülüydü. Elinde topladığı çiçeklerden yaptığı papatya tacı vardı. Biraz da yüzünü inceledim. Keskin çene hatları vardı. Kemerli bir burnu ve büyük gözleri vardı. Mavi gözleri ışıl ışıl bakıyordu bana. Kafamızın üzerinden vuran güneş tenini ışıl ışıl gösteriyordu. Genel olarak çok güzel bir kadındı.
"Burası neresi?" Diye sordum ama cevap vermedi. Kafasını elinde son kısımlarını yapmaya çalıştığı tactan ayırmadı. Kadının yavaşça omzuna dokundum. Kafasını kaldırdı ve suratıma tebessüm ederek baktı.
"Burası neresi?" Diye sordum tekrardan. Cevap vermek yerine elindeki tacı aldı ve başıma taktı. Daha sonra kocaman gülümsedi ve
"Burası sen neresi istersen orası olur." Dedi ve arkasını dönüp yavaşça uzaklaşmaya başladı
"Hey nereye gidiyorsun?" Diye sorsam da cevap vermedi ve yürümeye devam etti. Biraz uzaklaştıktan sonra beyaz yoğun bir ışığın önüne geldi ve yavaşça arkasını döndü. Bana ilk baştaki gibi gülerek gelmemi işaret etti ve ışığın arasında gözden kayboldu. Nereye gitmişti birden? Elimi yavaşça kafama taktığı taca götürdüm ama yoktu. Kadınla birlikte o da ortadan kaybolmuştu resmen. Deliriyor muydum acaba? Yavaş adımlarla kadının gittiği yöne doğru gitmeye başladım. Orası nereye gidiyordu?

Selin'den
Hastaneye vardığımızda koşarak içeriye girdik. Biz onların daha balodan ne ara çıktıklarını anlayamazken onlar kim bilir kaç saattir o hurdanın içinde can cekişiyorlardı. Aklıma kötü şeyler getirmek istemesemde kendime engel olamıyordum. Hızlıca yukarıya yoğun bakım katına çıktık. Melike teyze bizden daha önce gelmişti. Hemen yanına gittim ve ona sarıldım. Bu biz yanındayız ona bir şey olmayacak sarılışlarındandı. Bunu anlamış gibi o da bana sıkıca sarıldı. Geri çekildiğimde serhat konuşmaya başladı.
"Melike teyze durumu nasıl Eylül'ün?"
Melike teyze "bilmiyorum hiç bir sey söylemiyorlar. Az önce ameliyata aldılar." Dedi.
Mert "peki Burak nasıl biliyor musunuz? Ailesinin haberi var mı?"
Melike teyze" ailesine haber vermişler. Durumu nasıl bilmiyorum." Dedi. İkisinide çok merak ediyordum.

Yaklaşık bir saattir burada bekliyorduk ama hâlâ içeriden çıkan olmamıştı. İkisi hakkında da hiç bir şey bilmiyorduk. O sırada içeriden bayan bir doktor çıktı. Hepimiz etrafına toplandık ve onu dinlemeye başladık.
Doktor "Eylül hanımın yakınları siz misiniz?" Diye sordu
Melike teyze "ben annesiyim doktor hanım. Kızım iyi mi?"
Doktor derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı "eylülü hanımın kan değerleri çok düşük. Ayrıca hastaneye getirildiğinde beyin kanaması geçirmişti. Şimdi yoğun bakıma alıyoruz. Maalesef hayati tehlikesi devam ediyor. Bundan sonra sadece beklemek zorundayız." Dedi ve yavaşça uzaklaştı. O sırada burağın olduğu ameliyathaneden bir doktor daha çıktı. Güzel haber alma umuduyla hemen doktorun yanına koştuk. Doktor maskesini çıkardı ve konuşmaya başladı.
"Burak beyin yakınları siz misiniz?"
Mert " biz arkadaşlarıyiz. Ailesi daha gelemedi." Dedi.
Doktor" Burak beyin acilen 0rh negatif kana ihtiyacı var. Hayati tehlikesi devam ediyor. Acilen kana ihtiyacımız var." Dedi ve uzaklaştı. Bugün iyi bir haber almak çok zor olacaktı.

Yaklaşık yarım saattir yoğun bakımın camından eylülü izliyorduk. Hiç hareket etmeden öylece yatıyordu. Doktorla konuştuktan yaklaşık on dakika sonra yoğun bakım ünitesine geçirilmişti. Onun ardından burağın babası gelmiş ve burağa kan vermişti. Şanslıydıkki babasıyla aynı kana sahipti. Melike teyze camın önünde dikilirken elifse ayakta bir o tarafa bir bu tarafa gidip duruyordu. En sonunda ayağa kalktım ve onu yerine oturttum.
"Başım döndü artık elif otur."
Elif "ne yapiyim? Çok korkuyorum." Dedi ve gözlerinden akan yaşları sildi. Bende çok korkuyordum. Onlara bir şey olmasından çok korkuyordum. O sırada içeriden bir ses gelmeye başladı. Melike teyze endişelenmişti. İçeriye doktor ve hemşireler girmeye başlarken bize hiç bir şey söylemiyorlardı.
Melike teyze "ne oluyor? Kızıma ne oluyor? Bir şey söyleyin! Kızıma ne oluyor?" Desede kimse aldırış etmiyordu. O sırada doktor eylüle kalp masajı yapmaya başladı. Hiç birimiz göz yaşlarımıza engel olamıyorduk. Makineden gelen o kulakları çınlatan ses bir türlü susmuyordu.
"Eylül lütfen uyan! Eylül! Eylül!" Cevap tabiki gelmiyordu. Eylül ölüyordu.

Eylül'de
Yavaşça kadının arkasından yürürken bir ses duydum. Sanki biri benim adımı sesleniyordu. Yavaşça arkamı döndüm. Kimse yoktu ama o sesi hâlâ duyuyordum. Bir kaç adım ilerledim. O sırada onu gördüm burağı...
Koşarak ona doğru giderken o da bana doğru geldi ve papatyaların arasında onun şefkatli kollarının sıcaklığını hissettim. Geri çekildiğimde ellerini yanaklarıma koyup suratımın her yerini öpmeye başladı.
"Burak biz neredeyiz? Burası neresi?" Diye sordum.
Burak " bilmiyorum güzelim bilmiyorum." Dedi. Yavaşça geri çekildim ve onu inceledim. Üzerinde beyaz bir gömlek ve pantalon vardı. Onun da üstü bembeyazdı.
"Deminki kadını gördün mü?" Diye sordum.
Burak "hangi kadın?"
"Burada sarışın bir kadın vardı."
Burak "burada kimse yok güzelim." Dedi ve etrafına bakındı. O sırada adımı duymaya devam ediyordum.
Burak "biri senin adını söylüyor ama burada kimse yok." Dedi. O sırada sağımızda beyaz bir ışık belirdi. Adımı kim söylüyorsa ses buradan geliyordu. Burağa döndüm ve konuşmaya başladım.
"Sanırım gitme vakti geldi." Dedim ve tekrar ışığa baktım. Ne demek istediğimi burakta çok iyi anlamıştı. El ele tutuşup yavaşça ışığa doğru döndük ve ilerlemeye başladık. Etrafıma son bir kez baktığımda sarışın kadını tekrardan gördüm. Başıma taktığı taç bu sefer onun başındaydı ve bana tebessüm ederek el sallıyordu. Bende ona el salladım ve burağa geri döndüm. Artık eve gitme vakti gelmişti.

Bu bölüm biraz bilim kurgu gibi oldu skjsjkazja ama ben beğendim dizinde beğeneceğinizi düşünüyorum. Sizleri seviyorum. Oy↙️↙️↙️ ve yorum atmayı unutmayın💙💙💙...

Çete GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin