Sallanan otobüste havasızlıktan bunalan yirmi iki yaşındaki Do Kyungsoo finalleri için okumak zorunda olduğu kitabından başını kaldırıp, nerede olduğunu görebilmek için otobüs camından dışarıya bakıyor. İneceği durağa ne kadar kaldığını hesaplamaya çalışırken, acaba iki durak önce inip yürüse yarı zamanlı işine yetişip yetişemeyeceğini tartmaya çalışıyor çünkü içinde bulunduğu otobüste üç dakikadan daha fazla kalırsa kusmayacağından bir türlü emin olamıyor.
Kararını vermesine fırsat kalmadan bir bebeğin kıkırdayışını duyuyor. Otobüsün tutacaklarına tutunmuş uzun bir adam, kanguruya koyulmuş bebek ile konuşuyor. Bebek tüm o sarsıntıya ve havasızlığa rağmen bebek ağlamak yerine yarı anlaşılır kelimeleri ile babasına cevap veriyor. Adam aslında oldukça genç duruyor, abisi ya da dayısı olabilir mi? Kyungsoo'yu ilgilendirmez aslında. Dikkatini tekrar bebeğe yöneltiyor, onun gibi birkaç yolcunun daha minik erkek bebek ile ilgilendiğini fark ediyor. Bebek onlara bol keseden gülücük saçıyor babası olduğunu tahmin ettiği kişiye yaptığı gibi. Uzun adam güçlü olduğu anlaşılan kollarından biri ile tutacaklara sağlamca tutunurken diğeri ile bebeği güvenle sarıyor kucağındaki kanguruya rağmen.
"Otobüse seninle binmek kötü bir fikir miydi acaba bebeğim?" diye soruyor yarı kısık bir tonla, sesi derinden ve sevgiyle çıkıyor. Kyungsoo adamın sesinin tınısını bir kez daha duyabilmek için biraz daha konuşmasını bekliyor. "Ama sen pek bunalmış durmuyorsun." Bebeğin yanağını parmağının kenarı ile usul usul severken, "Bu kadar uslu durduğun için teşekkür ederim Min-Min." diyor. "Babacığın sayende rahatça yolculuk yapabiliyor, tatlı bebeğim."
Bingo. Adam bir abi ya da dayı değil babaymış.
Böyle iyi huylu insanlar zaten yalnız olamazlar, diye düşünüyor Kyungsoo.
Adamın bebeği ile tatlı sohbetini izlerken iç geçirmekten kendini alamıyor ve onların ilişkisine imrenirken yalnız olmadığını biliyor, şu an otobüsteki insanların çoğu da onun gibi düşünüyor. Çocuklarını büyütmüş olanlar biraz hüzünle onları izlerken, onun gibi genç olanlar ise ileride böyle bir baba olmayı ya da böyle ilgili bir eşe sahip olmayı diliyorlar. Kyungsoo ikisini de.
Bir an bulanmış zihni aydınlanıyor ve önünde kucağında çocuğu olan biri varken genç ve yüksüz olan kendisinin koltuğunda rahatça oturduğunu fark edebiliyor. Birden ve telaşla ayağa kalkarken, "Ajusshi," diye sesleniyor önündeki uzun adama, "Siz lütfen koltuğa geçin." diyor. Adam sesini duyup ona döndüğüne yan profilden biraz gördüğü yüzünü tamamen görebiliyor. Adamın sıcak bakışları ve güzel yüzü ile neredeyse bozguna uğrarken bakışlarını hemen yere indiriyor.
"Lütfen, ben gayet iyiyim. Siz rahatsız olmayın." diyor kucağında bebeğini taşıyan adam. "Yorgun görünüyorsunuz."
Kyungsoo başını gayrı ihtiyari kaldırdığında adamın yüzünde merak ve biraz endişe görüyor.
"İçim rahat etmez, kucağınızda bir bebek ile yolculuk etmek zor olmalı. Ben zaten inmek üzereyim." diyor hızlıca. "Ben oturmayacağım ve hızlıca karar verip siz oturmazsanız koltuğu birinin kapacağından eminim." diyor kalan son mantık kırıntısı ile.
Adam derin ve ahenkli sesi ile kısa bir kahkaha atarken, Kyungsoo tutunduğu direğe daha sıkı sarılmak zorunda kalıyor. "Madem öyle diyorsunuz, oturabilirim o zaman." diyor adam tüm yakışıklılığı ile. Kyungsoo bir adım geriye çekilip bebeğe ve babasına yol veriyor. "Teşekkür ederim." diyor adam oturduğu yerden başını Kyungsoo'ya doğru kaldırarak.
Kyungsoo Allah belasını versin ki yere düşmemek için kendini kalan tüm iradesini kullanarak zar zor ikna ediyor. Burnu kanamak üzereymiş gibi hissediyor. "Rica ederim." diyor Kyungsoo ama duyulup duyulmadığından ya da anlaşılıp anlaşılmadığndan kesinlikle emin olamıyor. Zaten kulağı da uğulduyor. Tanrı sakalasın, şu an yer ayağının altından kayabilir, Kyungsoo yere düşebilir. Senelerdir yerinde bin bir çaba ile tuttuğu kalbi uçup şu adamın omzuna konabilir. Adamın ipek gibi saçları açık bir küllü kahveye boyanmış, esmer ve sağlıklı teni ile o kadar uyumlu ki adamın bir ajansta hatrı sayılır popülerlikte bir manken olduğunu öğrense hiç yadırmayacağından emin. Uzun boyu, sağlıklı bedeni ile, bu adam kesinlikle ülkedeki herkesin hayalini kuracağı biri. Yüzü, sesi, sıcacık bakışları, bal gibi sesi, Tanrı esirgesin bu adamı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What I Want for Christmas "kaisoo
Fanfic"Bindiğin alametin seni nereye götüreceği değil o alamete binip binemediğin önemli. Bir kere bunu seçmeye güç yetirebildiysen yeniden ve yeniden bambaşka alametlere binebilirsin. Önemli olan o yumurtayı kırma cesaretini, yüzsüzlüğünü, merhametsizliğ...