Her şeyi başlatan bir kıvılcım vardır. Her kıvılcım bir fitile düşer. Bazıları buna kader der. Bazıları karma ama genç adam gri gecenin içerisinde , kendine göre süper olan bisikletiyle , bozuk asfaltın üzerinde kulaklığından gelen hareketli müziğin verdiği hararetle biraz da hızlıca ilerliyordu. Şakaklarından süzülüp uzun saçlarını ıslatan terler uzun bir yoldan geldiğini gösteriyor gibiydi. Yeşil gözleri gri gecenin içerisinde bir kandil gibi parlıyordu. Bunun sebebi ise sanırım artık yolculuğun sonuna ulaşmanın verdiği huzurdu. Dışarıdan bakıldığında gecenin içerisinde sadece müziğin uğultusu ve bisikletin zincirine sürten rublenin çıkardığı tıkırtı duyuluyordu.
Önündeki bozuk asfalt sola doğru kıvrılıyordu. Sola doğru döndükten sonra sokağın sonundaki ev onundu. Ailesinden ona kalan tek şey o evdi. Sola kıvrılan yoldan sola döndü ve o anda kulaklığındaki müziği delen ve nereden geldiğini tam olarak anlayamadığı bir silah sesi duydu. Konsantrasyonu bozuldu fren yaptı ve bisikletten bir kadının ayakları dibine düştü. Kadın şok içerisinde diz çökmüş ve elleri ile kulaklarını kapatıyordu. Genç adam kadını sakinleştirmek için kalktı ve iki el daha silah sesi duydu ve bu sefer nereden geldiğini anlamıştı. Silah seslerinin akabinde kadın kulakları sağır eden bir çığlık koparıverdi. Silah sesi çok yakındı. Genç adam silah sesinin geldiği sağa dönen çıkmaz sokağa doğru gizlice bakmak için kadınında yaslandığı evin duvarından bir hamle yaptı. Sokakta kimsecikler yoktu. Aklına gelen ilk şey iyimser ihtimaldi. O ihtimale göre birileri eğlence için ateş etmişti ama bir yanlışlık vardı birileri eğlence için üç el ateş etmezdi. Etse etse bir şarjör ateş etmesi lazımdı ama yine de rahatladı ve duvardan gizlenmeyi bırakıp sokağa adam akıllı göz atmaya kalktı. Sokak lambasının aydınlattığı asfaltın üzerinde bir kadın yatıyordu. Yanında da bedeninin yarısı karanlıkta kalan bir erkek cesedi vardı. Üzerindeki şoku bir kaç saniye geçince atlatmıştı ama her yeri titriyordu. Kadına baktı ve "Hanımefendi...Adım Selim. Bakın buradan gitmemiz lazım... Burada duramayız hanımefendi kalkın". Kadın Selim'e baktı. Selim'in gördüğü perdeli ve çekik gözlerdi. O an anladı ki kadın kördü. Kadın geçirdiği şoktan belli ki henüz çıkmamıştı Selim'i pataklamaya başladı. Selim zaten zayıf bir çocuktu, kadının bir kaç itip kakmasıyla kendini yerde bulmuştu. O anki korku ve heyecan haliyle Selim kadını kaderine terk etmeyi tercih etti ve bisikletini aldı ve evine doğru sürmeye devam etti.
Selim, gecekondu evine vardığında bisikletini her zamanki gibi evin demir penceresine kilitlemeye çalışıyordu. Bir yandan da olayın yaşandığı sokaktan uzakta olduğu halde o sokağa bakıyordu. Sanki biri gelip onu da kurşun yağmuruna tutacaktı. Sokaktan sonra gözü bir an elinde duran kilide takıldı. Elleri titriyordu ve kilidi bir türlü geçiremiyordu keza bisikleti oraya kadar getirmiş olması da bu rutinin otomatikleşmiş olmasıydı. Sonra kilidi yere attı ve bisikletide kendi kaderine terk etmeye karar verdi tıpkı sokakta bıraktığı kadın gibi. Sonra elini cebine attı ve anahtarlarını çıkardı. Elleri hala titriyordu. Sakinleşmesi gerektiğini anladı ama halen bir yandan sokağa doğru göz atıyordu. Aklından o sokaktan hiçbir şeyin gelmeyeceği gerçeğini geçirdi, gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Gözlerini açtı ve elleri artık titremiyordu. Kapıyı açtı içeri girdi.
