20-Ellerinin üşümesi yalnızlıktan

81 9 0
                                    

Daha ağzından çıkar çıkmaz pişman olmuştu.

Kendine itiraf edemese de, Fatih'in sevgisinden aldığı cesaretle yine hiç sakınmadan onu yaralamıştı. O günden sonra adam yüzüne bile bakmamıştı.

Böyle olacağını ta başından biliyordu. Defolu güveniyle, hep uzaklara bakan gözleriyle, tüm yorgunluğuna rağmen hep göçebe ruhuyla bir gün bu aşkı harcayacaktı biliyordu.

İlk günler sonuçlanmış bir işin hafifliğiyle geçmiş, dikkatini dağıtmak kolay olmuştu.

Günler geçtikçe Fatih'in gözlerindeki hep alışık olduğu sıcak renkler yerini soğuk, uzak bakışlara bıraktıkça neyi kaybettiğini daha iyi anlamıştı. Anlıyordu ki tüm coşkun hisler aniden saplandıkları gibi hızla yok olup gidebiliyor geriye sürüp giden hüzün kalıyordu. İçini yakan sızıya rağmen elleri üşüyordu. Ellerinin üşümesi yalnızlıktan demişti Fatoş. İnsan çok yalnız kaldığında böyle nedensiz üşür demişti.

Ne Fatih'e ne Fatoş'a karşı gururunu bir kenara bırakamıyor da olsa, yaptığı hatanın böyle bir bedeli olması vicdan azabını bir nebze de olsa dindiriyordu.

Şimdi oturduğu yerden birkaç metre ilerisinde birisiyle konuşan Fatih'i yan tarafının dönük olmasının verdiği rahatlıkla izlerken, son birkaç gündür daha önce hiç dikkat etmediği kadar ayrıntılı izleyebildiğini farketti. Hiçbir planı olmamasına rağmen vedalaşır gibi, ruhuna ince bir yara işler gibi adama ait görüntüler kaydediyordu zihnine. Boynundaki beni, omuzlarını, saçlarını, ellerini...

Acı dayanılmaz olmaya başlayınca gözlerini kırpıştırarak aşağı indirip işine döndü.

Fatih gitmiş, saatler geçmiş, öğlen arasına az bir vakit kalmıştı. Kucağında bebeğiyle bir kadın gelmiş muayene olmak için kayıt yaptırmak istiyordu. Şule düz bir ifadeyle artık kayıt almadıklarını, yardımcı olamayacağını söylemiş ama kadın ısrarla mesai saatinin dolmadığını söyleyerek herkesi işten kaytarmakla suçlamaya başlamıştı. Araya çıkmak için dakikaları saydığı bir anda kadının hiç durmadan söyledikleri, üstüne suçlamaları tahammül edilebilecek gibi değildi.

"Hanımefendi, kurallar böyle benim yapabileceğim bir şey yok" dese de kadın büyük bir paranoyayla her dakika yeni bir şey uyduruyordu. Asıl şovunu eşi geldiğinde yaptı ve ağlayarak büyük bir haksızlığa uğramış gibi anlattı olayları. Şule neredeyse ağzı açık izliyordu olanları.

Kadın tartışmaya başladığında çalışanlardan Şule'nin yanına gelenler olmuştu ancak adamın da sesi yükselmeye başlayınca Fatih de artık odasında kalamadı.

Yanlarına gidene kadar duyduklarından olayın ne olduğunu anlamıştı, bu tartışma çok sık oluyordu klinikte, hasta yakınlarının tahammülsüzlüklerine alışmışlardı. Ancak adamın karısını arkasına almış ve tüm beden diliyle Şule'yi tehdit eder hali, Fatih'e aralarında geçenleri unutturmuş, öne atılmasını sağlamıştı. Fatih bu işleri doğuştan iyi bilenlerdendi, sesini yükseltmeye bile gerek duymadan sadece duruşuyla ilk andan herkeste problemi çözecek kişinin o olduğu izlenimini uyandırdı ve hem kadın hem adam dönüp kendilerini sonuna kadar haklı gördükleri olayı anlattılar, Fatih'e bunlar yeterliyken o yine de Şule'ye dönüp onun da anlatmasını bekledi. Ancak Fatih'in odasından çıkıp üstüne yürüyen adamla arasına girip onu arkasına alması, aralarında buhar olan mesafe en başından beri kuşandığı gardının düşmesine ve boğazına bir yumrunun oturmasına neden oldu. Bu yumruyla değil konuşmak, içinden yükselen ağlama isteğine engel olabilmek bile mümkün değildi. Şule ömrü boyunca belki de hiç yapmadığı bir şeyi yapıp, o da kadın gibi Fatih'in omzuna kapanıp ağlayarak problemi çözmek istiyordu. İşin ilginç yanı Fatih'te dahil herkes ondan böyle bir tavır bekliyordu.
Toplumun kadına biçtiği rol buydu. Problemler konuşarak çözülmek yerine, güç, statü, cinsiyet hatta bazen girilen kabalık yarışıyla hallediliyordu. Şule bir yandan maruz kaldığı bu durumu kabullenemiyor, diğer yandan da içinden yükselen ağlama isteğini yönetemediği için kendinden nefret ediyordu. Hiçbir zaman kendine yeteri kadar merhametli olamayan yapısı kaskatı olup öylece kalakalmasını sağlamıştı. O anlatmayınca iş arkadaşlarından olaya şahit olanlar anlatmış, Fatoş Şule'yi alıp oradan uzaklaştırmıştı.

İkilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin