Bir Fincan Kahve
Hava güneşliydi ama bu soğuk olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ev soğuktu ve ben yorganımın altına hapsolmuştum.
Yorganımın altından çıkarsam hipotermi geçireceğime adım gibi emindim. Kolay hasta olmam ama vücudum havaya çabuk tepki verirdi.
Belki bir fincan kahve içmeliydim. Bir fincan kahve hem ayık tutar hemde hipotermi geçirmemi engellerdi. Böylece ödev yapabilirdim. Hafta sonları işe gitmediğim için şanslıyım.
Yorganımdan ayrılmadan mutfağa doğru ilerledim. Büyük bir fincan ve dolaptan kahve çıkardım. Şu ısıtıcısının içinde yeterince şu vardı sadece fişe taktım ve bekledim.
Yere çöküp düşünmeye başladım. New York neden diziler ve filmlerdeki gibi değil ki? Eğer öyle olsaydı rahat ve mutlu yaşaya bilirdik. Gerçi son dönemler filmlerde de New York aynı. Sokaklar daki bok kokusunu izlerken bile alabiliyorsun. Belkide camım açık olduğundandır.
Rakunlar yemeğini çalmadığında veya fareler ayağının altında dolaşmadığında belki New York biraz düzelir. Değişmesi gereken en küçük şeylerden biri bu.
Güneş mutfak penceresinden yüzüme vurdu.
"Keşke biraz sısıtsan ben güneşim." diye yakındım. Güneşin beni duyduğundan şüpheliyim.
Suyun ısındığını anlayınca kalktım. Fincana döktüğüm kahve tozunun üstüne boşalttım. Biraz karıştırdım ve elime alarak odama geçip çalışma masama oturdum. Henüz sıcsvık olan kahvemin kokusunu içime çektim. Bu beni bütün gün ayakta tutan bilirdi. Hatta belki gece uyumaya bilirdim bile!
“Wake up, sweetie... Your coffee is ready.”
(uyan, tatılm... Kahven hazır.)Yine mi? Uzun zamandır duymuyordum. Neyden uyanmalıydım? Bu ses neyin nesiydi?
Kahvem zaten şu an elimde değilm mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wake Up
General FictionSadece uyan... Bir daha yalnışı görmene izin vermeyeceğim. Bazı hattalar yapıldı ama ilerde bunlara güleceğine eminim... Gün doğdu gözünü açma zamanı.