46

143 28 9
                                    

"Eğleniyor muyuz gençlik?"

  Jungkook elindeki shotları önümüzdeki masaya koyduğunda hepsi birbirinden renkli içkilere bakarak yüzümü buruşturdum. "Şu ana kadar iyiydi."

  Jungkook beni umursamadan elini havaya kaldırarak son derece gürültülü bu ortamda sessiz olmamızı işaret etti, nasıl sessiz olabileceksek artık.

"Şimdi gençler, gördüğünüz gibi masada tam yirmi tane shot bulunuyor. İddiamız şu, şişeyi çevireceğiz ve herkesin bildiği oyunu oynayacağız, görevlere 'yok ben yapamam' diyen olursa masadaki shotlardan tam beş tanesini duraksamadan kafaya dikecek. Kabul mü?"

  Shuhua ve Namjoon onaylar mırıltılar çıkarmaya başladığında elimle oturduğum koltuktan destek alarak kalktım. "Beni saymayın, hiç oyun kaldıracak halde değilim."

  Cümlemi bitirmemle koltukta olan elimin üstünde bir ten hissetmiştim. "İyi misin bebeğim?"

  Yoongi'ye gülümsedim. "İyiyim, sadece biraz şurada oturacağım." Dedim az ilerideki yüksek boylu yuvarlak barbaşı sandalyeleri göstererek. 

"Tamam canım."

  Ayağa kalktığımda başımın döndüğünü hissettim. Kahretsin. Barı burada beni rahat bıraksaydı şu lanet baş ağrısı!

  Kendimi yüksek boylu sandalyelere bıraktığımda elimi burun kemerime götürerek hafifçe sıktım. Hani şu hafif geniz yakması var ya, burun direğini sızlatır. İşte o gelmişti.

  Derin nefes alarak ellerimi giydiğim deri eteğin iki yanına götürdüm. "Merhaba, oturmamda bir sakınca var mı?"

  Sol yanımdan gelen ses ile döndüğümde ultra yakışıklı bir adamın elindeki içkiyle yanımda durduğunu fark ettim. "Yok, ne sorunu olacak, oturun lütfen."

"Biraz dalgın gibisiniz."

  O an gerçekten kimseyle uğraşacak halim yoktu ama adam o kadar nazikti ki hayalimdeki gibi ters bir cevap vermek büyük saygısızlık olurdu. "Başım ağrıyor ya.. Hani bir ağrı olur ya insanın genzi gıcıklanır gibi olur işt-" Birbiri ardınca sıraladığım cümlelerimin anlamsızlığını fark ettiğimde ister istemez gülmüştüm. O da gülmüştü.

"Pardon, özür dilerim."

"Sorun değil, adınız nedir?"

"Jisoo, Kim Jisoo. Siz?"

"Ji Won, memnun oldum." Uzattığı eline karşılık verirken gözlerimi Yoongi'ye kaydırmıştım. Buraya bakmıyordu.

"Ben de."

"İleridekiler senin grubun sanırım."

  Ji Won'un işaret ettiği yere baktığımda tam da tahmin ettiğim gibi bizim salakları görmüştüm. "Evet.. Onlarla birlikte geldim. Okuldan arkadaşlarım. Siz? Yalnız mı geldiniz?"

  İçkisini dudaklarına götürdükten sonra cevap verdi. "Aslında bir arkadaşımla gelmiştim ama kendisi şu anda zamparalıkla meşgul." Dedi az ileriyi göstererek. Arkamı dönüp gösterdiği yere baktığımda bir adamın bir kızı duvara sıkıştırdığını ve birbirlerini vahşice öptüklerini görmüştüm. Midem bulanmıştı. 

  Önümdeki yarısı dolu bardağı bir dikişte bitirerek ayağa kalkmak için hamle yapmıştım. Sadece hamle yapmıştım çünkü eylemimi gerçekleştiremeden Ji Won'un kucağına düşmüştüm. "İyi değil gibisin, odaya çıkalım mı?"

  Yukarıdaki bar odalarından bahsediyordu. Normalde başka eylemler için kullanılıyorlardı fakat sırf uyumak için çıkanlar da vardı. "Midem bulanıyor.."

"Farkındayım." Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında kucağa alındığımı ve havalandığımı hissettim. Karşı çıkamıyorum, ki karşı çıkılacak bir şey de yoktu sanırım. Midem bulanıyordu ve bayılacak gibiydim, bir an önce yatıp uyumak istiyordum.

  Bir kapının açıldığını, ardından da kuş tüyü kadar hafif bir şekilde yatağa bırakıldığımı hissediyordum. Mırıltılar çıkararak yatakta kıpırdandığımdan birkaç saniye sonra kapının örtülme sesini duymuştum.


 Mırıltılar çıkararak yatakta kıpırdandığımdan birkaç saniye sonra kapının örtülme sesini duymuştum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

korkmayın millet, sanırım final 60. bölüm olacak :) daha aklımda nice olaylar var:):):)

trouble! series: delayed distress  [les panic] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin