Wooyoung, minibüsün hareket ettiğini hissettiğinde yutkundu, gözlerini kapattıkları için etrafındaki hiçbir şeyi göremiyordu. Bileklerinin etrafına bağladıkları ipler yüzünden, bilekleri acımaya başlamıştı. Görmüyordu ama kizardigina emindi.
Kaçmaması ve hareket etmemesi için sağına ve soluna oturan 2 adam çok sessizdi. Wooyoung, sanki onlarla kıyaslandığında nee kadar küçük ve güçsüz olduğunu hatırlatacakmış gibi, büyük kalçaları daha zayıf olanlarına baskı yapmasaydı, onu yanlız bıraktıklarını düşünürdü..
Saatler gibi gelen ama gerçekte 20 dakikadan fazla sürmeyen bir zamandan sonra, Wooyoung sorma cesaretini topladı. ''Ne-nereye gidiyoruz.'' kekeledi ve sesi cümlenin ortasında kırıldı.
Cevabın en önemli kısmını biliyordu, eğitilmesi için onu bir müzayede evine götüreceklerini biliyordu, ama yine de sordu. Yine de aldığı tek cevap, onu bilinçsiz bir şekilde minibüsün zeminine düşüren arkasına aldığı darbe olmuştu.
_____________________
Wooyoung uyandığında başındaki ağrıya yüzünü buruşturdu, artık hareket eden minibüste olmadığını fark etti, ancak soğuk bir zeminde yatıyordu, gözleri bağlı ve hala bileklerini saran ipler vardı.
Sonra bi şeye çarptı, tamamen çıplaktı ve etrafındaki hiçbir şey veya kimseyi görmemesi onu paniğe kaptırdı.Hareket etmeye çalışırken nefesi hızlanmaya başladı ama birinin onu sertçe köşeye ittiğini hissetti. ''M-merhaba?'' sessizce sordu ama cevap alamadı.
Wooyoung duvara yaslandı,dizlerini göğsüne çekti ve sessizce ağlamaya başlarken yüzünü göğsüne gömdü. Burada olmak istemedi ve istemiyordu.
Bir kaç dakika sonra, gardiyan, hıçkırıklarından ve iniltilerinden bıkmış gibiydi.'' Çeneni kapa, o lanet çeneni kapat!''diye bağırdı ve Wooyoung'un şaşkınlık ve korku içinde zıplamasına neden oldu.'' Ö-özür dilerim.'' Hiç düşünmeden haykırdı, ani bağırış onu şok etti.
Ağlamaya,çığlık atmaya ve soru sormaya hakkı vardı. Ancak gardiyanlar çok sabırsız ve hoşgörüsüz görünüyordu.
Korkmuş çocuk, duvarın büyülü hale geleceğini ve ortadan kaybolması için onu içeri alacağını umarak kendini tekrar duvara bastırdı. Duyduğu ayak sesleri, kocaman bir elin onu saçından çektiğini hissedene kadar gittikçe yaklaştı, acı içinde ağladı ve çaresizce ellerini serbest bırakmaya çalıştı, böylece acıyı durdurabilirdi.'' Bir kere daha ses çıkarırsan, kafanı tam burada koparırım!'' Gardiyanın derin sesi, sarışının omurgasını ürpertti,sesindeki nefreti duyabiliyordu. Bu kötü adamın saçını bırakacağını umarak çabucak başını salladı.'' Sözleri söyle!'' Adam bağırdı ve Wooyoung'un tekrar ürkmesine neden oldu.'' Evet!'' Umutsuzca çığlık atarak söyledi ama gardiyanın tutuşu daha sıklaştı. ''Evet ne?'' Wooyoung panikledi. Bu adam ondan ne duymak istiyor? Ona hangi isimle söylemesi gerekiyor?
''E-evet, efendim..?'' Bu daha çok bir soruydu ama şükürler olsun ki gardiyanın tutuşu gevşedi ve Wooyoung'un yere düşmesine izin verdi. Aceleyle duvara doğru sürüklendi ve çıkardığı seslerin dışarı çıkmaması için alt dudağını ısırdı.Sonra bir kapının açıldığını ve kısık bir sesin konuştuğunu duydu. ''Jung Wooyoung eğitilmeye hazır mı?''
Wooyoung, bu cümleyle kalbinin durduğunu sandı.
__________________________________
Not*: Bazı cümleleri kendim ekliyorum daha rahat anlamanız için umarım sorun olmuyordur. Hergün olmasa da 2 günde bir bölüm atmaya çalışacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Çeviri)Stone Heart | Woosan°•.
Mystery / ThrillerJung Wooyoung, annesi tarafından köle olarak satıldı. Her kölenin korktuğu ve kaçındığı bir kişiye, şeytan ustası Choi San'a açık arttırma olarak çıkartıldı. Onunla birlikte söylenemez korkular yaşar ama işler değişmeye başlar... Söz konusu olan taş...