Artık güvenli alanda olmanın rahatlığı ile olacak vücudunun titremesinin durduğunu hissetti. Evinde onu karşılayan salona girişin olduğu bir kapı, kapı açık olduğu için salondaki babasının yaptığı masa görünüyordu. Girişin sağ tarafında bir portmanto vardı. Bu portmantoyu da babası yapmıştı. Altındaki ayakkabı koyma bölümüne ayakkabılarını yerleştirdi ve içeri girdi. İçeriye girdiğinde onu karşılayan masanın yanındaki L koltuğuna yayıldı. Gecenin ve evin verdiği sessizlik ile ancak o zaman fark edebildiği müzik sesinin kulaklığından geldiğini anladı. Müziği kapattı ve sesi duyduğunda kulaklığı boynuna indirmek için hamle yaptığında kulaklığı indirmişti ama konsantrasyonu bozulduğu için yere düşmüştü. Kendinde olmadığının kanıtını bulmuştu ama böyle bir kanıta gerek bile yoktu. Bir kaç blok ötedeki bir çıkmaz sokakta iki ceset vardı. Biraz doğruldu ve silah sesini düşündü. Silah sesinin bu kadar yakından duymak farklıydı. Kulağı delen bir sesi vardı sanki. Kulağının çınladığını fark etti. Şokun tesiriyle olsa gerek ki her şeyi sonradan fark etmeye başladı. Sonra düşündü fark etmediği ne vardı başka. Ayağa kalktı eline , koluna tüm vücudunu kontrol etti. Kıyafetleri toz toprak olmuştu ve pantolonunun sol dizi yırtılmıştı. Düştüğünde olduğunu anladı. Kadını düşünmeye başladı acaba ne yapmıştı. Onu öyle bırakmak doğru muydu? Selim'in yüreğinde büyük bir vicdan hesaplaşması başlamıştı. Bu hesaplaşma tam iki saat sürdü. Her heyecanlandığında yaptığı gibi tırnaklarını kemiriyordu.
Olayın üzerinden iki buçuk saat geçmesine rağmen halen geç değil diye düşündü ve ani bir kararla kadını merak ederek dışarı çıktı. Polis olabilir diye tanınmak istemedi. Sweatshirtünün kapüşonunu çekti ama polis dizindeki yırtığı sorar mı diye düşünmeden yola koyuldu. Yürürken öyle dikkatliydi ki etrafta ne varsa görüyor ne ses çıkarıyorsa duyuyordu. Yüreğinden cılız bir ses "Ne yapıyorsun Selim! Geri dön. Polis yakalarsa seni sorumlu tutarlar. Yakında kimseyi görmedin. Kör kadın bir tek senin sesini duydu". Ellerinde ince bir acı hissetti. Ellerine baktığında sol elinde bir kaç çizik gördü. Önemli değil diye düşündü. Olayın olduğu şairler sokağını görüyordu ama sokak boştu. Kadını göremedi. Adımlarını hızlandırdı. Cesetlerin olduğu çıkmaz sokak halen görünmüyordu. Adımlarını biraz daha hızlandırdı. Artık koşar adım ilerliyordu. Merakı iyice arttı. Çıkmaz sokağa vardığında hiç kimseyi göremedi. Aklından bir an kafayı mı yiyorum diye bir düşünce geçti ama aldırmadı. Cesetleri gördüğü yere yaklaştı. Düşünceye aldırmadı ama düşünceyi çürütmek için bir kanıta ihtiyacı vardı. Aklına gelen ilk kanıt yerde bir kan görmekti. Yaklaştı ve kadının yattığı yerdeki kanı gördü ve kafayı yemediği için derin bir nefes aldı. Etrafına bakındı. Kadını merak ediyordu ama yapabileceği bir şey yoktu. Evin yolunu tuttu tekrar.
Eve vardığında saat 23:00 sularıydı. Eve gelir gelmez soyunup dökündü ve yatağına geçti. Başını yastığa koyduğunda olay sırasında gördüğü şeyleri detaylandırmaya çalıştı. Kadın sırtüstü yatıyordu. Bacakları anormal biçimde kıvrılmıştı muhtemelen karnından vuruldu ve ilk olarak dizlerinin üzerine düştü. Adamı tam görememişti çünkü sokak lambasının aydınlatmadığı tarafta kalmıştı vücudunun yarısı. Aydınlanan yarısında da neredeyse sadece kolu görünüyordu. Selim'in kafasındaki tilkilerin kuyruğu birbirine değecek gibi değildi. Uyumaya karar verdi ama o uyuduğunda saat sabaha karşı 03:00 olmuştu ama aklının bir yerlerinde bir bombanın fitili tutuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPREY
ActionSelim, sokaklarda bir adaletin arayışı içerisindeydi ama bu adaletin kendi adaleti olduğunun farkında değildi...