five

688 103 42
                                    


Wooyoung, söylendiği gibi diğer yeni başlayanlarla aynı hizada durdu,onlara bir göz attı ve hepsi aynı korkmuş ifadeyi paylaşıyordu, ne olacağını veya onlara ne olacağını bilmiyorlardı. Yine de hepsi bi şeyi biliyordu, hiç bir şey iyi olmayacaktı..

Muhtemelen otuzlu yaşlarında, uzun boylu, iyi giyinimli bir adam içeri girdi ve önlerinde durarak herkesi tepeden tırnağa süzdü.         '' 'Cennet okulu'na hepiniz hoşgeldiniz, öğrenciler... Ben Bay Kim, hepinizle tanıştığıma memnun oldum.'' Adam gülümsedi ve alay ederek ona baktı. 'Cennet okulu' ha? Cehennem olmasın o?

''Şimdi sevgili öğrencilerim... bugünden itibaren günlük ders programlarımız olacak. Yemek pişirme, temizlik, öz kontrol, ağrıya tolerans, iyi köle davranışı gibi birçok yeni şey öğreneceksiniz..'' Wooyoung'un kasları çatıldı. Adam bir sürü kulağa tuhaf gelen şey listelemişti.

Bay Kim, Wooyoung'un umursamadığı ama muhtemelen dikkat etmesi gereken şeyler hakkında saçma sapan  konuşmaya devam ederken Wooyoung, öğretmenin gözlerine bakma hatası yaptı. Tamamen kasıtsızdı, Wooyoung o kadar dalmıştı ki ona dikkat bile etmemişti, ama daha önce fark etmediği bir sopayla dizlerinin hemen üzerine, çıplak bacaklarının arkasına ağrılı bir vuruşla gerçeğe döndü.

Wooyoung anı acıyla bağırdı ve neredeyse yere düşüyordu. ''Öğretmeniniz konuşurken başınızı eğin!'' Özellikle Wooyoung'a bakan Bay Kim, sanki bi şey söylemesini bekliyormuş gibi tek kaşını kaldırarak bağırdı,''Özür!?'

Wooyoung kendisine vurulan önceki vuruş yüzünden hala şoktaydı.'' Ü-üzgünüm efendim..'' kısık bir sesle kekeleyerek söyledi. Ancak derin bir nefes alıp burun kemerini sıkan öğretmeni özrü tatmin etmemiş gibi gözüküyordu.'' Tam cümlelerle konuş, neden üzgün olduğunu söyle!''

Wooyoung, aşağıya bakmadan önce bir an düşündü; 'Neden yapmak zorundayım?'

''Üzgünüm..'' cümlesini toparlarken ve oluşturmaya çalışırken durakladı.'' Sizinle, göz temasi..? kurduğum için? Efendim..'' Öğretmen sıranın önüne geçerken bunun daha iyi olduğunu düşündü.
''Şimdi beni birinci sınıfa kadar takip edin.''

Meraklı sarışın genç, bulunduğu yerden çıkarken etrafına bakınmaya çalıştı ve odalarla dolu uzun bir koridordan yürüdü,aynı görünüyorlardı,bina çok büyük bir labirent gibiydi. Wooyoung, bu bina da yaşayan insan sayısını göz önünde bulundurduğunda koridorların çok sessiz olduğunu düşündüğü sayısız odadan geçtiler.

Sınıflarına girdiklerinde Wooyoung aşağıya bakmak zorunda kaldı, tekrar o sert ve acıtan sopayla vurulmak istemiyordu. Ama odaya bir bakış attı ve çok büyük ve boş olduğunu gördü, duvardaki büyük ekran dışında hiçbir şey yoktu. Zemin çok pürüzlüydü, hareket ederken çıplak ayaklarının sürtündüğünü ve acıdığını hissedebiliyordu ve bi dakika bu bir kan lekesi miydi?

''Buradaki öğrenciler, dikkat!'' Bay Kim, kölelerin önünde durarak ellerini çırptı.'' Şimdi hepinizi görebilmem için tek sıra halinde 3 çizgi de durmanızı istiyorum.''

