Dershaneden çıktıktan sonra eve gitmek için yöneldiğimde arkamdan gelen ses beni durdurdu. "Baekhyun! Beklesene kütüphaneye gidecektik bana torkları anlatacağına söz vermiştin." gözlerimi devirip ona doğru döndüm. Doğrusu daha kim olduğunu bile bilmiyorum nasıl biri olduğunu tahmin etmek de zor değildi işte.
Hayatım boyunca tek amacım olmuştu. Ders çalışmak, çalışıp güzel bir liseye gitmek sonra gittiğim güzel lisede okul birincisi olmak ve iyi bir üniversiteyi kazanmak. 1.sınıfta bile test kitabım olmuştu. Bu artık bendim. Testler, ders çalışmak hepsi beni oluşturuyor gibi hissediyorum. Etrafımdaki insanların çoğu bile listelerden düşersem beni bırakacaklarmış gibi geliyor.
"Ah, öyle mi seni unutmuşum. Aslına bakarsan bugün biraz başım ağrıyor. Yarın için söz verelim mi?" uzaktan koşturarak yanıma gelen ufak tefek bir kızdı. Somurttu "Ama 2 güne okul kapanacak biliyorsun."
"Üzgünüm gerçekten kötü bir moddayım sana yarın buluştuğumuzda çıkardığım notları veririm o zaman tamam mı?" notlarımın bahsini duyunca gözleri parıldadı. Notlarımı hep para karşılığı satardım. Part-time iş için vaktim yoktu. Bu şekilde ben de üniversite için para biriktiriyordum. Biliyorum genelde notları birisi parayla alıp etrafa yayar ama ben hiç böyle bir şey yaşamadım. Sınıfımızda birbirlerinin sorularını bile yeni yöntem öğrenmesin diye çözmek istemeyen insanlar olduğu için anlaşılabilir aslında.
Kafasını salladı "Teşekkür ederim, yarın görüşürüz o zaman." diyip arkadaşlarının yanına gitti ve gülüştüler.
Eve her zamanki gittiğim karanlık, ıssız ve ara sokaklardan gidiyordum. Çıt çıkmayan her zaman huzurlu olan sokakta bi inilti duydum. Garipsedim çünkü ya birisini dövüyorlardı ya da sokak ortasında sevişiyorlardı. Korede 2.seçenek çok da mümkün olmadığı için kafadan eledim. Başıma akşam akşam bela almak istemiyordum ama merakımı da söndüremedim. Eğer ciddi bir şey yaşanıyorsa polise haber verme kararımla büfenin arkasındaki dar sokağa, sesin geldiği tarafa, yöneldim. İyice eğilip kafamı yere yakın bir yerden uzatarak neler olduğuna baktım. Baktım ama bakmaz olaydım... Tanıdık olması bir yana bizim sınıfımızdan birisiydi. Park Chanyeol. Belalı olduğu belli olsa da asla böyle dövülebilecek bir tip olduğunu düşünmemiştim. Şimdi polis çağırırsam şimdi Chanyeole daha da problem çıkarmış olacaktım.
Çok fazla çeteler hakkında bilgim olmasa da en azından bu kadarının ona zarar vereceğini biliyordum. Sicili kesin temiz değildi. Dövülen taraf olsa da eski olayları yüzünden sorun çıkarırlardı kesin. Kafamı çekip duvara yaslanarak elimdeki telefondan siren sesi açtım. İyi ki getirdim dediğim butona teşekkür ettim.
Bu buton aslında arkadaşlarımla fotoğraf çekilmem için alınmıştı. Uzaktaki telefondan fotoğraf çekmemizi sağlıyordu. Ama şükürler olsun ki hem arama yanıtlama hem de video başlatma özelliği vardı.
Her şeyi ayarlayıp biraz onları izlemeye karar verdim. Eğer işler ciddileşirse telefonumu yere bırakıp topuklamayı planlıyordum. Telefonumu güzel bir yere sakladığım emindim. Işığı da gözükmediğinden emin olduktan sonra yerde tekmelenen Chanyeolü izlemeye başladım. Sessiz konuştukları için ne hakkında konuştuklarını anlayamasam da arada Chanyeolün histerik kahkahalarını duymuştum. Kaşlarım çatılı bir şekilde kavgayı izlerken adamlardan biri bıçak çekti. Müdahale için kendimi hazırlamaya çalıştığım sırada diğer 2 adam da Chanyeolun kollarından tutarak zorla ayağa kaldırdılar.
Mal olduğum için tabii ki refleks ile öne atılıp dar sokağa girdim. Eh haliyle de tüm ilgiyi üstüme çekmiş bulundum. Bütün gözler benim üzerimdeyken aşırı gerildiğimden tek güvencem olan elimdeki butonu sıkarken yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Days
Fanfiction"7 gününü bana ödünç ver. Dileğim bu" Dayandığı motorundan yediği dayak yüzünden yalpalayarak yanıma gelip yüzüme eğildi. "Benden isteyebileceğin o kadar çok şey varken gerçekten dileğin sadece 7 gün mü? Kim olduğumu biliyor musun sen benim?" kıkır...