Felix o gün yorucu bir iş gününden sonra dükkanı toparlayıp geri dönmek için hazırdı yurda.
İçerisini toparladıktan sonra askılıkta duran ceketini almaya kalktı. O sırada kapıdan giren Luca soluk soluğa kalmıştı. Elinde de bir kağıt vardı.
Felix hemen arkadaşı Luca'yı içerdeki koltuklardan birine oturttu ve neler olduğunu sordu.
"Bu halin ne Luca? Sorun ne?"
Luca nefesleri düzenli hale geldiğinde yavaş yavaş konuşmaya başladı.
"Chris...Chris normalde gitmesi gerekenden daha erken tarihte gitmiş. Birkaç saat önce yurt görevlisi beni arayıp Chris'in odadan çıktığını ve anahtarı ona teslim ettiğini haber etti. Odasına gittiğimde ise gerçekten de ayrılmış olduğunu gördüm."
Felix ayağa kalktı hemen. Başını iki yana sallamış ve 'Hayır, hayır' diye mırıldanıyordu.
"Bu olamaz, daha gitmesine bir hafta olduğunu söylemişti."
"Evet öyle demişti ancak gitmiş işte."
Elindeki kağıda baktı ve sonra Felix'e uzattı Luca.
"Sanırım bunu da sana bırakmış. İlk paragrafını okudum sadece ve sana yazıldığını anlayınca okumayı bıraktım. Galiba bunu sana hiç ulaştırmayı düşünmüyordu ama okuman gerektiğini düşündüm."
Felix, bir Luca'ya ve bir de elindeki iç içe katlanmış kağıtlara baktı. Üstünde to the flower boy yazıyordu.
Felix Luca'nın karşısındaki sandalyeye geçti ve yutkundu. Yavaşça kağıtları sıraladı ve ilk sayfayı açarak okumaya başladı.
Nasılsın Felix? Şaşırmış olduğunu biliyorum, böyle bir mektup alacağını düşünmüyordun hiç çünkü. Bu mektubu da sana verip vermeyeceğimi bilmiyorum aslında. Büyük ihtimalle bunu odamdan çıkarken atacağım bir kenara.
Sanırım ben de sana bu şekilde yazacağımı hiç düşünmezdim. Bilmiyorum, içimden geçenleri sana yüz yüze söylemek isterdim aslında. Korkmadan ve karşında durarak bunları anlatmam daha makule geçerdi. Bunun için senden özür diliyorum şimdiden.
Biliyor musun? Sidney'den ayrılıp buraya değişim öğrencisi olarak gelirken aklımda hiç böyle bir şey yoktu. Yani senin gibi biriyle tanışmak ve çok güzel anılar yaratmak gibi.
İlk geldiğim gün buraya ortak arkadaşımız olan Luca yerleşmeme yardım etmişti, sonrasında tek başıma kalmıştım. Kendimi dışarı atarken beraber yurt odamızın kapısını açarken karşılaşmıştık seninle.
Koyu kahverengi saçlarınla ve saçına geçirdiğin siyah berenle çok masum ve saf duruyordun. Bana gülümsedin sonra. Başınla selamlayıp yanımdan geçip gittin. Arkandan bakakalmıştım açıkçası.
Ertesi gün Luca beni öğrencilerin takıldığı bir mekana davet etmişti. Kabul etmiştim tabii ki. Yurdun bize tahsis ettiği bisikletlerden birini alıp bilmediğim sokaklarda sürüyordum.
Sonra tabii ki aptal ben yanlış sokağa girmiştim. Yine de bu hayatımın en iyi yanlışıydı. Bu sokak eski dükkanlarla çevriliydi. Senin de o sıra çalışıyor olduğun çiçekçi dükkanı da buradaydı.
Bisikletimle çiçekçi dükkanının önünden geçerken arkan dönük bir şekilde çiçeklerle ilgilendiğini görmüştüm. Biraz ilerleyip olduğum yerde durmuş ve seni izlemeye koyulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
to the flower boy. [chanlix]
FanfictionChris'in, değişim programıyla gittiği İtalya'da bir gün önünden geçtiği çiçekçi dükkanında çalışan çocuk ilgisini çeker. [One shot] •angst(?)