22-Ah minel aşk

77 10 2
                                    

Kucağındaki büyük albümün bir sayfasını daha çevirdi yüzündeki gülümsemeyle. Bir yandan Fatoş'a fotoğrafların çekildiği yerler ve zamanlarla ilgili anılarını anlatıyor diğer yandan, aralarından bazılarını tamamen unuttuğunu, hatta neredeyse hiç yaşanmamış gibi zihninden silinmiş olduklarını farkedip şaşırıyordu.

Bazıları zaten hatırlamayı isteyip istemediğini bile bilmediği anılardı, onları unutmak pek de sorun değildi Şule için, neticede hiçbir şeyi unutmadan yaşamak olsa olsa eziyet olurdu bir insan için. Ancak bazıları vardı ki Şule'nin bir zamanlar yaşamak, tecrübe etmek, öğrenmek için çaba ve vakit harcadığı, kişiliğine çok güzel değerler katan anılardı. Karakterinden izleri tamamen silinmese de, çıkış noktasını unutmuş olması, özellikle Mustafa gibi biriyle evliyken zaman içinde duygu ve düşüncelerinin hiçbir temele ve dayanağa bağlanmadan boşlukta kalmasını, Şule'nin kendi benliğinden şüpheye düşmesini sağlamıştı. Halbuki adam, ilk tanıştıkları yıllar kızın yaptığı her şeye duyduğu hayranlığı gizleme gereği duymadan, onunla birlikte, bulunduğu her ortama nasıl da dahil olmaya çalışmıştı.

Şule bunu tamamen unutmuştu mesela. Üst üste birikmiş albümler çok uzun yılların yaşanmışlığıyla doluydu ancak bakması dakikalar sürüyordu. Bu da insanın zaman içinde hem bedensel hemde zihinsel gelişimini, değişimini daha net görebilmesini sağlıyordu.
İçine tekrar çöreklenen kandırılmışlık hissiyle gözleri doldu kızın. Seneler içinde yaşadıkları uyumsuzlukların getirdiği mutsuzlukta, en az kendininki kadar Mustafa'nın yaşadığını düşündüğü üzüntü için de, Şule kendini suçlamıştı, sonuçta bunlar yanlış bir tercihin yada iyi yönetilememiş bir ilişkinin sonucuysa ikimiz de sorumluyuz diye düşünmüştü.

Halbuki şimdi o yıllarının fotoğraflarına baktığında, diğer insanlardan onu farklı kılan hangi fikri ve davranışı vardı ise adamın bakışlarındaki hayranlık ve neşenin zaman içinde bıkkınlık ve eleştiriye dönüştüğünü farkediyordu. Şule onun yerine getirmediği sözlerine, git gide anlayışsız kaba bir adama dönüşmesine hatta ikiyüzlü sevgisine bile alışmıştı ama adam onu olduğundan çok başka bir kalıba sokmaya çalışmaktan vaz geçmemişti.

Her geçen gün şaşırtıcı bir şekilde yabancılaştığı eski kocasını affedemeyişinin yanında kendine olan kızgınlığı da artıyordu, iyimserliği hangi noktadan sonra aptallığa dönüşmüş ve hiç farketmemişti?

Fatoş bakışlarını elindeki fotoğraftan Şule'ye çevirince kızın yanaklarından süzülen yaşları gördü.

"Noldu bitanem neden ağlıyorsun"

Şule geçen gün Yasemin'le geçmişten bahsedince de bu durumun bir benzerini yaşamıştı. Bu hissi nasıl ifade edebileceğini düşünürken, içinden yükselen hıçkırıklara teslim olmamak için dudaklarını sıkıca bastırarak yutkundu.

"Fatoş ben affedemiyorum... Şimdi dışardan baktığımda her şey daha da netleşiyor. Yalanlarla başlayan evliliğimin her geçen gün ortaya çıkan gerçeklerini nasıl görememişim, üstüne üstlük her birine nasıl kılıflar uydurmuşum. Bir noktadan sonra beni uyutan ninniyi Mustafa kesmiş ben devam etmişim. Halbuki iyi bir çift olduğumuza gerçekten inanmıştım" devam edebilmek için gözlerini yumup derin bir nefes çekti içine "bunların hepsi bir yana, içimde art niyet ve şüphecilik taşımak istemediğim için bugün pişmanım. En çok da bunun için affedemiyorum. Ben bugün olduğum noktaya gelmemek için o kadar çok uğraştım ki"

Fatoş arkadaşını ilk kez böyle görüyordu. O her daim görmeye alıştığı net, kararlı, güçlü ifadenin aslında yalnızca içindeki kırılmış kadını gizlemek için taktığı bir maskeden ibaret olduğunu yeni farkediyordu. Öylesine iyi gizlemişti ki, şimdi onu büyük bir şefkat ve anlayışla dinleyen arkadaşına bile sırf içinden çıkarmış olmak için kendini zorlayarak anlatabiliyordu hislerini. Bir süre sonra artık tutamadığı hıçkırıkları konuşmasına mani olmaya başlayınca uyumak istediğini söyledi. Hem böyle hissetmekten hem de elindeki gitgide yükselen ağrıdan bir an evvel kurtulmak istiyordu.

İkilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin