En önemli anlar, dönüşümüzün olmadığını anladığımız anlardır. Artık dönüş yoktur.
*****
En önemli anlar, dönüşümüzün olmadığını anladığımız anlardır. Artık dönüş yoktur. Bir yola çıkarsın, sonunun ne olduğu bilinmeyen belirsiz bir yoldur dönüşü olmayan.
Beş kişilik aileden sadece Cihan ve Ezher kalmıştı anne, baba ve on yaşındaki kardeş gözünü kan bulamış teröristler tarafından kathedilmişti hunharca."Annem uyan, baba, anneme söyle uyansın." Ezher'in sesi canhıraş çıkmıştı çığlıkları gökyüzünü delecekmiş gibiydi.
"Yetişemedik Komutanım." Deniz Teğmen, küçük çocuğun açık kalmış gözlerinin içine baktı. Çocuk artık nefes almıyordu bir zamanlar umutla parlayan mavi gözleri şimdi bomboş bakıyordu.
Gaye Üsteğmenin gözleri doldu, Deniz Teğmenin yanına gitti dizlerinin üzerine çöktü, küçük çocuğun buz tutmuş yüzüne dokundu darmadağın olmuş siyah saçlarına dokundu biraz da bu yaşananlardan kendini sorumlu tutuyordu halbuki onun bir suçu yoktu.
"Affet beni yetişemedim." Gaye Üsteğmenin sesi tarumar çıkmıştı.
Atılan çığlığa kulak vermek hayat kurtarır mıydı? Cevabı basit olan bir soruydu aslında ama cehalet içinde yaşayan biri bunu anlayamazdı. Simay, Ebru'nun attığı çığlığa kulak vermişti nefes aldığı sürece onun elinden tutacağına dair söz vermişti. Şimdi ise ölüm ile yaşam arasında gidip geliyordu. Onu öldürmek isteyen cani bunu kendine koruma için yaptığını söylemişti. Hâlbuki Simay sadece Ebru'ya yardım etmek istemişti.
Şimdi ise hem kendi hayatı, hem de karnındaki bebeğinin hayatı tehlikedeydi."Simay." Bu acılı bir eşin ve babanın yardım çığlığıydı. Savaş'ın yüreği iki kat fazla yanıyordu. Kaybetme korkusu iki kat fazla onu esiri etmişti. Hem eşinin hem de bebeğinin durumu kritikti. Eşinin kalbi durmuştu öyleyce monitörden inceleyen çizgilere bakıyordu.
"Simay gitmeyin, beni bu dünyada tek başına bırakmayın."
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallar her zaman mutlu son ile biter peki gerçek hayatta mutlu son diye bir şey var mıydı yoksa bu sadece masallardan mı ibaretti? Genç kadının ruhu yaralıydı, bedenindeki yaraları bir şekilde sarıyordu ama ruhunun yarasını saracak bir merhem var mıydı? Kolundan akan cana bomboş baktı. Onu tanımlayan ifade bomboş ve hissizdi. Öyle acıları yaşamak zorunda bırakılmıştı ki zamanla hissizleşmişti. Şimdi elini uzatan adama baktı.
"Tut elimden bitsin bu kabus." Kadın belki de yıllar sonra gülüyordu, genç adam şaşkınca baktı.
"İnanıyor musunuz, benim için bir umudun olduğuna." Sesi de duyguları gibi hissizleşmişti.
"Zira ben umudumu kaybedeli yıllar oldu. Bu kabus ne zaman biter biliyor musunuz?" Derin bir nefes aldı.
"Ancak ben ölünce biter." Genç kadın defalarca bu kabusun bitmesini istemişti. Kurtulacağını düşünüp kaçmıştı ama her kaçışında birini kaybetti. Zamanla vazgeçti, kaderine boyun eğdi. Genç adam başını iki yana salladı, genç kadının aklını başına getirmek ister gibi sesini bir tık yükseltti.
"Kendine gel böyle kolayca vaz mı geçeceksin?"
"Kolayca vazgeçmedim siz benim ne yaşadığımı biliyor musunuz? Çabaladım, bağırdım, çağırdım ve haykırdım. Hanginiz duydu sesimi?" Bu dünyada kaç kadın ölmek istemiyorum diye feryat ediyordu kim duyuyordu onların sesini?
"Komutanım yoğun ateş altındayız. Ağır silahlar kullanıyorlar." Turan timi pusuya düşürülmüştü. Hazar Yüzbaşı, Erdem Yarbay'a gerekli açıklamayı yaptıktan sonra tam önüne roket attılar. Gecenin karanlığında silahın ve roketin sesi tek gürültüydü.
Hazar Yüzbaşı kulaklarını kapattı. Roket tam dibine düştüğü için kulakları inanılmaz uğultuyordu. Başını kaldırdı. Gözüne ilk çarpan teröristi etkisiz hale getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
AcciónEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...