14

3 3 0
                                    

Kendi kendine mırıldanarak: "Kriminal ve İzmir cinayet büroda görev yaparken şehit edilen, Komiser Sinem Güçlü cinayetinde aynı büroda yapan Komiser Ebru Simav'ın parmak izi saptanmıştı. Aynı parmak izindeki papil hatları ile maktul hakim Hikmet Çetinli'nin cesedinin sarıldığı örtüde ve yerde tespit edilen kovanlarda da birebir eşleşme sağlanmıştır. Ancak, zanlı Ebru Simav'ın bu cinayet esnasında çeşitli travmalar geçirdiğini beyan etmiş, kullandığı ilaçlar da bunu doğrulamıştır. Her türlü ihtimale karşı tedbir olarak, Büro Amiri Başkomiser Emir Karataş'a kimlik ve tabancasını kendi rızası ile teslim etmiştir. Bu nedenle de, tekrar yapılan tetkikler neticesinde, olay yerinde saptanan parmak izinin kopya olduğu düşünülmekle beraber, yeni bir inceleme daha başlatıldı. Ayrıca zanlının, evinde gözaltı halinde tutulduğu önceki raporlarda kayda geçirilmiştir."

Gelmişti.. Yüreğini, duygularını, sağ duyularını bıraktığı yer...
Nefesini tutarak, gözlerinde beliren yaşları içine akıtarak, son bir gayretle gelmişti. Sessizce etrafına bakındı.. İşte, işte orada sessizce yatıyordu. Kordon'da, Kıbrıs şehitleri Caddesi'nde, Basmane'de basmadıkları yer kalmamıştı, Sinem Komiser ile.. Kendini toplayıp, gırtlağını yırtarcasına: "KARA PEEÇ! KARA PEEÇ! NERDESİİNN!"

Karanlık içinde, öylece durmuş onu, Yunus Komiser'i bekliyordu. Elleri cebinde: "Tekrar geldin demek! Umarım bu kez, herhangi suçlama ile gelmemişsindir komser. Çünkü bu ülkede kanserden ölen insanlar çok. Doğrusu ben de öyle ölmek istemem!..."

Yunus, yumruğunu sıkarak karşısında ona umursamaz biçimde bakan adama, tıslayarak: "Kes sesini! Onu, o hakimi senin öldürdüğünü biliyorum!"

Vurdumduymaz tavırlarına rağmen biraz da olsa şaşıran Kara Peç: "Hakim? Ne hakimi?"

Yunus, öylece bekleyen adamın hiç beklemediği anda birden üzerine atladı. Boğazına çökmüş, iki elleri arasına aldığı gırtlağını alabildiğine sıkıyordu: "BANA KELİME OYUNU YAPMAAA, PEEÇÇ!! ONU ÖLDÜREN SENDİN! DOĞRULARI SÖYLE BANA!"

O esnada, Yunus'un ardına sokulmuş belinden tutup geri çekiyordu. Kara Peç'in üzerinden Yunus'u ayırmaya çalışan genç adam, bağırarak: "ABİ, ABİ! YAPMA! KOMİSERİM, KOMİSERİM YAPMA!"

Uzun uğraş sonucu, Kara Peç'in üzerinden aldığı Yunus Komiser, kısa süreli şaşkınlık sonrası, kavgayı ayıran adama öfkeyle: "RIZA! SEN, SEN NE BOK YİYORSUN LA BURADA?!"

Rıza yutkunarak: "Amir'im, Aa Amirim seni takip etmemi istedi!"

Can havliyle kurtulan Kara Peç, yerde boynunu ovuşturarak: "BEN HAKİM MAKİM ÖLDÜRMEDİM!! BUNU BİLMİŞ OL! Ama.. Bu iş.. Bu iş daha bitmedi Komser! Ben kanser olmadım ama sen.. Sen kanserden beter olacaksın! Pişman olacaksın yaptıklarına!"

Rıza, Yunus'un ani bir hamle yapmasını önlemek amacıyla vücudunu kullanarak, Kara Peç'i korur. Ardından Yunus, homurdanarak: "SİKTİRİN GİDİN LA HEPİNİZ! SİKTİRİN GİDİN!!"

Çaydanlığın ıslığı andıran sesi, sessizliği bozuyor ve Emir Başkomiser'in gözleri, Ebru'yu adeta imbikten süzüyordu. Ebru'ya babacan ses tonuyla: "Ebru, kızım! Sen, kızım yaştasın! Sadece Emir Başkomiser'e anlatırım demişsin. Bak, Rıza da gitti. Anlat, bilirsin her zaman böyle sakin olmam! Ebru, Neler oluyor sana?"

Gözleri sessizce yere bakan Ebru, kısa bir sessizlik sonrası, başını kaldırıp Emir Başkomiser'e dönerek: "Amir'im.. Henüz tam emin değilim ama birşey yaşadım.. Ya da ben öyle hissediyorum.."

Emir Başkomiser'in, ağır ağır açılıp kapanan yumruklarını farkeden Ebru, zoraki ses tonuyla: "Ben.. ben.. Babamın ölümünün ardından, sizi babam bildim, evet. Ama.. ama o olay sonrası.. Herşeyi önceden hissetmeye başladım Amir'im!"

Emir Başkomiser'in, hiçbir şey anlamadığı yüzünün ekşimesinden anlaşılıyordu: "Ne olayı, ne hissetmesi? Ne diyorsun kızım?"

Ebru, ellerini ovuşturarak: "Amir'im, ben! Ben, kızınız ve eşinizin öleceğini biliyordum!"
Emir Başkomiser afallamış, kısa bir şaşkınlık sonrası: "Biliyor muydun?"
Ebru, aynı kararlılıkla: "Evet. Ama bunu benden başka kimseye söylemedi."

Ebru'nun söyledikleri, Emir Başkomiser'e inandırıcı gelmiyordu artık. Klasik tepkisiyle: "Bu gayet normal Ebru! Çünkü benim kızım, KANSERDİ!"

Ebru, aynı ses tonuyla konuşuyordu. Ama kelimeler adeta ağzından tek tek dökülüyordu: "O, ikinizi ölesiye seviyordu. Fakat sizin, birbirinizi sevmenizden ziyade!.. Ama sizin sürekli yaptığınız kavgalar.. En sonunda da boşanmanız.. En çok onu etkilemişti. Okulda bayılmış ve sizin yerinize benim telefonu vermiş. O gün hastaneye gittiğimde, yapılan kan sonucunda öğrendim. Ne dedimse de, dinletemedim! O, Berna Hayat, kızınız uyuşturucu kullanıyordu!! Ve sırf, sizin mesleğiniz tehlikeye düşmesin diye.. Bunu sizden dahi, saklamamı istedi!! Ta ki, kullandığı uyuşturucu, onu kanser edene kadar!!!"

Emir Başkomiser, Ebru için yardımcı olmak istiyordu. Ama Ebru'nun söylediklerinden sonra, esas kimin yardım alacağı konusunda beyninde savaş başlamıştı. Tutuk bir sesle: "Peki, neden? Neden şimdi söylüyorsun?!"

Ebru, bu kez dolu dolu ses tonuyla: "Çünkü ben.. bende.. şu.. şu an.. uyuş.. turucu kull...anıyorum!.. Fakat.. kurtulmak.. kurtulmak..isti..yorum.. Amir'im! Ablalık.. yapa..madığım kızın baba..sından, babalık... bek.. bek.. bekli.. yorum.. Amir'im!"

Emir Başkomiser, bir kez daha şok olmuştu. Ancak soğukkanlılığını kaybetmeden, baba şefkati ile Ebru'ya: "Merak etme! Kendi.. kendi kızımı.. kurtaramadım ama.. Ama.. ama seni kurtaracağım bu illetten!! diyordu. Bir yandan da, göğsüne başını yaslayan Ebru'nun, baba şefkati ile saçlarını okşayarak, Seni, el altından Amatem'e göndereceğim ancak seni seven insan ile de bunu paylaşmalısın. Tamam mı kızım?"
Yanakları al al olmuş Ebru, kısık sesle: "Başüstüne Amir'im..."

Tok ses tonuyla, bir soru daha yönelten Emir Başkomiser: "Dejavu yaşama sebebini biliyor musun peki?"

Ebru, yine utana sıkıla: "Babamın ölümünün ardından, epilepsi nöbeti geçirdim.. Epilepsi nöbeti geçiren kimseler de böyle bir şey oluyormuş diye öğrendim. Yani, geçmişte yaşanan bir olay... Sanırım.. Tekrar açığa çıktı.."

Emir Başkomiser, bir kez daha: "Bunu benden başka kimse biliyor mu peki?"
Aynı çekingen haliyle: "Ee.. evet. Rıza biliyor"

ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin