3

17 9 0
                                    

(Belur'un Anlatımıyla)

Bugün okullar açılıyor. Açıkçası pek mutlu değilim. Zaten okulların açıldığına kim sevinir ki. Allah'tan Ece var. En azından okula gitmek için bir sebebim var. Ece'yle ilkokuldan beri arkadaşız. O benim her şeyimi bilir, ben de onun her şeyini bilirim. O benim can yoldaşım, sırdaşım, bir tanecik arkadaşım. O olmasa Kaan'ı kaybettikten sonra bu kadar kolay toparlanamazdım. Onun sayesinde ayakta kaldım, bu kadar güçlü kaldım.

Okulların açılması pek beni ilgilendirmiyor. Zaten ben okumayı düşünsem bile ailem okulda vakit kaybetmemi istemiyor. Varlıklı bir aile olduğumuz için, ailem liseyi bitirdikten sonra direkt şirkette işe başlamamı istiyorlar, erken yaşta iş hayatına atılmamı istiyorlar. Ece'nin ailesi de öyle düşünüyor. Zaten onun babası ile benim babam ortak oldukları için Ece'yle yine birlikte olucaz. Bu açıdan mutluyum.

Benim bir de abim var, Kerim. 22 yaşında. Kendisi tam bir baş belası. Babam onun şirketin başına geçmesi için çabalıyor ama o anca kız peşinden koşuyor. Okumak desen o da yok. Kendisi biraz da belalı bir tiptir. Bir de sevgilisi var, Cansu. O kızdan nefret ediyorum. Çok egoist ve insanları çok küçümseyen bir tip. Anlayacağınız kendini bir şey zannediyor.

Annem ve babam ise çok disiplinli. İtibarımızı zedeleyeceğimizi düşündüklerinden hiçbir şey yapmamıza izin vermiyorlar. Gece arkadaşlarımızla dışarı çıkmamıza bile izin vermiyorlar. Olur da çok içersek ve kendimizi kameraların önünde rezil edersek diye. Ama tabi ki abim çıkıyor-annemlerin bundan haberi olmasa da-.

-----------------------------------------------

Okula gittiğimde Ece gelmişti. Hemen yanına koşup boynuna atladım. Onu çok özlemiştim. 10 gündür konuşmuyorduk. Ece'nin annesi biraz rahatsızlandığı için.

''Ece seni çok özledim. Annenin durumu nasıl?''

''Ben de seni çok özledim. Annem de daha iyi. Sizinkiler nasıl? Kerimnasıl?''

Ece ilkokuldan beri Kerim'e aşıktı. Ama bir türlü açılamamıştı. Kerim tabi ki Ece'yi kardeş gibi görüyordu. Ece bunu bildiği için daha da üzülüyordu. İnşallah bir gün aşkına karşılık bulur. Onun mutlu olmasını çok istiyorum. Çok güzel bir kalbi var Ece'nin. O bir karıncayı bile incitemez. İnşallah hep mutlu olur.

Hoca sınıfa girdiğinde hepimiz ayağa kalktık. Hep bir ağızdan sağol dedikten sonra yerimize oturduk. Bu sene son sene olduğu için hoca son senenin öneminden bahsetti. Ece'yle teneffüse çıktığımızda okula yeni bir kızın geldiğini gördük. Yanında abisi olduğunu düşündüğüm bir erkek vardı. Uzun boylu, bayağı karizmatik biriydi. Bir anlığına göz göze geldik. O keskin ve sert bakışıyla beni süzdü. Hemen gözlerimi üzerinden çektim. Ama galiba o hala bana bakıyordu. Sonra bize doğru yürümeye başladı. Ne olduğuna anlam verememiştim. Sonra o sert bakışıyla bana:

''Müdürün odası nerde?''

Bu nasıl bir sorma şekli? İnsan biraz kibar olur. Ben cevap vermeden Ece cevapladı:

''En üst katta. Merdivenlerden çıkınca sağdaki ilk kapı.''

Sonra ise arkasına bakmadan gitti. İnsan bir teşekkür eder. Ece'ye baktığımda gözlerini açmış bana bakıyordu.

''Şu yakışıklılığı gördün mü? Bayağı havalı.''

''Yakışıklı olabilir ama çok terbiyesiz. Keşke bi teşekkür etseydi''

''Kızım havalı olmasının sebebi de o zaten''

Amaaan Ece' de abartıyor. Saygılı ve terbiyeli olmadıktan sonra yakışıklı olsa ne olur.

Zil çaldığında sınıflara girdik. Ders rehberlikti. Son sene olduğumuz için herkes ders çalışıyordu. Kapı açıldığında hocanın arkasından teneffüste gördüğümüz kız ve o sert bakışlı abisi girdi. Hoca:

''Arkadaşlar yeni sınıf arkadaşınız Mine. Bu yıl birlikte ders işliycez. Lütfen yeni arkadaşınızla kaynaşmaya çalışın.''

Hoca konuşmasına devam ederken o sert bakışlı, sınıftakileri tek tek süzüyordu. Gözleri beni bulduğunda o keskin bakışlarını yine bana dikti. Hemen gözlerimi ondan çektim. Neden bana öyle bakıyordu? Acaba birine mi benzetmişti? Hoca konuşmasını bitirdiğinde o sert bakışlı hiçbir şey demeden çıktı, gitti. Keşke bi 'iyi dersler' deseydi.

Teneffüste Ece, Mine'yle tanışmak için ısrar etti. Ama ben onun tabi ki abisi için ısrar ettiğini biliyorum. Mine'nin yanına gittiğimizde ilk Ece başladı:

''Merhaba ben Ece''

''Ben de Belur''

''Tanıştığıma memnun oldum. Ben de Mine''

Mine gülümseyerek cevap verdiğinde aslında onun ne kadar güzel ve tatlı olduğunu fark ettim. Siyah saçları, beyaz teni, dolgun dudakları ve büyük gözleriyle oldukça güzeldi. Güzel bir fiziği vardı. Bir anlığına aklıma abisi geldi. Demek ki güzellik genlerinde vardı. Neyse bu fikri aklımdan çıkardım. Mine bu okula burslu gelmişti. Bizim gibi varlıklı bir ailesi yoktu. Abisi onu okutmak için çalışıyormuş. Ece tabi ki abisinin adını da sordu. Adı ÖMER'miş. ÖMER 'yaşama sebebi' anlamına geliyor. Çok güzel bir isim. Aman neyse bana ne ya.

Okuldan geldiğimde çok yorulmuştum. Odama çıktım ve güzel bir duş aldım. Akşam yemeğine daha çok zaman vardı, ben de gidip mutfakta bir şeyler atıştırmaya karar verdim. Mutfağı girmemle donup kaldım. Bugün bizim sınıfa gelen Mine buradaydı. Niye gelmişti ki? Beni görmeye mi gelmişti? Ama benim evimi nasıl buldu? O da beni görünce çok şaşırdı. Hemen yanına gidip neden burada olduğunu sormalıydım

''Mine, merhaba. Senin burada ne işin var?''

Biraz utanır gibi oldu sonra cevapladı:

''Şey size söylemiştim. Benim ailem sizin kadar iyi durumda değil. Benim annem bu evde çalışıyor''

1 hafta önce bizim evde işe giren kadın Mine'nin annesi miydi? Demek ki durumları bayağı kötüydü. Buna üzülmüştüm. Ama maalesef bazıları benim gibi doğuştan şanslı olamıyordu. Şaşkınlığım sürerken o sırada kapı açıldı ve bugünkü o sert bakışlı içeri girdi. O da mı burdaydı? Beni gördüğünde şaşırdığı belliydi. Yine o keskin bakışlarını bana dikmişti. Niye öyle bakıyor hala anlayamadım. Adı neydi? .. Hah evet hatırladım.

Ömer Birden mutfağa ne için geldiğim hatırladım ve Ömer'in keskin bakışları altında bir sandviç yapıp odama çıktım. Anlaşılan bu çocukla daha çok karşılaşacaktık.

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin