Kaybettim.Şimdi yanımda olması gereken kişileri kaybettim. Hem de defalarca öldürülmesi gereken kişiler varken. Hayatın acımasızlığını yaşayan biri olarak ruhumu karanlıktan çıkarmak istiyorum.Dile kolay. İnsan ait olduğu yerden çıkamazdı ki.
Odaya geri dönüp düşünmeye ihtiyacım vardı. Karanlık fobisi olan insanların aksine ben ışıkları kapatılınca kendiyle yüzleşenlerdendim. Arkama dönünce mutfaktan sesler kesildi.Ben daha hızlı hareketlerle odama doğru ilerlerken ayağım bir yere çarptı ve yere düştüm. Ayağımın küçük parmağını masaya vurduğum için ağzımdan küçük bir inilti çıkarken birden ışıklar açılınca gözlerim karanlığa alıştığı için kısıldı.Ben ayağımı ovalayıp koltuğa otururken Berk ''Melis?'' diye seslendi.
Hiçbir cevap vermedim. Gözlerim boşlukta takılırken Ateş ve Berk önümde ki üçlü koltuğa oturdular.
''Melis bir sorun mu var? Hayırdır gecenin bu saatinde?'' Gözlerim Berk'e kaydı. Bu gözlerin ardında ki hayatımı yönlendiren işaretler beni rahatsız ediyordu.
''Beni ne zamandan beri tanıyorsunuz?'' Sorduğum soru Berk'i oldukça şaşırtırken Ateş soğuk ve boş gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu.
''Ne saçma-''
''Sizi duydum.'' Berk kafasını Ateş'e çevirdi. Ateş başıyla onaylayıp ''fazla uzatmadan.'' Dedi ve odasına doğru yol aldı.
''Melis.'' Gözlerimi Ateş'den ayırıp Berk'e odaklandım.
''Neler oluyor? Neden hiçbir şey bilmiyorum? Siz beni daha önceden de tanıyor muydunuz?''
''Her şeyin bir zamanı var.Bir gün gelecek ve sen arkandan iş çeviren herkesten hesap soracaksın. Bu en güvendiğin insanlar olsa bile.'' Araya girip bir şey söyleyecekken Berk eliyle sus işareti yapıp ''Anlatmamı istiyorsan susacaksın.'' Dedi. Sustum.
''Öncelikle biz seni baban öldüğünden beri takip ediyoruz.Seni tanıyoruz.Seni koruyoruz. Sana karışanları uyarıyoruz.Aslında daha çok Ateş yapıyor çünkü ben senin ablanla uğraşıyorum.'' Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.
"Üç yıl önce seni intihar etmekten vazgeçiren kişi Ateş'ti." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Üç yıl önce, babamın ölümünden bir hafta sonra. Köprüye çıkıp atlama kararı aldığımda çok düşünmüştüm. Her şeyi geride bırakmaya razıydım, bütün acıları ablamın çekmesine rağmen. Ablamla birlikte yaşadıklarımızdan sonra babamın ölümü hayatımızı sonlandırmak istediğimiz noktaydı. Ama biri 'vazgeç' demişti. Sözleri hala aklımda yankılanıyordu.
''Ailene güvenme. Benim ailemi hiçe saydığım gibi. Onların suçları bizi karanlığa itmek için kurulmuş bir alamdır. Vakit geldiğinde olay bitmiş olur.'' Uzattığı eli tutmuştum. Unuturum sanmıştım. Ama dün gibi hatırlıyorum her şeyi.
"O zaman siz-'' sözümü kesti. Beni dehşete düşüren o sözleri söyledi.
"Evet. Cenk denen o şerefsizin senin gözlerinin önünde ablana tecavüz ettiğini biliyoruz."
"Dokunma ablama!" çığlıklarım bulunduğumuz küçük odayı inletirken karşımdaki bu adam ablamı duvara yaslamıştı. Saçından tutup duvara vurunca bir çığlık daha attım. Beni tutan adamlardan kurtulmaya çalıştım.
"Bırakın beni! Abla, korkma! Seni piçin evladı! Bırak lan ablamı!" Ben delicesine ağlayıp adamlardan kurtulmaya çalışırken ablam gözlerini kapatmış, hiçbir cevap vermiyordu. O güçlüydü, her zaman, her şeye karşı.
"Gözlerini aç" dedi ablamın boynuna doğru eğilmiş kafasıyla. Ablam hiçbir tepki vermiyordu. Ben ise yeri göğü inletecek şekilde bağırıyordum , kurtulmaya çalışıyordum. Adam birden ablamın saçını tutup geriye doğru çekiştirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş düştüğü yeri yakar.
RomanceKaranlığa ait olduğunu zanneden genç bir kızın,siyahı hükmetmeye çalışan bir adamla masumluklarının bedelini ödemeye hazır mısınız? ''SEN ATEŞSİN,YAKARSIN.''