Şimdi, iki bardak çay eşliğinde,
Gün batımı kızıl ufuklara baksak,
Kelimelere dökülmemis bir düşe,
Yudum yudum karışsak.
Ah be hayat,
Söyle, çok mu fazlayım sana?
¤¤¤
Çınar altında bir iki söz devirsek,
Bir şairin ilk şiirinde,
Îlk mırada ilk virgülde,
Nefeslerimizi tutsak.
Ah be hayat,
Söyle, çok mu geldim sana?
¤¤¤
Bazı sabahlar
Pantolanlarımızın sağ ceplerini söksek,
Birikmiş umutlarımızı böyle birer ikişer,
Ìnce, çelimsiz, günes yanığı çocuk isçilere döksek,Omuzlarımıza onların dondrama kahkahalarını,
Sırtımıza oyuncak gülücüklerini yük etsek.
Gözlerimiz aynı ufukta,
El ele, çocukluğumuzu düşünsek,
Ah be hayat,
Şimdi, çok mu sövdüm sana?¤¤¤
Sabahları tosta, çaya yumulsak,
Paramız yetmediğinde,Cafeye peçededen senet bıraksak.
Bahşis içinse özür dileyip,
El ele verip ortamdan tüysek.
Günlerce göz bebeklerimize,
Anlatıp anlatıp gülsek,
Sarılsak.
Ah be hayat,
Böyle çok mu aykırıyım sana.¤¤¤
Her ayın son pazartesi,
Bir çöp kenerına atsak,
En yeni elbiselerimizi.
Arkamıza dönmeden,Ģöz göze gelmeden,
Bilmediğimiz yollarda aynı huzura boyansak.
Ah be hayat,
Böyle, çok mu ağırım sana.