Bölüm 2: Geçmiş

127 13 3
                                    

Bölüm 2

Bölüm şarkısı: Duman Haberin Yok Ölüyorum

2 sene önce

Çisil'den

Çok güzel bir güne uyanmıştım fakat üstümde bir ağırlık vardı. Önemsemedim, nasıl olsa gelip geçici bir durumdur. Pencereden dışarıya baktım, hava çok güzeldi. Bugün izin günümüzdü, belki de dışarıya çıkardık. Biraz bunalmıştım, iyi gelirdi.

Beril de uyanınca odadaki işlerimizi halledip kahvaltıya indik. Sabah ki halim bende iştah da bırakmamıştı. Tabağımdaki zeytinlere işkence ederken birkaç saniye beynimin uyuşmuş olmasını diledim. Belki geçerdi.

"Çisil ne oldu? Sen kahvaltıları asla boş geçirmezsin." Beril elimi tuttu. "Canını sıkan bir durum mu var? Varsa söyle çözümü beraber arayalım. Böyle susup içine atmakla hiçbir şeyi çözemezsin."

"Aslında bir şey yok, sabah kötü uyandım sadece." Tavırlarımın normal olmasına özen gösterdim çünkü Beril ters bir durum olduğunu anlarsa beni bırakmazdı. "Bugün ikimizin de izin günü, biraz dolaşalım mı?"

"Olur tabii, deniz kıyısına gideriz hatta. Senin sevdiğin yere, neydi adı Şile mi?"

Evet anlamında başımı salladım. Orayı tesadüfen bulmuştum ve benim hazinemmiş gibi davranıyordum. Ne zaman başım sıkışsa soluğu orada alırdım. Ağlayan Kayalar'ın o tılsımlı sesi benim içimdeki kötü olan her şeyi temizler gibi gelirdi bana.

"O zaman hadi hazırlanıp çıkalım. Bende de iştah kalmadı zaten."

Yukarı çıkıp üstümüzü giyindik. Çantalarımızı alıp yurttan çıktık. Bugün izin günümüz olduğu için güvenlik sorun çıkarmamıştı. Açıkçası iyi olmuştu, Beril'in yurt müdürüyle kavgasını dinlemeye şu an katlanamazdım.

Buraya gelmek her defasında en az 2 saatimizi alıyordu. Toplu taşımayla buraya gelmek eziyet gibiydi. Ama eğer bir yolun sonunda güzellikler varsa yoldaki dikenlere katlanmak gerekirdi.

Yere bir örtü serip yayıldık. Beril kutu bira içmeyi tercih ediyordu, benim için ise en zararlı içeçek kolaydı, daha fazlasına bünyem dayanmaz gibi geliyordu.

İçimdeki ağırlık her geçen gün daha da büyüyordu. 1 hafta önce evlatlık olarak bir aileye gideceğimi öğrenmiştim. Yabancı bir yere gidecek olmak, Beril'den ayrılmak, tek başıma kalmak ve en önemlisi yaşım büyüdükçe dertlerimin de büyüyor olması beni fazlasıyla yoruyordu. Kafamı yukarı doğru kaldırıp derin bir nefes aldım. Biraz mola veremiyor muyduk bu hayata?

Beril'le sohbet etmek bana hep iyi geliyordu, gelmişti. Vaktimizin azaldığını fark edince yeniden otobüse atlayıp yurda döndük. Beril biraz bahçede kalmak istedi fakat beni deniz havası çarpmıştı. Beril'in elinden çantaları alıp yukarı adımlamaya başladım. İçimde neden var olduğunu bilmediğim bir his beni müdürün odasına götürdü. Normalde sevmezdim böyle kapı arkasına sığınıp gizlice dinlemeleri. Ama hislerim beni buraya getirdiyse bir sebebi mutlaka vardı.

Odada anladığım kadarıyla 2 kişi vardı. Aralarında bir konuyu analiz eder gibi konuşuyorlardı. Kapıya biraz daha yaklaşıp ne konuştuklarını dinledim. Sesler kısık gelse de ne dediklerini genel olarak anlayabiliyordum.

"Çisil çok talihsiz biri. Buraya geldiğindeki halini hatırlıyorum. Hiç konuşmazdı. Sadece elindeki oyuncak bebeğe sarılıp ağlardı. İçim parçalanırdı o haline. Herkes aile hasreti çekiyor ama Çisil bu hissi tattıktan sonra kimsesiz kaldı. Vah zavallı..."

Onu Kaybedemem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin