55.BÖLÜM: ARYA

1.6K 76 24
                                    

Yeni bölüm geldi. Bol bol yorum ve oy↙️↙️↙️ atmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. İyi okumalar💙.

Elif'ten
Hepimiz yoğun bakımın önünde Eylül'ün ve burağın uyanmasını beklerken birden hareketlilik olmuştu ve tüm doktorlar içeriye koşmuştu. Bize hâlâ bir şey söylemiyorlardı. Camdan sadece onu izleyebiliyorduk.
Eylül'ün tam yanındaki camdanda burağı görebiliyorduk. Bir kaç dakika önce babası gelmiş ve burağı beklemeye başlamıştı. Onda hiç bir hareket yoktu. O sırada burağın babası ayaklandı. Eylül gibi burağın da olduğu yoğun bakıma bir kaç doktor ve hemşire girdi. Burağa da bir şeyler oluyordu. Mert ve serhat burağın olduğu cama gitti. İkisinede ne oluyordu? Sanırım ikisinide kaybediyorduk...

Burak'tan
Gözlerimi yarım yamalak açtığımda beyaz önlüklü birini gördüm. Yüzünü tam seçemesemde doktor olduğunu makinaların sesinden anlayabilmiştim. Yavaşça görüntüler netleşmeye başlayınca yavaşça konuşmaya çalıştım ama çok yorgun olduğumdan sesim daha çıkmadan susmak zorunda kaldım.
Doktor "kendinizi yormayın." Dedi ve bir ışığı gözüme tutmaya başladı. Daha sonra hemşireye bir kaç şey söyledi ve geri çekildi.
Doktor "Burak bey sağ elinizle parmaklarımı sıkmanızı istiyorum." Dedi ve parmaklarını avucuma koydu. Biraz kendimi zorlayarak az da olsa parmaklarını sıktım. Şuan nefes almak bile benim için cok yorucuydu. Doktor parmaklarını çekti ve hemşireye bir kaç şey daha söyledi. Yavaşça ağzımı tekrardan açtım ve bu sefer konusabildim.
"Eylül?" Dedim ve devamını getirmek için gücümü toplamaya başladım. O sırada hemşire serumuma bir iğne batırdı ve konuşmaya başladı.
"Eylül hanımın durumunu ben size bildirilem. Kendinizi yormayın ve uyumaya çalışın." Dedi ve odadan çıktı. Eylülü ne kadar çok merak etsemde uyku beni kolları arasına hapsetmis ve çıkmama engel oluyordu. Gözlerimi yavaşça yumdum ve o kollara kendimi bıraktım.

Elif'ten
Eylül'ün yanından doktorlar çıktığı gibi yanlarına gittik. Burağın uyandığını mert dokgorlardan öğrenmişti. Eylül'ün de uyanması en çok istediğimiz şeydi.
Doktor "eylül hanımın durumu stabil. Maalesef beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok." Dedi ve yavaşça aramızdan geçip gitti. Hepimiz üzülsekte güçlü olmak zorundaydık. Çünkü Eylül bizi bu halde görmek istemezdi.

Eylül'den
Gözlerimi açtığımda yine aynı yerdeydim. Yere uzanmış bir şekilde papatya tarlasının ortasındaydım. Yavaşça yerden kalktım ve etrafa bakındım. Burak etrafta gözükmüyordu. Sarışın kadında buralarda yoktu. Ayağa kalktım ve atrafimda tam tur döndüm.
"KİMSE VAR MI?!" diye bağırsamda cevap veren yoktu. Burağı gördüğüm ilk yere gittim ama Burak buradada değildi. Ben neredeydim? Burak birden nereye gitmişti. O sırada sağ omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde yine sarışın kadınla karşılaştım.
Kadın "boşuna uğraşma onu bulamazsın burada sadece sen ve ben varız." Dedi.
"Ne zamandır burdasın? Burası neresi biliyor musun?" Diye sordum.
Kadın " buradan tek çıkış kader. Boşuna uğraşma." Dedi ve yavaşça yanımdan uzaklaştı. Burası yaşam ve ölüm arası mıydı? Ben ölüyor muydum?

