28.BÖLÜM- "Yolculuk"

89 19 106
                                    

Helüğğ! Nasılsınız?

Upuzun bir bölümle geldim bu sefer. Umarım severek okursunuz :) Sizden ricam düşüncelerinizi açıkça belirtmeniz. Teşekkür ederim^^

İyi okumalar öyleyse!

***

28. Bölüm- "Yolculuk"

"Sabredip beklediklerinin bir gün sana geleceğini sakın unutma, gelmiyorsa senin için en iyisinin bu olduğunu hatırla..."

Küçükken annemin bana söylediği ve benim de hatırladığım üzere sessiz ve sakin bir çocukmuşum. Bana ne denilirse yapar, diğer çocuklarla iyi anlaşırmışım. Kısaca kendi hayal dünyasında kurduklarıyla oyalanan, tek derdi oyun oynamak ve derslerinden iyi bir başarı getirmek için çabalayan biriymişim.

Bir de çok okurmuşum mesela. Elime ne geçerse okuyup hayal gücümün sınırlarını daha da çok zorlarmışım. Kendi kendime hikayeler uydurur kendimce o çocuk aklımla eğlenip kendimi gerçek dünyadan sıyırırmışım.

Fakat tüm bunlar olurken benim hesaba katmadığım bir şey olmuştu:

Büyüyordum.

Her insan gibi, her çocuk gibi büyüyordum. O zamanlarda her ne kadar değişmeyeceğimi düşünsem de insan değişime engel olamazdı ki. Tıpkı mevsimi geldiğinde meyvelerin olgunlaştığı gibi yada mevsimi geldiğinde yaprakların döküldüğü gibi zamanı gelince de insanlar büyür, olgunlaşırdı.

Ben de değiştim, olgunlaştım ve bazı şeyleri idrak etmeye başladım. En başta da hayatın benim kurduğum hayallerden ibaret olmadığını daha da önemlisi yaşamın toz pembe olmadığını öğrendim. Büyüdüm; büyüdükçe gördüm, öğrendim ve sorumluluklarım arttı. İşte o zaman anladım hayatın bize istediklerimizi ancak çabalayarak vereceğini. Sen çalışmadan istediğini elde edemiyordun ya da başkaları gelip senin eline vermiyordu onu. Sen kendin almak zorundaydın.

Dedim ya büyüdükçe sorumluluklar artıyor diye, işte bu bazen insanı yoruyordu. Keşke, diye düşünüyordun ister istemez, ben hiç büyümeseydim ve o hayal dünyamda kalsaydım...

Başımı yasladığım arabanın camından kaldırdım. Fakülteden çıkalı yarım saati geçmişti ve ben üzerime aldığım bu sorumluluktan nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Hemen yan tarafımda oturan Yiğit'e baktım. Düşünceliydi, tıpkı benim gibi.

Aslında garip hissediyordum. İçten içe Sıla ile aramda bir kan bağı olduğunu düşünüyordum ama yanılmıştım. Bu beni her ne kadar mutlu etse de, neden bu planlara ve yaşadıklarıma maruz kaldığımı merak ediyordum. Madem Sıla ile kardeş değildik, tüm bunları bana neden yaşatmıştı?

Bilmiyordum.

Derin bir nefes daha çektim içime. Düşüncelerimin içinde boğuluyordum sanki. Yiğit bunu fark etti ve bakışlarını yoldan çekip bana çevirdi. Sıkıntılı bir nefes verdikten hemen sonra, "Aklında çok fazla belirsizlik olduğunu biliyorum Aymira ama bu kadar düşünme bunu. Seni böyle gördükçe ben de üzülüyorum."

"Elimde değil ki," dedim sözlerine karşılık olarak. Başımı camdan kaldırdım ve yüzüne baktım. "Aylardır yaşadıklarımız hiç de dile kolay şeyler değil ve tüm bunları yok yere yaşadığımı öğrenmek kendimi salakmışım gibi hissettiriyor."

Soluklanıp beklemeden devam ettim. "Ama öyle zaten, hangi akılla önceden yaptırmadım ki ben bu testi?"

"Bu senin suçun değil." diyerek lafımı bölen Yiğit aynı zamanda arabayı durdurdu ve ellerini direksiyondan çekip bana doğru döndü.

ODAMDAKİ SIR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin