Mutlu ve güzel hayata sahip olan insanlara hep özenmişimdir. Yada en azından sakin... Güzel bir aile ilişkisi, güzel arkadaşlıklar ve yolunda giden bir ilişki. Bana uzak terimler. Güzel bir kahvaltı ile güne başlayıp eğlenceli geçen bir arkadaş yada sevgili buluşması ve rahat bir uyku. Benim gibiler için fazlasıyla zor ve imkansız gibi görünen anlar. Güzel bir ilişkisi, gerçek arkadaşım diyebiliceği iyiliğini düşünen iyi insanlara rast gelmeyen insanlar anlar bunu. Ya da en kötüsü aile içinde psikolojik hatta fiziksel şiddete maruz kalan sağlıksız bir ortamda büyüyen insanlar. O insanlardan biriside benim. Okul ortamında çok sessiz sakin olduğum için dışlanan o kızım ben. Ailesi olup ailesiz büyüyen o kızım işte ben.
Ben Nisa Gündoğdu. Pek bir özelliği bulunmayan kötü kalbi olan bir baba ve abisiyle yaşayan sıradan bir kız. Anne kelimesini hiç kullanamayan doğduğunda terkedilen bir kız. Onun hakkında bildiğim tek şey ben doğduğumda beni babama bırakıp hepimizi terkettiği. Babam Murat Gündoğdu görebileceğiniz en kaba ve bu adam nasıl baba olmuş diyebiliceğiniz bir insan ve benden beş yaş büyük abim Mert ise tam olarak babasının oğlu. Küçükken beni sevip kollardı ama büyüdükçe ve babamın bana olan davranışlarına kafası bastıkça değişmeye başladı. İkisi de ataerkil bir kafada olduğu için evdeki tek kız olarak çok zor zamanlardan geçtiğim doğru. Küçüklüğümden beri psikolojik şiddet görmek haliyle de beni fazlasıyla yıprattı. Sadece baba ve abiye sahip bir kız çocuğunun bunları söylemesi ne kadar üzücü oysaki. Belli bir zamana kadar süt anneyle büyüdüm ama kim olduğunu bilmiyorum. Sonrasında ise küçük yatağında babası onu sevmediği için ağlayan küçük bir kız çocuğuydum küçük olduğum için sanırım sadece benimle ilgilenmeyip beni sevmediğini ayak altında olursam canımı yakıcağını söylerdi büyüdükçe yaptığım her şey gözüne batmaya başladı ve bu psikolojik şiddet ufak tefek fiziksel şiddete dönüştü. 17 yaşıma kadar da böyle sürdü tokat atmaktan, saçımı çekmekten ve sinirinden kollarımı sıkarak morartmaktan ileriye gitmedi ama bunlar benim için o kadar büyük ve ağır geldi ki her zaman... Abim Mert ile hiçbir iletişimimiz yok sinirlenince bağırıp çağırması ve sinirini benden çıkarması, bazen de babamı bana karşı doldurması dışında tabi. Ama en kötüsü de bunlara alışmış olmam...
×××
Evdekilerden önce uyanıp okul için hazırlandım. Sessiz adımlarla küçük mutfağımıza geçip hızlı bir kahvaltı yaptım ve yine aynı sessizlikte kapıyı açıp evden çıktım. Okulum eve yakın olduğu ve ben fazlasıyla erken çıktığım için okulumuzun arka sokağındaki küçük oyun parkına doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladım.
Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından küçük park görüş açıma girmişti. Salıncaklardan birisine oturup etrafımı izlemeye başladım erken saatler olduğu için pek fazla insan yoktu. Yaklaşık bir saat orda öylece oturup boş boş insanları izledikten sonra kalkıp okuluma yürümeye başkadım. Okulum klasik bir devlet okulu. Girişteki güvenlik Salih abiye selam verip hızlı adımlarla okul binasına ilerledim. Okulumuzda sınıflar katlara göre olduğu için 3. kattaki 11-B ye girip en arka cam kenarına geçip çantamı yanıma yerleştirdim ve başımı kollarıma yaslayıp zilin çalmasını bekledim. Okulumda bir arkadaşa sahip olmadığım ve pek fazla sevilen bir insan olmadığım için -kimse benimle konuşmayı tercih etmez- tek başıma otururdum her zaman. Yarım saatlik bir süre ardından çıkan gürültülerden anladığım kadarıyla sınıf dolmaya ve muhabbetler artmaya başlamıştı bile bir süre sonra da zil çaldı ve edebiyat öğretmenimiz sınıfa giriş yaptı.
×××
Her zamanki gibi sadece dersleri dinleyerek geçirdiğim sakin bir okul gününün ardından eve gitmek için eşyalarımı çantama koydum ve herkesin çıkmasını bekleyip okuldan çıkış yaptım. Yine ve yine yavaş adımlarla eve ilerledim. Tek isteğim evde birinin olmamasıydı. Böylelikle tek bir laf işitmeden kendime yemek hazırlayıp odama kapanabilirdim. Onlar için hiçbir zaman yemek yapmamıştım temizlik dışında bir işle ilgilendiğimde söylenemezdi genellikle evde kendimi odama kapattığım için ve onlarda işte yiyip geldikleri için pek sıkıntı olmazdı zaten işten erken geldiklerinde de sipariş verirlerdi. Yaptığım her şeye laf ettikleri için ne onlar istedi benden yemek ne de ben yaptım.
Sokağımıza gelince apartmana girip sakin adımlarla ikinci kattaki dairemize yöneldim ama benim sakin adımlarıma kıyasla evden bağırmalar ve yüksek sesli tartışma duyunca kaşlarımı çatmadan edemedim. Üstelik sesler babama ve bir kadına aitti. Anlam veremeden anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Hiçbir şeye karışmak istemediğim için odama ilerlerken babamın bağırmasıyla merakıma yenik düştüm ve kapalı salon kapısının kenarında bekleyip dinlemeye başladım
" Şimdi mi vicdan yaptın lan sanane onca yıl sustun şimdi de susucaksın "
Babamın sesini gitgide yükseltmesiyle iyice meraklanmaya başladım. Kimdi bu kadın neyin tartışmasıydı bu.
" Evet şimdi vicdan yaptım Murat o eski Nurten yok kaşında hakettiğinizi yaşıcaksınız artık "
Duyduğum şeylere hiçbir anlam veremiyodum ama Nurten ismi biryerlerden tanıdık geliyordu. Daha önce bu ismi babamdan duyduğuma emindim. Ne olduğunu anlamadan salonun kapısı hızla açılınca tam anlamıyla olduğum yerde kalakaldım. Karşımda esmer ve babamın yaşlarında görünen oldukça olgun ve hoş bir kadın vardı. Karşı karşıya kalınca ikimizde şok içinde kalmıştık.
" Nereye gittiğini sanıyosun lan sen"
Babamın gitgide yükselen sesini duyunca ikimizde refleksle ona döndük babam kadının arkasında beni görünce anlık bir duraksamanın ardından Nurten denen kadını elinin tersiyle itti ve üzerime atılıp çenemi tutup sıkmaya başladı, hala şokta olduğum için tepki bile veremeden sırtımı duvara çarptı
"Lan sen kapı mı dinliyosun ne işin var lan orda neyi dinledin "
O kadar çok sıkıyordu ki çenemi dişlerim birbirine geçmek üzereydi korkudan ne diyeceğimi bilemediğim için gözlerimi sımsıkı yumup gelecek tepkisini bekledim. Kapı sesi duymamızla ikimizde kapıya yönelince o kadının gittiğini anladık ve bu babamı daha çok sinirlendirmiş olucak ki küfürler etmeye başladı. Çenemi burakıp kolumda odama doğru sürüklerken bile şoktan hala bir tepki verememiştim. Odamın kapısını duvara çarpıp beni yere fırlattı.
" Ne kadar dinledin ne duydun söyle çabuk" diye bağırırken bile ağzımı açıp tek kelime edememiştim.
Karnıma sert bir tekme attı. Nefesim kesilirken gözlerim karardı.
"Yemin ederim hiçbir şey duymadım"
Zar zor nefeslerim arasından yalvarmaya başlamıştım. Daha önce bana hiç tekme atmamıştı. Bi kere daha vurduktan sonra kapıyı kıracak gibi sertçe kapatıp odadan çıktı. Canım o kadar çok yanıyodu beynim tamamen durmuştu o an. Ne olduğunu anlamadığım ve yediğim dayak için içim çıkarcasına ağlamaya başladım. Attığı tekmelerden dolayı midem bulanıyodu. Uzun bir süre boyunca yerde cenin pozisyonunda ağladıktan sonra kapımı kilitleyip zar zor yatağa attım kendimi.×××
Merhaba arkadaşlar.
Ben S.
Umarım sizlere kendimi ve bu hikayeyi sevdirebilirim
Şimdiden teşekkür ederim.Başlangıç tarihi; 21.05.2021