Burak'tan
Gözlerimi açtığımda başımda bir hemşire duruyordu. Kendimi daha iyi hissediyordum.
"Eylül nasıl?" Diye sordum direk hemşireye. Şuan en önemli olan şey eylüldü. Hemşire serumumla biraz daha uğraştı ve bana döndü.
"Doktordan bilgi alabilirsiniz." Dedi ve dışarıya çıktı. Onun ardından içeriye babam Mert ve Berke girdi. Hepsi çok üzgün görünüyordu. Onları gerçekten korkutmuştum. Arabama düzenli bakım yapmama rağmen firenlerimde sıkıntı olmuştu ve sonrasında da yoğun bir korna sesi duymuştum. Sonrasını hatırlamıyordum.
Mert "iyi misin kardeşim?" Diyerek yanıma geldi. Ona hafiften güldüm ve "iyiyim. Eylül nasıl?" Diye sordum. Bir an birbirlerine baktılar ve tekrardan bana döndüler. Bir şey vardı.
"Mert cevap versene" dedim ve beklemeye başladım. Cevap alana kadar konuyu bile değiştiremezlerdi. Berke yavaşça yanıma geldi ve yatağıma oturdu.
"Eylül daha uyanmadı." Dedi.
"Uyutuyorlar mı? İlaç falan mı verdiler? Ne zaman görebilirim?" Diye sordum. Birbirlerine baktılar ve bu sefer babam gelip diğer tarafıma oturdu.
"Oğlum Eylül komada. Daha uyanmadı." Dedi. Ne demek komadaydı? O iyi değil miydi? Benim yüzümden ona bir şey mi olacaktı?
"Ne demek komada? Uyanacak değil mi?" Diye sordum. Endişelenmiştim. Ona benim yüzümden bir şey olması fikri beni çileden çıkartmaya yetmişti. Hiç kimse cevap vermedi. Bu sessizlik bu belirsizlik beni daha çok endişelendiriyordu. Yataktan kalkmak için yeltendim ama babam ve Berke izin vermdi.
"Bırakın eylülü görmem lazım." Dedim.
Mert "eylülü istesende göremezsin. Kimseyi yanına almıyorlar." Dedi.
"Ne demek almıyorlar hayati tehlikesi var mı?" Bu soruyu korkarak sormuştum ama bu sessizlik cevabı belli etmeye yetmişti. Olduğum yerde bir müddet durdum. Benim yüzümden olmuştu. Yangında kalması bıçaklanması şimdide bu hepsi benim yüzümdendi. Ona zarar veriyordum.

Eylül'den
Etrafta dolanırken sarışın kadının beni takip ettiğini fark ettim. Aramıza yaklaşık on adım bırakarak beni takip ediyordu. Ne zaman dursam o da duruyor, nereye bakarsam o da bakıyordu. Yavaşça arkamı döndüm ve
"Neden beni takip ediyorsun?" Diye sordum.
Kadın "buraya ilk defa başka biri geliyor. Nereye gideceksin merak ediyorum." Dedi ve acıklı bir gülümseme belirdi yüzünde.
"Senin adın ne?' diye sordum.
Kadın "ben arya." Dedi.
"Bende Eylül. Ne kadar güzel bir adım var." Dedim. Arya güldü ve etrafına endişelice bakınmaya başladı. Daha sonra "benim gitmem gerek." Dedi ve arkasını dönüp yine aynı ışığa doğru yürümeye başladı.
"Hey! Nereye gidiyorsun?" Diye bağırdım ama cevap vermeden koşarak ışığın arasında yeniden kayboldu.

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Etrafta yürümekten yorulmuş papatya tarlasının ortasında oturmuştum. Bu tarlanın sonu yoktu. Tahminen saatlerdir yürüyordum ama hava hâlâ ilk geldiğim gibi açık ve güneşliydi. O sırada arkamda bir gölge gördüm. Bu aryaydı. Yavaşça karşıma oturdu.
"Neredeydin?" Diye sordum.
Arya "bunu sana söyleyemem." Dedi.
Suratında üzgün bir ifade vardı. Konuyu değiştirmek için
"Burada hava hiç kararmaz mı?" Diye sordum. Arya bana baktı ve olumsuz anlamda başını salladı.
"Arya burası neresi? Sen ne zamandır burdasın ve o ışığı geçince ne oluyor?" Diye sordum.
Arya "burası bir boşluk. Ölüm ve yaşam arasında kalan bir boşluk. Buradan çıkışa ya da girişe sen karar veremezsin." Dedi ve bir anlığına durdu daha sonra konuşmasına devam etti.
" Burada zaman kavramı çok yavaş. Sana saatlerdir buradasın gibi geliyor olabilir ama sen geleli sadece bir kaç dakika oldu. O yüzden ne kadar süredir buradayım bilmiyorum." Dedi. Bir süre sessizlik oldu. Sanırım diğer sorularıma cevap vermeyecekti.
"Peki senin en son hatırladığın şey ne?" Diye sordum. Ben bir kaza sonrası buraya gelmiştim. Onunda böyle olma ihtimali çok yüksekti.
Arya "benim en son hatırladığım şey bir çığlık. Kardeşimle demir bir merdivenin tepesindeydik. Sonra benim ayağım kaydı ve yuvarlanmaya başladım sanırım. Kardeşimin çığılığını hatırlıyorum en son." Dedi ve gözleri dolmaya başladı. Onu çok iyi anlıyordum. Sonuçta bende burada onun gibi mahsur kalmıştım.
"Peki buradan nasıl çıkıcaz?" Diye sordum.
Arya "buna biz karar veremeyiz. Zamanı geldiğinde olan olur, giden gider, kalan kalır." Dedi ve yavaşça ayağa kalkarak ışığa doğru yürümeye başladı. Ben buradan nasıl çıkacaktım?

Gençler bölüm bir hafta gecikti. Özür dilerim. Vaktim olmadı. Biraz bilim kurgu gibi gelmiş bazılarınıza ama kafanızı karıştıracak bir şey yok sjxkaxjs. Sizleri seviyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere...

Çete GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin