Arslan Beyin arabasında gergin bir şekilde oturmuş hastaneye varmamızı bekliyodum. Onu arada sırada bana bakarken yakalamam da gerginliğimi arttırmaya yetiyordu.
"Babamdan bir haberiniz var mı?"
Sorduğum sorudan sonra kaşları hızla çatılmış başı bana doğru dönmüştü.
"Nurten'in bana gelmesinden sonra kaçmış muhtemelen. Hangi delikte bulamıyorum. Şimdilik..."
bir şey demeden önüme döndüm tekrar. Ne diyebilirdim ki? Babam ve abim bana haber vermeden ortadan kayboluyo, ben daha dün tanıştığım birisiyle DNA testi yaptırmaya gidiyorum. Kendimi fazlasıyla yorgun hissettiğim için başımı koltuğun arkasına yaslayıp gözlerimi kapattım. Bir süre sonra motor sesinin susmasıyla gözlerimi açtım. Etrafıma baktığımda hastanenin arkasındaki otoparkta olduğumuzu anlamıştım. Başımı çevirip Arslan Beye baktım, bana bakıyordu. Yine...
"İnmicek miyiz?"
Sorum üzerine derin bir nefes aldı. Yönünü bana doğru dönüp öylece bakmaya devam etti.
"Sana sarılmama izin verir misin Nisa?"
Verebilecek bir cevabım yoktu ama ani gelen sorusu beni heyecanlandırmıştı. Ben daha cevap bile veremeden bana yaklaştı ve beni kollarının arasına aldı. Elini başıma koyup göğsüne yasladı. Ellerim iki yanda öylece kalmıştı. Kendimi çok garip hissediyodum. Belki de güvende. Kollarının arasında olmak duygularımı iyice karmaşık hale getirmişti. Baba kucağı, baba sevgisi dedikleri şey buna benzer vir şey miydi? Nede olsa o kızını kaybetmiş bir baba bende kaybolmuş kızı yaşında bir kızdım. Bu yüzden miydi böyle hissetmemin sebebi? Yavaşça geri çekildim ve arabadan dışarı attım kendimi. Gözlerim dolmuştu bile. Arkamı arabaya dönüp dolan gözlerimi sildim kısa bir süre sonra Arslan Bey de arabadan çıkmıştı zaten. Yanıma geldiğinde hastanenin girişine ilerlemeye başladık. Bu noktadan sonra hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu artık.×××
Yapılan bir kaç testin ardından doktor 2 gün sonra sonuçların çıkabiliceğini söyledi. Arslan Bey ile beş dakikalık bir konuşmanın ardından ise 2 gün 3 saate inmişti. Her şeyin bu kadar hızlı sonuçlanıcak olması karnıma kramplar sokuyordu. Ortadan olmayan babam işleri benim için daha da zorlaştırıyodu. Test sonucunda ne çıkıcağını bilmiyordum ama eğer bu gerçekse ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Oturma alanında ellerim kucağımda bakışlarım yerde düşüncelere dalmışken, yanımda aturan Arslan Beyin de benden farkı yoktu.
İkimizde öylece dururken ne zaman 3 saat dolmuş ve biz doktorun odasına gelmiştik hatırlamıyordum bile gerginlikten. Doktorun ağzından çıkıcak tek bir cümleydi ikimizinde hayatını değiştiricek. Arslan Bey doktorum zarfı açmasını izlerken ben kucağımdaki birbirine kenetlediğim ellerime odaklandım. Kağıt seslerinden sonra ise hayatımı tamamen değiştiricek o cümleyi duydum.
"Arslan zaloğlu ve Nisa Gündoğdu arasında biyolojik yönden ilişki %99,99 ihtimalle bulunmaktadır."
Gözlerim kararıp, buz kesmiştim tek bir cümle tam anlamıyla tüm dünyamı başıma yıktı. Arslan bey beni hızla kendime çekip sarılırken sadce aynı şeyi tekrarlayıp duruyo.
"Buldum seni, kızımı buldum..."
Duyduğum sesler yavaş yavaş azalırken görüşümde gitmeye başlamıştı. Artık her şey tam anlamıyla karanlıktı...×××
Vücudumu esir alan ağrılarla uyanırken, başımın ağrısından gözlerimi açmak bile işkence gibi gelmişti. Gözlerimi yavaş yavaş açarken bulunduğum odanın ışıkları açmamı daha da zorlaştırıyordu gözlerimi. Kendime gelmeye çalışırken hissettim elimdeki ağırlığı. Sonunda gözlerimi açabilmeyi başarıp önce elimdeki ele sonra da elin sahibine, Arslan Beye bakarken tüm anılar tekrar doluştu zihnime. Öylece bakakalırken Arslan Beye o hareketlerimden anlamış gibi camdaki gözlerini bana çevirdi. Gözlerinin kırmızılığı bulunduğumuz mesafeden bile belli oluyordu. Bu beni oldukça etkilerken konuşmaya başladı.
" Nisam... Uyanmışsın nasılsın, bir ağrın var mı?"
Kafamı iki yana salladım. Kendimi fazlasıyla garip hissediyordum. İstemsizce yüzünü incelemeye başladım. Her ne kadar inanmakta zorlansamda baktığım kişi benim gerçek babamdı.
"Onlar nerde? Bu nasıl olabilir?"
Tutamamıştım yine kendimi, gözlerim dolmuştu bile. Elimi daha sıkı tuttu.
"Sen baygınken onlar bulundu. Başka bir şehire kaçmaya çalışırken polisler tarafından yakalandılar. Gözetim altındalar. Onları görmek istersen anlayışla karşılarım ama bunu yapmanı istemem"
Akan gözyaşımı sildi. Yüzümdeki elini saçıma çıkarıp okşamaya başladı. Kızının saçını okşayan bir baba... Bu an beni daha da kötü yaparken gözyaşlarım arttı.
"Bunu niye yaptılar öğrenmek istiyorum, hayatımı hangi neden için mahvettiler. Bana bu iğrenç hayatı yaşatmalarının sebebi neydi ki"
Onun da gözleri dolmuştu. Kafasını çevirip diğer eliyle gözlerini sildi hızlıca.
"Seni çok aradım kızım. Ben gerçekten çok aradım. Lütfen bana inan. Ne istersen saygı duyarım ama lütfen beni daha fazla kızımdan ayrı kalmak zorunda bırakma."
Yavaşça doğrulup gözyaşlarını sildim. 17 yıldır aynı çatı altında yaşadığım sözde babam bana bir kere bile kızım dememişti. Saçımı hiç okşamamıştı benim. Ben sadece onun çatısı altında psikolojik, fiziksel şiddet gösterdiği yalnız başına büyümeye çalışan bir kızdım.
"Ben ne yapıcağımı bilmiyorum. Bu saatten sonra ne olucak?"
Bir süre bekledi, toparlanmaya çalıştı.
"Velayetini almak için işlemleri başlattım. Bunu istemeseydin bile yapardım üzgünüm. Eğer izin verirsen seni yıllardır özleyen gerçek ailenin yanında olmanı istiyorum."
Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Kızlarını bekleyen gerçek bir aile... 17 yıl sonra beni kabul ederler miydi. Peki ya ben? Ne yapmalıyım, nasıl bir karar vermeliyim.
"Beni gerçekten istiyo musunuz?"
Beni ikinci kez göğsüne yasladı, bu o kadar hüzünlü bir andı ki benim için.
"İstemez olur muyuz hiç,seni ne kadar özledik ne kadar seviyoruz bir bilsen." Olmam gereken kolların arasından nedenini bilmediğim bi şey yüzünden mahrum edilmiştim. Kötü kalpli insanların arasında sevgi ne bilmeden büyümüştüm ve şuan arasında olduğum kollar bunu yüzüme daha çok vuruyordu. Bu sefer dayanamayıp kollarımı beline sardım. Bu sandığımdan da hayal ettiğimden de farklı bir duyguydu. Yavaşça geri çekilip biraz kendime zaman verdim toparlanabilmek için.
"Ben aile ne demek bilmiyorum. Benim daha önce kimse saçımı okşamadı, hiç babam olmadı. Benden nefret ettiler hep. Bi kere bile anne diyemedim ben."
Ben derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalışırken o gözlerini gözlerimden çekmiyodu.
"Belki bunca yıl yanında olamadık hayatımızı mahvettiler ama bu saatten sonra yanından bir milim bile kıpırdamıcaz. Seni çok seven ve artık hiç bırakmıcak bir baban var. Senin için kendinden bile vazgeçebilecek bir annen var. Canından bir parçan var, ikizin... Ve seni hep bekleyen düşmene bile izin vermeyecek iki abin var. Bunları sakın unutma tamam mı güzel kızım."
Söylediği şeyler bana o kadar çok dokunmuştu ki hissettiğim yoğun duygulardan ve durmayan gözyaşlarımdan daha da kötüleşmeye başlamıştım.
"Beni birdaha sakın bırakmayın nolur."
Sıkı sıkı sarıldım 'gerçek' babama. Çektiğim tüm acılar artık geride kalıcaktı. Hissettiğim yalnızlık son bulucaktı. Hepsinden önemlisi benim artık yanımda bir annem olucaktı.
"Bu yanımızda olmayı kabul ettiğin anlamına mı geliyor."
Kafamı salladım, oda bana sıkı sıkı sarılmıştı.
"Kendini daha iyi hissetiğin ilk anda evimize gidelim mi artık kızım?"
Yüzüne bakabilmek için biraz geri çekildim
"Gidelim."
Bir süre öylece baktıktan sonra derin bir nefes alıp gülmeye başladı. Bir yandan da kollarını tekrar sıkı sıkı bana sarmıştı. Bu an beni istemsizce gülümsetmeye yetmişti bile...