BÖLÜM 5

99 56 25
                                    

(YILDIZ'IN ANLATIMIYLA)

    Okulun ilk günü son bulmuş ve herkes evine dönmüştü. Yani... Hemen hemen herkes. Çünkü ben evime dönmemiştim. Misafir gibi yaşadığım yetimhaneye dönmüştüm.  

     Çantamı yatağımın ucuna bırakıp üzerimi değiştirdim. Ardından da banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Tekrardan odaya döndüm. Üzerime ince bir hırka alıp bahçeye indim. Akşam yemeğine az bir zaman kaldığı için pek kimse yoktu. Konuşanlar, oyun oynayan küçük çocuklar ve sıkılıp içeri girenler vardı. Ben de banklardan birisine oturdum ve hırkamın önünü çektim. 

     Batmaya henüz yeni başlamış güneşi izledim bir süre. Yavaş yavaş günün en sevdiğim saati geliyordu. Gece.. En rahat, özgür ve huzurlu olduğum zamandı. Gündüzün yorgunluğunu atmak için herkesin evine çekildiği ve sokakların boşaldığı saatti. Hep camdan dışarı bakardım o saatlerde.. Keşke yurtta yasak olmasa da çıkabilsem diye.

     Birkaç kere kaçmak gelmişti aklıma, ancak yapamadım. Çünkü tekrar kimsenin yüzüne bakamazdım. Hem, zaten 18 yaşına geldiğimde yurtta daha fazla kalamayacaktım. O zaman ne yaparım bilemiyorum ancak daha özgür olurum. Gece de dışarı çıkabilirim. Yürürüm, ayın ışığını canlı canlı hissederim yüzümde. Camdan vurduğu kadarla yetinmem. Koşarım bir kere, ciğerlerim patlayana kadar koşarım. Sonra bisiklet sürerim. Yıldızların arasında kaybolurum. 

"Yıldız, akşam yemeği saati. Haydi canım." 

Hazal Ablanın sesiyle irkildim. Anlaşılan vakit gelmişti. Kafamı salladım ve  oturup, güzel hayallerin içinde kaybolduğum banktan kalktım. Yukarı çıktım ve kendime bir tabak alıp yemeğimle birlikte boş kalan son iki masadan birisine oturdum. Bir şeyler atıştırdıktan sonra odama döndüm. 

   Biraz yeni kitapların içini kurcaladım. Ama yapacak hiçbir şey bulamadım. Kızlar televizyon izlemeye gitmişti ancak benim hiç izleyesim yoktu. Yeni defterlerimden birini aldım ve herhangi bir sayfasını açıp içimden geçen ne varsa çekinmeden, dikkat etmeden yazdım. Sonuçta benden başka kimse görmeyecekti. Özgür ve rahat olabilirdim. 

    Yaklaşık yarım sayfa kadar yazdıktan sonra defteri yeniden çantama koydum. Perdeyi açıp camı araladım ve kafamı serin havaya uzattım. Derin derin iç geçirdim. Olamayacak şeyler düşündüm, düşündüklerimle güldüm. Ancak bunların yalnızda düşüncede olduğunu hatırlayınca da camı kapatıp yapacak başka bir şey aradım. Kısa süre sonra da buldum zaten. 

Keşke.. Keşke mutluluğu da bu kadar kısa sürede bulabilseydim. 

Bunu düşündükten sonra histerik bir gülüş çıktı dudaklarımdan. Histerik de olsa, alaylı da olsa gülümsemeydi sonuçta. Pollyannacılık oynamaktan zarar gelmezdi. 


***

(GÜNEŞ'İN ANATIMIYLA AYNI GÜN)

    Rezilliklerimle okuldakileri eğlendirdiğim ilk gün çok şükür sona ermişti. Özkan Abi gelmişti yine almaya. Babam da yanındaydı. 

  Arabaya binince gülümsedi, "Nasıldı bakalım okulun ilk günü sarı şeker?"

"Uff," dedim telefonumu elime alırken.  "Geç kaldım. Sağ olun uyandırmıyorsunuz."

"Tatlım biz çok erken çıktık, hem senin alarm kurman gerekmiyor muydu?"

"Kurdum kurdum da uyanamadım!" dedikten sonra arabayı babamın kahkahası doldurdu arabanın içini. 

Eve gelince üzerimi değiştirip yemeğe indim. Bu sefer de aynı soruların cevabını anneme verdim. Doyduğumu hissedince, "Afiyet olsun." dedikten sonra odama fırladım.  

  Kısa bir süre telefonuma baktıktan sonra arka sokaktaki arkadaşım ile neredeyse her akşam yaptığım bisiklet sürmeye çıktım. O da kaykayını almıştı. Akşamları bunu yapmaya yaz tatiline girmeden yapamaya başlamıştık. Birbirimizle de iyi anlaştığımız için çok keyifli geçiyordu.  Kendisi farklı bir okula gittiği için artık yalnızca akşamları görüşebilecektik. 

"Okulun nasıl?" gibi birbirimize klişe ama cevabı merak edilen sorulardan sorduk. Biraz daha sürdükten sonra eve gitmesi gerektiğini söyleyince vedalaştık. Ben de iki tur attıktan sonra eve döndüm. Duş aldıktan sonra annemlerin yanına, salona indim. 

"Hayırdır tatlım?" dedi annem.  "Erkencisin bugün."

"Öyle oldu. Yasemin'in eve gitmesi gerekiyormuş da.. Ben de ondan sora dolandım ama tek başıma sıkıcı oldu. Bir de dışarısı serin."

"Hırka alsaydın keşke canım. Üşütmezsin umarım." dedi ve kolunu omzuma atıp beni kendine çekerek sarıldı. Ben de onu sıkıca sarmaladım.   

"Sen bana böyle sıkı sarılırsan üşütmem." dedim. 

O sırada içeri elinde meyve tabağıyla babam geldi. 

"Kıskanıyorum ama.." dedi.

"Kıskanma kıskanma." dedim ve bir kolumu kaldırıp onun gelmesini bekledim. Gelince de sıkıca sarıldı. Aynı şekilde annemde. 

 İkisinin kollarının arasında huzurlu ve mutluydum. Onları çok seviyordum çook.. 


***



Evet, bu hikayemi yazmaya biraz ara vermiştim ancak geri döndüm. 

Normalde her bölümde bir karakterin ağzından okuyorduk ancak çok kısa olacaktı ve beklediğinize değmeyecekti.  Ben de bu şekilde yazdım.

Ayrıca bu bölümde iki kardeşin arasındaki farklılıkları anlamanızı istedim. Devamı için çok güzel ve heyecanlı şeyler planlıyorum. Eğer gerçekleşirse nefes kesici bölümler sizleri bekliyor olacaaak!!


YAĞMUR KAVACIK <3

KIZ KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin