Şaşkınlıkla Barana bakıyordum, çok utandım. Baran yavaşça eğilerek arkamda durdu.
Baran: Sıra bende Çiçek kız.
Efsun: nE !!
Baran: Sen tam bir baş belasısın, tutarsızsın, dikkatsizsin. (sesini daha nazik yaparak) Güzel, çekici, narin, sevimli... daha sayayım?
Efsun: Tamam dur, dur dedim sana!
Onun bu hareketine daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Hem de çok utandım vücut sıcaklığım yüzüme vurdu.
Efsun: Sen... sen çok hadsizsin! Utanmadan bir de sayayım mı diyor ya.
Ayağa kalkıp ona sinirle ellerimi yaklaştırınca bileklerimden tuttu.
Baran: Sakin ol çiçek kız!
Efsun: Bana çiçek kız deyip durma! ve bırak kolumu.
Baran yavaş yavaş yüzüme yaklaşıyordu burnu burnuma dediğinde, gözleri sanki açmaya hazırlanmış bir çiçek gibi bakıyordu. Bu bakışmayı eğer bozmazsam öpecekti beni kesin. Kendime hakim oldum ve kollarımı kurtarmaya çalıştım. Baran büyüden uyanmış gibi beni bırakıp Hayat'a yöneldi.
Baran: Tatsız bir tanışma oldu ama ismim Baran.
Hayat: Bende Hayat, tanıştığıma memnun oldum.
Baran bana göz kırptıktan sonra gitti. Arkasından bağırdım.
Efsun: Terbiyeli öküz ne olacak.
Baran arkasını dönüp bağırdı;
Baran : Lakabımı beğenmedim değiştir Çiçek kız.
Yine de beni görmesi, düşüncelerini dile getirmesi beni mutlu etmişti, Hayat ile konuştuktan sonra o eve gidince odama yazmaya gittim, günlük yazmıyordum sadece beni rahatlatması için aklıma gelen kelimeleri yazıyordum. Saçma olsa bile sonucuna bakardım ben. Dayım gelmeden evden kaçmam lazımdı çünkü o geldikten sonra ve 1 senem hep hapis geçecekti bu bir haftada eve tıkılıp kalmak istemiyordum. Ablam ve Sultan anne ile bir yolunu bulup dışarı çıktık, bu sefer deniz kıyısına değil de Nigar teyzeye gittik. Tabi ben Sultan anneyi atlatıp kaçtım o kadar çok aksiyona giremedim bacadan değil de kapıdan kaçtım sonuçta eteğim vardı. Sürekli arkama bakıyordum biri geliyor mu diye ama kimse yoktu, dağa gidecektim hemen. Kimse bulamazdı beni orada ama birden arkama bakmaktan önüme fazla bakamıyordum birisine çarptım ve şansıma Baran çıktı. Her yerde beni bulması beni tedirgin ediyordu. Gözleri hep üzerimdeydi galiba.
Efsun: Ya sen her yerde beni bulmak zorunda mısın? Neden hep sen? Başka yakışıklı çocukta olabilir. Çekil!
Baran: ( Elleri cebinde ) Nereye gidiyorsun?
Efsun: Sana ne.
Baran: Senin yasağın yok muydu acaba? Ben öyle hatırlıyorum da.
Efsun: O yasak senin beni denize düşürdüğün için oldu, bence hiç konuşma bu konu da.
Baran: Maalesef ki seni bir yere gönderemem.
Efsun: Sen öyle san.
Önünden çekilip gitmeye çalıştım beni belimden sıkıca tuttu;
Efsun: Bırak beni bak yoksa bağırırım!
Cevap vermiyor ve yüz hatlarımı inceliyordu, ya birisi izliyorsa bizi ne yapmaya çalışıyor bu?
Efsun: Baran bırakır mısın? Ayrıca bana öyle bakma! Bu ne ya sevgililer gibi belimi tutuyorsun, bakıyorsun.
Hiç zorlamadan doğal yollardan dikkatli bir şekilde gözlerine kenetlendim, o bana nasıl bakıyorsa ben de ona öyle bakmaya başladım. Göz teması kaçırmadan bakıyordum çünkü dikkatini yüz hatlarıma kenetlemesi içindi zaten çabuk etkilendi sanki bir şey olmuş gibi yavaşça ellerini serbest bırakmaya ve dudaklarıma yönelmeye başladı. Hafifleyen ellerini fırsat bilip hemen koşmaya başladım ama sandaletlerimden koşamıyordum, Baran afalamışa benziyordu. Arkamdan koşuyordu hem de bağırıyordu;
Baran: Sen çok yaramazsın Efsun! Büyülemeyi başardın aferin.
Durmadan koşuyordum arkama baktığımda yoktu , biraz yavaşladım. Dağa doğru yürüyordum ki elimden biri tutup çekti, Barandı işte beni kendine çekmesi ve sıcaklığını hissetmem karnımda karıncalanmalara neden oldu.
Efsun: Sen çok sinsisin.
Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum sadece beni bırakmasını bekliyordum, aklıma birden şu düştüğümüz durumun birileri tarafından görülmüşse başıma bela alacağım gelmişti.
Baran: İnatlaşmak zorunda mısın?
Ben Baranın sıcaklığından ayrılmak istemesem de ondan çekilerek;
Efsun: Tamam beni rahat bırak, gitmeyeceğim. Dua et de birileri görmemiş olsun.
Onu orada bırakarak eve doğru yürüdüm, içimde bir huzursuzluk vardı hissedebiliyordum.
Baran: Neden yüzün böyle? Korkmuş ve tedirgin gözüküyorsun.
Efsun: ...
Cevap vermiyordum vermek zorunda da değildim. Duygularıma ve ne hissediyorsam işte ona hakim olmalıydım. Yürüyemiyordum, sandaletlerimi çıkardım.
Baran: Ne yapıyorsun? Ayağına bir şey batacak.
Efsun: Bak gerçekten senin yüzünden yoruldum. Sana ne ya benim ayaklarımdan, ağrıyor ki çıkardım. Beni düşünüyormuş gibi yapmaktan vazgeç.
Baran: Ben seni gerçekten düşünüyorum görmüyor musun? Neyse sen böyle daha iyisin.
Baran hızlıca uzaklaştı benden, ben biraz fazla çıkışınca onun kalbini kırdığımı hissettim ama benim de kendimi düşünmem gerekti hep onun yüzünden olmuştu. Başa belaydı resmen birde bana der baş belası diye. Eve geldiğim de yine beni bekliyorlardı, ben de hal kalmamıştı ki cevap bile vermek istemiyordum. Bu sefer diğer odadan İsmet dayım çıkınca gözlerim fal taşı gibi açıldı, erken gelmesi korkmama sebepti.
İsmet: EFSUN! neredesin sen? Biz bura da eşek başı mıyız?
Efsun: Dayı ben...
İsmet: Utan kızım biraz, elin adamıyla sen sokaklarda ne iş yapıyorsun. Herkes görmüş neler yaptığınızı.
Dayım kolumdan sıkıca tutup bağırıp çağırıyordu, babam tek kelime bile etmedi uyarmıştı beni oysa ama ben karşı gelmiştim, sesimi çıkartamadım sanki bütün cesaretim ölmüş gibiydi. Bu yaşım da bana ilk defa dayım elini kaldırıyordu ki Baran onu tuttu.
Baran: Yeter! Artık yeter bırakın şu kızı da yaşasın. Kime ne ki başkasının lafından, siz güvenmiyor musunuz Efsuna?
İsmet: Sana ne lan Efsundan! Bizim ailevi meselelerimiz seni ne alaka eder?
Baran çok ciddi ve sinirli gözüküyordu Bana hiç bakmadı bile, neden yapıyordu ki bunu?
Baran: Burası benim EVİM! Ben evimde huzursuzluk istemiyorum ve burada yapılan eziyeti de!
Baran dayımı kenara çekerek kolumu tutup odama götürdü, kapıyı kapatınca;
Baran: İyi misin?
Ağlamıyordum sadece üzgündüm;
Efsun: İyiyim. Neden yaptın gerçekten? Beni korumak zorunda değilsin.
Baran: Senin de sözün bir tek bana geçiyor Çiçek kız.
İkimiz de bu duruma güldük, doğruydu sürekli ona bağırıp çağırıyordum ama bundan sonra biraz yavaş gitmem gerekti ona karşı.
Efsun: Özür dilerim bu gün sana çok yüklendim biraz.
Baran: Sorun değil unuttum bile.
Baran Odamdan çıkınca, ben yine hislerimi kağıtlara döktüm. Mutlu değildim sadece bazı şeyleri anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Dünyam
ChickLitSevmeyi kendim öğrenmiştim.Kendi dünyamın içinde... Atamadığımız çığlıklar vardır hepimizin sevdiğiniz bir insandan ihanete uğramak mı daha acıdır yoksa annesi tarafından eziyet görerek yaşamak mı? Efsunun büyülü dünyasına hazır mısınız? Onun acılar...