Bölüm 1: Karşılıklı Gözyaşı

182 17 2
                                    

Bölüm 1

Bölüm şarkısı: Toygar Işıklı Hayat Gibi

Ufak bir sıçramayla gözlerimi araladım. Başımı usulca kaldırıp duvardaki saate baktım, 2 saat geçmişti. O kadar geçmişe dalmıştım ki saatin nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Elimdeki soğumuş kahve bardağını çalışma masama bırakıp ayaklarımı yere sarkıttım. Sahi, ne çok şey hatırlamıştım geçen şu iki saatte? Ben, Pamir, Bora Abi, Beril... Neler yaşamıştık böyle?

Kalbimdeki adam öyle güzeldi ki. Bakmaya bile kıyamıyordum. Bazı zaman dayanamayıp başımı ona kaldırıyordum, gözlerini ezberlemek istiyordum. Ama olmuyordu işte. Ne yaparsam yapayım olmuyordu. Ben ona saf aşkla bakarken o benden nefret ediyordu. Ne zaman göz göze gelsek ya bana huysuzca bakardı ya da gözlerini hemen kaçırırdı. Sonra da o kadar sinirli olurdu ki, onunla aynı odada bile duramazdım. Belki de kuruntu yapıyordum diye düşünmüştüm ilk zamanlar ama kuruntu değildi. 2 senedir bu böyle devam ediyordu. Bana kalan ise fotoğraflardaki yüzünü okşayıp aşkımı göz yaşlarıma gömmekti. Neden bu düzen böyleydi ki? Param olsa, bir ailem olsa sever miydi beni? Belki o zaman böyle nefret edercesine bakmazdı bana. Bana bir kez hayal ettiğim gibi bakması için, bir kez bana seni seviyorum demesi için her şeyimi verirdim ama nerede bir imkansız hayal varsa onun peşinden koşuyordum. Dizlerimin yara alması hızlı koştuğumdan değildi, gittiğimin yolun yol olmamasıydı.

Bazen diyorum ki keşke o zamanda kalsaydım. O uçurumda ölseydim o gün. Annemin ve babamın yanlarına gitseydim. 17 yaşında aşk acısı çekmeseydim. Kimseye yük olmasaydım. Sevdiğim bana nefretle bakmasaydı. Keşke hiç tanımasaydım onları. Belki gece yastığa başımı koyduğumda karnım aç veya yüzümde dayak izleri olurdu ama kalbimde bir yarayla yaşamazdım. En kötüsü de ne biliyor musunuz? Kalbinizde taşıdığınız sizden başkasına yuva olur da bir size kör, bir size sağır, bir tek size dilsizdir. Siz nasıl bakarsanız, neler yapaysanız yapın görünmez bir gölge gibi peşinde koşarsınız. Varlığınızı bilir ama siz onun hayatında hep silik bir izsinizdir. Silgiyi biraz bastırsa silebilir ama siz o kadar değersizsinizdir ki silinmek bile zahmet verir.

Kapının çalınmasıyla ikinci kez kendime geldim. Yumduğum gözlerimi açtım, derin bir nefes aldım ve geleni içeri davet ettim. Bora Abi gelmişti.

"Çisil, kaç saattir odadan çıkmıyorsun be güzelim. Yine aynı mesele mi?"

Gözlerim niye dolu dolu oldu ki şimdi? Aldığım derin nefese, verdiğim onca çabaya ne oldu? Yalandan gülümsemelerim, içime içime ağlamalarım... Boşa mı gitti hepsi? Hayali bile aklıma düşünce başa mı döndüm?

Başımı ağır ağır Bora Abi'ye kaldırdım, gözlerimdeki üzgün ifadeyi görünce öfkeyle dişlerini sıktı. "Herkes görüyor da bu kalbe bir o gözler kör abi. Niye böyle olmak zorunda? Çok mu çirkinim, yoksa geçmişim yüzünden mi? Niye abi niye?"

Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bora Abi'nin arkama geçip sarıldığını hissettim. Çenesini başımın üstüne yasladı. Derin bir nefes aldı.

"Ben de bilmiyorum ki güzelim. Diyorum sana konuşayım, sende bir huzur bul. Ama onu da istemiyorsun. Ben de ne yapacağımı şaşırdım. Onu her gün görmek sana acı veriyor ama bile bile bu acıyı çekiyorsun. Niye bunu kendine yapıyorsun? Çektiğin acılar yetmedi mi?" Sesi çok çaresiz geliyordu. Onun için çok değerliydim ve bu hâlde olmamı kabullenemiyordu.

Gözyaşlarımı silip Bora Abi'ye biraz daha sokuldum.

"E-Eğer bana karşı en ufak bir sevgi besleseydi çoktan benimle konuşurdu. Hepimiz görüyoruz, benden bilerek uzak duruyor. Daha fazla üstüne gidip benden nefret etmesini istemem. Bana bakarken gözlerinin parlaması hayaliyle yaşarken kötü bir bakışına asla katlanamam. Bu devran böyle gitsin, elbet bir gün unuturum."

Onu Kaybedemem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin