Kapının arkasında durmaktan sıkıldığım ve korkudan ne yapıcağımı bilemediğim için mutfağa geçip masaya oturdum ve sessizce beklemeye başladım. Dış kapı mutfağa yakın olduğu için bir ses olursa kolay duyabilirdim böylece. Bir telefonum olmadığı ve arayabilecek kimsem de olmadığı için beklemekten başka şansım yoktu. Gergin bir bekleyişin ardından kapının ardında duyduğum konuşma sesleriyle hızlıca yerimden kalktım ve kapıya ilerledim. Konuşma sesleri vardı ama ne dedikleri anlaşılmıyodu. Kapı deliğinden baktığımda bana soru soran ve başka bir adam vardı sadece. Oldukça kalıplı ve uzun bir adamdı. Arkası kapıya dönük olduğu için yüzünü göremiyodum ama yine de delikten bakmaya devam ediyordum. Kısa bir konuşmanın ardından yeni gelmiş olan o adam kapıya döndü ve bir süre kapıya bakarak bekledi. Kaşlarımı çatıp neden burda olduklarını ve beni ne için aradıklarını anlamaya çalışıyodum ama mantıklı hiçbir açıklamam yoktu. 17 yaşında lise öğrencisi, sessiz bir kızın tekiydim. Babam ne işler çevirmişti de sonucu benim başıma patlamıştı böyle. Kapının önündeki adam yavaşça yumruk yaptığı elini kaldırdı ve bekledi, derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çaldı. Ne yapıcağımı bilemeden öylece beklerken bir kere daha çaldı kapıyı.
"Kimsiniz" diye bağırdım kapı arkasından.
"Kapıyı açar mısın Nisa" demesi sinirlerimi daha çok gererken geri cevap vermeden duramadım.
"Neden açıcakmışım tanımıyorum ben sizi ayrıca babam yok evde eğer onu arıyorsanız boşuna beklemeyin." Bir süre ses gelmeyince tekrar kapı deliğinden baktım. Kafasını önüne eğmiş öylece bekliyordu.
"Murat Gündoğdu çok büyük bir yanlış yaptı Nisa. İkimizinde hayatını etkileyebilecek bir yanlış ve yardım etmezsen bunu çözemeyiz." Babamın yanlış yaptığı çok şey vardı fakat hiçbiri benim çözebileceğim şeyler değildi karşımdaki adamın neyden bahsettiğini anlamadığım için hem neraklanmış hemde daha çok tedirgin olmuştum.
"Sana bir zararım olmucak Nisacım lütfen kapıyı açar mısın?"
Bir şey demeden hızlıca mutfağa gittim ve ne olur ne olmaz diye elime bir bıçak alıp geri kapıya döndüm. Kapının kilidini açtım ama demir sürgüsünü kaldırmadan kapıyı açtım. Sağ elimde demirden dolayı yarım açılmış kapı kolu ve arkama aldığım sol elimde bıçakla öylece adama bakmaya başladım. Uzun bir süre hiçbir şey söylemeden bana bakmaya devam edince kendimi kapının arkasına daha çok gizledim.
"Benden ne istediğinizi öğrenebilir miyim artık?" Konuya girmemle kafasını salladı.
"Murat Gündoğdu'nun eski eşi Nurten sayesinde burdayım. Bana bir iddiada bulundu dün, Muratla alakalı ve tabi seninle de alakalı. Bu sabahta gelmiştim ama onu bulamadık hiçbir yerde. Muhtemelen kaçmış"
Söylediği ilk cümleden sonra tam olarak kendime gelebildiğim söylenemezdi. Nurten hanım, benim annem miydi? Düşünce yetimi kaybetmiş gibiydim. Beni bebekken terkeden o kadın iki gündür gördüğüm kadın mıydı yani? Bir adım geriye sendeledim. Nasıl yapabilirdi bunu bana.
"Nisa iyi misin? Sorun ne, ne oldu birden?" Bakışlarımı yerden kaldırıp gözlerine çıkardım karşımdaki adamın.
"O kadın, Nurten... Benim annem mi?" Dedim elimle kendimi gösterirken. Kaşları çatıldı cümlem üzerine
"Anllattığı şeylere göre senin annen değil."
Başım dönüyodu, kendimi hiç iyi hissetmiyodum. Kapıyı kapatıp demir sürgüsünü açtım ve kapıyı geri açıp oturma odasına ilerlerledim. Tekli koltuğa oturup elimdeki bıçağı koltuğun koluna koydum. O sırada kapı kapanma sesi geldi ve o adam oturma odasına girip karşımdaki koltuğa yerleşti.
"Bakın beyefendi hiçbir şey anlamıyorum lütfen düzgün bir şekilde anlatır mısınız."
Bakışkarımı gözlerine çıkardım
"Kim olduğunuzdan başlayın lütfen"
Anlatması için beklemeye başladım.
Derin bir nefes aldı.
"Öncelikle ben Arslan Zaloğlu. Nerden başlamam nasıl anlatmam gerektiğini bilmiyorum açıkçası."
Karşımdaki adamın her saniye daha çok çoktüğünü gözlerimle görebiliyordum bu durum beni tedirgin ederken konuştum. "Düşünmenize gerek yok sadece anlatın lütfen." Eğdiği kafasını kaldırıp tekrar gözlerime baktığında gözlerinin kızarmış olduğunu farkettim. Arslan Zaloğlunun bu hali beni nedense üzmüştü.
"Pekala... 17 yıl önce tam 20 şubatta eşim doğum yaptı. İkiz çocuklarımız olmuştu." Bunu söyledikten sonra gülümsemişti. Buruk bir gülümsemeydi bu.
"Bir erkek bir kız. Çok güzeldiler... İlk kız çocuğumuz da olmuştu böylece. Mayıs ayına kadar her şey çok güzeldi ama kızımı kaçırdılar elimizden."
Sesi titremeye başlamıştı. Gözlerini kaçırdı benden.
"Çok aradım. Gerçekten çok aradım. Her yerin altını üstüne getirdim hiçbir yerde bulamadım. Mahvolmuştuk. Çok zor zamanlar geçirdik iki abisi ve küçük olmasına rağmen ikizi bile yokluğunu hissetmiş gibi sürekli ağlıyordu. Eşim Sevgi... o anları hatırlamak istemiyorum. Bunun seninle ne alakası olduğunu düşünüyosun. Nurten denen kadın dün gece bana geldi demiştim. Bana birkaç belge verdi doğum yaptığı ve kızının doğumdan sonra öldüğüyle alakalı belgeler. Sonra başka belgeler gösterdi bir kızı olduğuna dair ama dediğine göre kız onun kızı değilmiş. Murat Gündoğdu şerefsizi başka bir bebek getirmiş kadına."
Midem bulanıyodu, soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Bu nasıl olabilirdi. Demeye çalıştığı şey, anladığım şey gerçek miydi?
Gitgide kötüleşmeye başladığımı farkedince yerinden kalkıp önümde dizlerinin üzerine eğildi ve elimi iki elinin arsına alıp bana bakmaya başladı.
"Onun da ismi Nisa'ydı ve sen Nisa, Sevgi'nin gençliğine çok benziyosun" dedi gözünden bir damla yaş akarken.
"Lütfen benimle gelip DNA testi yaptırır mısın. Bunu öğrenmemiz için tek yol bu."
Elimi elinden hızla çekip kendimi geriye ittim.
"Size neden inanıyim, yalan söylüyosunuz. Ne istiyosunuz benden?"
Kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başladım.
"Haklısın, bana inanmamakta çok haklısın ama lütfen. DNA testini yaptırmak için izin ver bana Nisa. Bana inanmak yada güvenmek zorunda değilsin ama sen seç senin istediğin hastaneye gidelim. Senin istediğin yerde yapalım bunu ama izin ver yapalım Nisa."
Hızlı hızlı konuşup bir yandan da gözyaşlarımı silmeye başladı.
Daha önce kimse benim gözyaşlarımı silmemişti. Bu beni daha kötü hissettirirken ona baktım. Karşımda kızını kaybetmiş ve yıllar geçse bile umudunu kaybetmemiş bir baba vardı. Ama o kız ben olamazdım. Tüm hayatım bir yalandan, aldatmacadan ibaret olamazdı.
"Lütfen bana biraz zaman verin, dinlenip kafamı toplamak istiyorum." Göz altlarımı son kez sildi ve geri çekildi. Ayağa kalkarken kafasını salladı.
"Tamam sen dinlen, düşün biraz ben cevabını beklerim."
Bende koltuktan kalktım onun ardından. İyi olduğuma emin olmak ister gibi yüzümü süzüp eliyle yan tarafımı gösterdi.
"O bıçak meyve bıçağı değil mi?" Diyip gülümseyemeye başlayınca sinirlerim altüst olduğu için bende onunla birlikte gülmeye başladım. Elimle kendime hava yapıp sakinleşmeye çalıştım.
"Benim bir telefonum yok size nasıl ulaşıcağımı bilmiyorum."
İkimizde aynı anda kapıya yöneldik biraz geri çekilip önden geçmeme izin verdi. Sessizce kapının önüne kadar geldik.
"Sen onu dert etme bana ulaşman oldukça kolay olucak."
O nasıl olucaktı emin değildim ama yine de bir şey demedim.Kapıyı açıp kolayca çıkması için geri çekildim.
"O kişinin ben olduğumu sanmıyorum. Ama umarım kızını birgün bulabilirsin."
Kapıdan çıkıp bana döndü, bu sefer gözlerime daha farklı bakıyordu. Daha yoğun... Yine o buruk gülümsemesini takındı.
"Sanırım ben kızımı buldum"
Ben söylediği cümle yüzünden şok içinde kalırken o bakışlarını çeneme doğru indirmiş ve yavaş yavaş kaşlarını çatmaya başlamıştı.
"Çenen neden morarmış bir durumda."
Söyleyecek bir şey bulamadığım için cevap vermeden suratına bakmaya devam ettim. Yüz hatları gittikçe sertleşirken bulunduğumuz durum gerilmeme sebep oldu. Bir süre öylece bekledik.
"Adamım Tahsin burda kalıcak bir ihtiyacın olursa söylemekten çekinme"
Bi şey dememe izin vermeden arkasını dönüp merdivenlerden indi. Gözden kaybolana kadar orda bekledim sonra dönüp Tahsin'e baktım. Bana bakmadan öylece bekliyodu. Kapıyı yavaşça kapatıp mutfağa ilerledim. Hızlı bir atıştırmalık hazırlayıp kısa sürede bitirdim. Ağrı kesici içip bu seferde odama yöneldim. Uzun bir süre uyumak istiyordum.×××
Alarmımın sesi beni uyandırdığında okula gitmek istemediğim için alarmımı kapatıp yatmaya devam ettim. Bir kere uyandığım için uyumam zor olsada gözlerimi açmadan öylece beklemeye başladım. Gece o kadar çok düşünüp durmuştum ki başım çok ağrıyordu. Ayrıca hala uykum vardı. Yaklaşık bir yarım saatin ardından zorla da olsa yataktan kalkıp banyoya gittim yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Baş ağrım hala devam ediyodu. Mutfağa geçip ağrı kesici içmek için kendime tost ve çay yaptım. Aklıma kapının önündeki adam gelince hala orda mı diye kapı deliğinden baktığımda dünki adamla aynı giyimli ama farklı birisini görünce bir fincana çay koyup yaptığım tostu da peçeteye sarıp kapıya ilerledim. Kapıyı zorla da olsa açtığımda adamın bakışları bana dönmüştü.
"Bir şeye mi ihtiyacınız vardı?" Sorduğu soruyla kafamı iki yana salladım
"Tahsin Bey yok sanırım"
Diyip elimdekileri uzattım.
"Sizin için getirdim alın lütfen"
Gülümseyip teşekkür etti ve elimdekileri aldı.
"İsterseniz mutfağa da geçebilirsiniz. Hem burda beklemenize binadakiler sıkıntı yaratmadı mı?"
Kafasını iki yana salladı.
"Hayır merak etmeyin bir sıkıntı olmadı. Burda kalmam daha iyi teşekkür ederim küçük hanım."
İçinde bulunduğum durum her ne kadar garip gelse de kafamı sallamaktan başka bir tepki veremedim.
"Biraz daha istersen söyleyebilirsin."
Başını iki yana sallayıp bir şey söylemediği için kapıyı kapatıp mutfağa geçtim ve kendime yeni bir tane tost hazırladım. Çayımla birlikte tostumu yedikten sonra bir ağrı kesici içip odama geri döndüm eve hala kimse gelmemişti. Yatağımda bir süre dönüp durduktan sonra daha fazla dayanamayıp ani bir kararla ayağa kalkıp dolabıma yöneldim. Elime geçen rastgele bir tişörtle pantalonu giyip kararımı değiştirmemek için hızlı bir şekilde dış kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda dünki adamla karşılaştım.
"Ben Arslan Beyle görüşmek istiyorum kararımı verdim."
Telefonunu çıkarıp bir numarayı tuşladı ve telefonu bana uzattı. Derin bir nefes alıp telefonu kulağıma götürdüm çok geçmeden
"Evet Tahsin bir sorun mu var?" Sesini duyunca konuşmaya başladım.
"Ben kararımı verdim ne zaman yaptırıcaz bu testi."
Konuşmamla bir sessizlik oluştu ama çok geçmeden cevap verdi.
"Hemen yaptırabiliriz ben oraya geliyim ve istediğin bir hastaneye gidelim olur mu?"
Sonuçlarından her ne kadar korksamda kabul ettim ve beklemeye başladım. Yaklaşık yarım saatlik bir sürenin ardından kapı çalmıştı. Kapıyı açtığımda Arslan Bey ile karşı karşıya geldim. Mutlu görünüyordu.
"Hazır mısın Nisa?"
Kafamı sallayıp olduğum yerde dikleştim.
"Hazırım..."×××
24.05.2021