Dehşete düşmüş köleler söylendiği gibi hafif koşarak tek sıra halinde 3 çizgi de durdular, herkes gözlerini aşağıda tutarken Bay Kim, ''Çok iyi.'' diyerek gülümsedi.
''Isimlerinizi bilmeme gerek yok çünkü her biriniz, her birinize yeni bir isim verilene kadar çağrılacağınız bir numara etiketine sahip olacaksınız.''

Wooyoung'un kanı bu cümlelerle birlikte sinirle kaynadı.
'Ne oluyor be ismimizi bile kullanamıyoruz, bizi insanlıktan çıkarmaya mı çalışıyorlar!?'

Bay Kim'in her köleye numara etiketi verip kıyafetlerine yapıştırmasını izledi.
''Burada 1117 numaralı küçük bir baş belası var.''
Wooyoung gözlerini devirdi. Ne kadar aptal bir numara..!

''Tavrına dikkat et tatlım!'' Sert ton tatlı takma adla çelişiyordu. ''Bir hata daha yaparsan ceza odasına gönderileceksin!''

Wooyoung tehdit karşısında yutkundu.'' E-evet efendim, üzgünüm.''tekrar başını eğip aşağıya baktı.

''Çok daha iyi.'' Bay Kim gülümsedi ve geri yerine döndü. ''Ilk dersiniz kölelik 101 gibi olacak, bir köle olarak görevlerinizi, müzayedelerin nasıl işlediğini, geri dönüş politikasını ve merak ettiğiniz herşeyi öğreneceksiniz.

Wooyoung kendi kendine mırıldandı, 'sadece görevlerden bahsetti... bizim için hak yok..'

''Her ay müzeyedemiz vař, yani bu eğitim ayında yeterince başarılı olursanız sergilenmeye hazır olacaksınız. Ama yapamazsanız bir ay daha eğitileceksiniz. Ancak, küçük cezalar olacak, ay sonuna kadar müzayedeye gitmediğiniz için.

Wooyoung'un midesi öğretmenin dediği şeyle kasıldı. Sanki insan satmıyormuş gibi rahat bir şekilde konuşuyordu.

''Şimdi konuşmaya devam etmeden önce size önemli bir pozisyon öğretmeme izin verin.'' Bay Kim yine sopasını alıp tuttu. ''Şimdi dizlerinizin üzerine çökün.''

Wooyoung herkesin dizlerinin üstüne çöküşünü izledi, bazıları acıyla bağırdı. Aynısını yapmaktan başka seçeneği yoktu.

''Bir daha ki sefere daha hızlı, 1117 numara!'' Bay Kim,onu korkudan sızlanmasına neden olacak şekilde onu uyararak baktı.
''Elleriniz arkanızda, topuklar bir arada, dizlerinizi ayırın, omuzlarınızı geriye doğru ve dizlerinizi incitecek ayaklarınızı değil. Ayaklarınızın üzerinde durduğunuzdan emin olun.''

Herkes her talimatı dikkatle dinleyip takip etti ve öğretmen etraflarında dolaşırken, acıtan sopasıyla bir santimetre bile yanlış anlayıp yapan kölelere vurarak başlarını eğdiriyordu. Ama kimse ses çıkarmaya ve şikayet etmeye cesaret edemedi.
Wooyoung, şaşırtıcı bir şekilde ilk denemesinde doğru anladı ve doğru yaptı, tekrar sopayla vurulmak zorunda kalmadığı için mutluydu.

''Şimdi bu sizin diz çökme pozisyonunuz, bir köle olarak çok kullanacaksınız, eğer koltuklara oturmanıza izin verilmiyorsa bu sizin tek oturma pozisyonunuz.''

Koltuklarda oturmamiza izin verilmiyor mu? Hayvan değiliz ki biz!!?

''Dersin geri kalanında bu pozisyonda oturup kalmanızı istiyorum.'' Bay Kim devam etti ama Wooyoung'un bacakları ağrımaya başlamıştı bile..

'Herkesten, herşeyden, dünyadan nefret ediyorum...'

_______________________

Not*:  Bay Kim diye bahsettiğim adam Hongjoong değil..

(Çeviri)Stone Heart | Woosan°•.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin