18. - Kalp.

1.6K 124 169
                                    

Tuana;

Gözlerimi açtığımda, çadırın üzerindeki fileden içeriye giren güneş ile gözlerimi kıstım. Elimle yüzümü kapatarak kendime gelmeye çalıştım.

Sonra yattığım yerden toparlandım ve dikkatlice çadırdan çıktım. Karavandaki banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım.

Karavandan tam çıkacakken masanın üzerinde bir kağıt gördüm. Baksam ne olurdu, ki? Merakla kağıda yaklaştım ve kağıdı elime aldım.

Naz'a.

Ben bu anı daha öncede yaşamıştım. Bir dejavuydu, bu... Yatağımdan kalkmış, odadan çıkacakken masamın üzerinde görmüştüm iki sene önce. Aynı şey yazıyordu.

İki notta da; Naz'a yazıyordu.

Kağıdı açtım ama arabanın çalışma sesini duyduğum için kağıdı bırakarak arabaya koştum. İki notta babamın beni terk etmeden önce yazdığı notlardı.

Babam, yine yeniden bana veda etmeden gidiyordu. Hemde tam ben onunla eskisi gibi baba-kız olmaya karar vermişken.

Bizim buraya geldiğimiz araba ile babamın gözümün önünden tekrar gitmesine izin veremezdim. "Baba!" diye bağırdım. Çok kırılmıştım, sesim bile belli ediyordu bunu. Canımın yandığını, belli ediyordu sesimin güçsüzlüğü.

Arabanın camından babamın ağladığını gördüm. Kapıyı açmaya çalıştım. Açılmıyordu. "Aç şu kapıyı!" diye bağırdım camlarına, araba kapısını yumruk atarken. "Beni yine terk edemezsin!" Babam arabayı sürmeye devam ederse yere düşeceğimi bildiği için gitmiyordu. "Seni yeni bulmuşken, öylece aptal bir kağıt parçası ile gidemezsin!"

"Aç diyorum sana! Aç şu kapıyı!"

Ben bağırmaya devam ederken babam bırak gideyim diye söyleniyordu.

Çağan'ın sesi kulaklarımı doldurduğunda, birkaç saniyeliğine durdum. "Naz, buraya gel güzelim. Ne olur." En az benim kadar mutsuzdu o da, onunda sesinden belliydi.

Ağzımdan çıkan hıçkırıkla tekrar arabaya yumruk attım. Yere kan damlası düştüğünü gördüğümde geri çekildim ve elime baktım. Arabaya yumruk attığım için eklem kısmımı kanatmıştım.

Birinin belimden tutup beni kendime çekmesi ile kokusundan tanıdığım Çağan'a sarıldım. "Geçecek güzelim..."

Babam araba ile giderken, ben kendimi Çağan'ın kollarına bıraktım. Beni, sandalyeye koydu. Leya ve Yağız da peşimizden gelmişti. Çağan, kanayan elimi ellerinin arasına aldı.

Leya ve Yağız'a döndü, "İçeriden pansuman yapmak için bir şeyler getirin!" diye bağırdı telaşla. "Acıyor mu?" diye sordu. Leya ve Yağız karavana giderken Çağan'a baktım.

"Yine gitti," dedim burnumu sertçe çekip. Sorusuna cevap vermemiştim. "Terk etti yine beni.. Mektup bırakmış." Çağan'ın gözleri elimdeydi. "Ne yazıyordu mektupta?"

Rüzgar kısa saçlarımı uçururken Leya koşarak gelmişti bende Çağan'a mektubu daha okumadığımı söylemiştim.

Çağan, Leya'dan aldığı pamuğu dikkatlice elime sürüyordu. Bende ona bakıyordum. Canım yanıyordu ama elim yüzünden değildi. Babamın gidişi yüzündendi.

Bu sefer beni koruduğuna dair inancım yoktu. Çünkü öyle olsaydı, en azından şimdi bana veda edebilirdi. O zaman kızmadım, ona.

Çağan'ın sarıya kaçan kumral saçlarına güneş vuruyordu, çok daha güzel gözüküyordu. Önüme eğilmişti, yavaş ve dikkatlice pansuman yapıyordu.

Lanet Olası Dünyanın Sonu | ÇağTu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin