38. Bölüm: Kolay Aşık Olmam.

63 13 21
                                    

Selam arkadaşlar, lütfen yıldıza basmadan bölüme geçmeyin..

'Tek Ruhumuz'da kalan izleri soldurduk.'

Hayatın hangi köşesindeyim bilmiyorum. Ne tarafa dönsem ruhuma batan sivri uçlarla dip dibeyim ve bu uçların acıları ruhumun her köşesinde avaz avaz bağırıyor. Diktiğimiz her acının ucunu açık bırakmışız gibi bir yenisi eklenip duruyordu yaşantımıza.

Bütün satırların başına bizi kazısam da her cümlenin sonunda duran noktalardan farksız kalamıyoruz. Yine bir noktadayız. Yanımda bütün gece uyumamış olmasına rağmen uyuyor numarası yapan sevdiğim adam varken, yatağın sol tarafına çaresizce katlanmak bana göre değil. Farkındayım, canı fazla yanıyor.. Çok fazla..

Bütün gece bana hissettirmemek adına sırtını sırtımla buluşturup gözlerini yumdu. Kalbinde ne kadar söz geçiremediği kelimeleri biriktiyse, her biri oluk olup göğsümden içeri sızdı. Benim yüzümden verdiği tüm emeklerden oluşunu izliyordum öylece. Yalnızca izliyor oluşumun acısı bir yana dursun, onu böyle izlerken kendi kalbime mağlup bir aslan yavrusu çığlık atıyordu içimde. Sevdiğim adam benim için, üstelik bana rağmen mesleğinden olmuştu..

'Ama' diye geçirdim içimden derin bir nefesi alırken. 'Ama her yolu birbirine bağlayan bir ip vardı öyle değil mi?' Onu kendi mesleğine kavuşturmanın mutlaka bir çıkar yolu olmalıydı. Eğer yoksa, o yolu kendi tırnaklarımla kazımak zorunda olsam dahi bulacaktım.

Bunu sevdiğim adama borçluydum..

Derin ve odanın içerisinde bulunan bütün acılı havayı tek seferde püskürtmek ister gibi bir hırıltı döküldü dudaklarından. Aynı hırıltının bedenimde bıraktığı titremeyle yerimde kıpırdandım. Arkamı dönüp dönmemek arasında ikilemde kalmışken elimi oğlumun beşiğine doğru uzatarak onu hafifçe salladım.

Brand, aynı nefesi tekrarladığında "Benimle birlikte tüm gece uyumadığının farkındayım." dedi. Sesi o kadar boğuk ve soğuktu ki, buz olsa kırıntıları üzerime dökülebilirdi. "Ama hesap sormak gibi bir niyetim yok."

"Sana destek olmak istedim." dedim fısıltıya çalan sesimle. O an parmaklarım Edwan'ın beşiğinden istemsizce ayrıldı. Rol yapmanın bir anlamı yoktu.

"Kendinden alarak bana destek olamazsın." dediğinde boğuk olan sesi kalbimi tek noktada kuma gömmek ister gibi zıplattı. "Birimiz düştüyse, diğeri ayakta durmak zorunda."

"Sen düşmedin Brand." dedim hızlıca arkamı dönerek. Her ne kadar yüz ifademi görmüyor olsa da içimdeki yangının dumanından haberi vardı. "Senin düşmek için bir sebebin yok."

"Var ama ilgilenmeyeceksin." dedi "Benim meselem bu. Çözümü var ya da yok, sen oğlumuzla ve hayallerinle ilgileneceksin."

Kurduğu cümleler o kadar ağırdı ki, kendime benimle ilgilendiği anları hatırlatırken beynimden kıvılcımlar yayılıyordu sanki. Dirseğimin üzerinde durup doğrulduğumda, "O ne demek öyle?" diye söylendim sinirle. "Sen bu zamana kadar hep benimle ilgilendin. Bir çözüm bulacaksak beraber bulacağız. Yanında olacağım."

Omuzlarının gerginleştiğini hareketlerinden anlarken, ağır ağır bana doğru dönerek gözlerimin içine kilitlendi. Bakışları acı dolu mağlup bir adamın dik duruşu kadar keskindi.

"Karışmayacaksın diyorsam Karışmayacaksın." dedi sakin ama uyarı tonu taşıyan sesiyle. Duvara çakılan bir kuş gibi afalladım gözlerine bakarken. Brand'ı bu zamana kadar asla böyle görmemiş olmak bir yandan gem vururken, keskin halleri bütün damarlarımı bıçakla bilemiş kadar can yakıcı gelmişti.

KAN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin