Sevgili günlük,Özledim seni, biraz arayı açtık gibi değil mi? Ama endişe etme seni asla unutmadım ve yolu terk etmedim. Sadece bir süre bir handa konakladım gibi düşünebilirsin. Bu benim de düşünmeme fırsat verdi. Sonra düşündüm. En son sana anlattığım konu geldi aklıma. Sana anlatmayı atladığım ve nasıl olurda kitabın ortasından okumaya başlamışım hikayemi diye düşündüm.
Şimdi geçen sana anlattığım hikayeyle devam edip yolculuğumuzu bugünlere kadar getireceğiz ama önce sana içimi dökmeme müsaade et lütfen.
Biliyor musun sevgili günlük, kafamı penceremden çıkarmaya dahi korkar oldum. Hava, endişeler, kaygılar ve korkularla kaplı ve benim ruhum darlandıkça darlanıyor ve nefes almak mümkün olmayan bir zorluğun içerisine giriyor.
Gelecek kaygısı, geçmiş yaralar bende ki beni öyle bir hale sokuyor ki insanlarla iletişim kurmakta dahi tereddüt barındırıyor hislerim.
Neyse sevgili günlük, dur! Daha bugüne ve bugün ki halime gelmek için vaktimiz var. O yüzden önce şu yolculuğumuzu tamamlayalım en iyisi.
Ne demiştim en son...
Heh!
Ders arası olduğunda Alp'in yanına gittim olayın ne olduğunu anlatmasını istedim. O da teker teker anlattı."Bu gelenlerin bir arkadaşı benim sevgilim olan Tuğba'ya aşık olmuş. Çocuk boksörmüş. Beni öğrenmiş. Reddedilince de zoruna gitmiş belli ki ve hıncını benden almak istiyor. Ne yani o istiyor diye sevdiğim kızdan mı vazgeçeyim."
"Asla bunu yapma!" dedim ve korkma ben senin yanında olacağım.
"Çıkışta muhatemelen beni tutacaklar ve ben korkuyorum. Annemleri arayacağım çıkışta gelsinler."
"Ben seninle evine gelir seni bırakırım endişe etme."
Sevgili günlük, annesi babasına yine de haber vermiş. Okul çıkışı olduğunda gerçekten de 5-10 kişilik bir grup okul kapısında bekliyordu. Ben ne yaptıysam da benimle çıkmadı okuldan. Annesi ve babası da gecikmişlerdi. Sonunda geldiler. Onlarla birlikte çıktık. Benim yanımda da mahalleden bir arkadaşım vardı. Bu çocuklar başka bir sokaktan girip önümüze çıktılar. Bu boksör olan çocukta önümüzü kestikleri sokakta bu grubun önünde duruyordu.
Adamlar çocuğu annesinin babasının yanında bile tehtit ediyorlardı. Annesi;
"Eşkıya mısınız siz ya ne istiyorsunuz oğlumdan. Uzak durun. Ona zarar verirseniz sizi mahvederim."Ben annesine ve babasına dedim ki Alp'i de alın siz evinize gidin. Biz burayı hallederiz. Bu boksör çocuk pek bir kibirliydi. Güldü bu söylediğime. Bizim Alp anne ve babasıyla evine doğru devam ettiler yollarına. Benim yanımda gelen arkadaşım ise onlar gider gitmez, o boksör olanın yanına hızlıca gitti ve olabildiğince sert bir yumruk vurdu gözüne. Aldığı darbeden kaşı açılan bu çocuk olduğu yerde kanlar içinde kaldı. Etrafında olan o 5-10 kişi birden 2-3 kişiye kadar düştü. Kaçmaya başladılar. Dağıldılar birden.
Bizim arkadaş boksör değildi ama usta bir inşaat demircisiydi. Okul sonrasında babasının çalıştığı inşaatlata gider her gün nerden baksan 4 saat 5 saat demir büker, keser, taşırdı. Gücü de hafife alınmayacak kadar çoktu.
O kalanlar üstümüze gelmeye yeltendilerse de arkadaşım ve ben onları da dağıtmayı başardık. Bu çakma boksör( bir boks klübüne yazılınca boksör olduğunu sananlardan) tek başına kaldı.
Sevgili günlük biliyorum sana pek inandırıcı gelmeyebilir bu durum ama dedim ya kitabın ortasından başladım diye... İşte ben Muhammed ile o mezarlıkta dava edinmem gerektiğini düşünmeden evvel iğrenç bir serseri hayatı yaşıyordum. Haftanın iki günü kavgalarla geçer bulunduğumuz bölgenin 'sözde' delikanlıları olmak için insanlara dalaşıyorduk. Bildiğin çetemiz vardı yani... Neyse işte... Namaz niyaz, ilim irfan hak getire. Hiç bir şey bilmez, bilmediğimizi de bilmeyen cahillerdik. Karakollarımız, mahkemelerimiz bile olurdu daha lise zamanlarında fakat çok şükür ilim geldi ahlak ve edep de yarenlik etmeye başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Günlük ve Ben
General FictionHangi hayatın rengi bir başkasının gökkuşağını kirletebilirdi ki? Yalanlar, yaralar, keder ve birazcık mutluluktan ibaret ruh ve onu taşıyan ceset! Kim kaldırabilirdi ki yere aşık olanı? *** Hayatın kendi içinden, tüm problemlerden ve arayışlardan...