I. Haberler
GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE BULUNMASIYLA BÜTÜN DÜNYAYI SALLAYAN BULUŞA BİR İSİM KONULMASI DÜŞÜNÜLÜYOR. BULUNDUĞU GÜNDEN İTİBAREN İNSANLARIN BEŞ DUYU ORGANINI YENİDEN HAREKETE GEÇİREN BU BULUŞUN İLERLEYEN ZAMANLARDA DA İNSANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ KAYBEDECEK GİBİ GÖZÜKMEDİĞİ İDDİA EDİLİYOR. DÜZGÜN KULLANIMI ŞARTIYLA DOĞUMLARIN VE ÖLÜMLERİN AZALMASI, ORTALAMA İNSAN ZEKÂSININ YÜKSELMESİ, SANATA OLAN İLGİNİN ARTMASI VB. DEĞİŞİKLİKLERE YOL AÇMASI BEKLENİYOR. BU SARSICI BULUŞUN ALTERNATİF İSİMLERİ İSE ŞUNLARDIR: KALP, YÜREK, YARENLİK, GÖNÜL VEYA SEVGİ.
II. Gerçek korku
"Çay istiyor musun, Seungmin?"
"İhtiyar Bayan May'in hikâyesini bilir misin?"
"Hayır, bilmem. Çay?"
"Söylentilere göre İhtiyar Bayan May o kadar çok kekik çayı içermiş ki, sindirim sistemi normalin üstünde bir hızla çalışırmış. Sindirim sistemi de o kadar hızlı çalışırmış ki, midesine giren her şey bir çırpıda vücudundan atılırmış. Ve günlerden bir gün İhtiyar Bayan May yine o kadar çok kekik çayı içmiş ki, vücudundan çıkarılacak hiçbir şey kalmayınca en sonunda bağırsaklarını sıçmış. Ve ölmüş. Ve hepsi de kekik çayının yüzündenmiş."
"Peki şimdi?"
"Ölü."
"Tamam ama... Peki ya şimdi?"
"Fazlasıyla ölü."
"Evet ölü, Seungmin. Çay istiyor musun istemiyor musun?"
"Bağırsaklarımı sıçmak istemiyorum."
"İnsan zaten bağırsaklarını sıçamaz, merak etme yani."
"Ama İhtiyar Bayan May sıçmış. Ve şimdi ölü."
"Evet, ölü."
"Hem de fazlasıyla ölü."
"Sanırım öyle."
Eski obsesiflerdenmiş, öyle diyor yani. Bağırsaklarını sıçarak ölmekten korkuyor. Kekik çayına fobisi var. Evde kekik çayı yok diye bas bas bağırıyorum ona ama o yine de bildiğini okuyor. Kulaklarını tıkayıp duvar dibine sindiği yerde ardı ardına "Bağırsaklarımı sıçmak istemiyorum," diye sayıklıyor. Ben de çıplak ölmekten korkuyorum ama ona hiçbir şey söylemiyorum. Onun gibi olduğumu anlamasını istemiyorum, o yüzden iki büklüm bedenini es geçip koltuğuma oturuyorum. Yine de açık vermemeye çalışmama rağmen sanırım biliyor çünkü bana bakınca gözleri ayrı bir bakıyor ve ağzı daha bir güzel küfrediyor. Bana bakınca sayıklamalarını kesiyor, parmaklarını kulaklarından çekiyor ve gelip yanıma oturuyor. O biçare. O rezil kepaze. Çok umursayan bir umursamaz, çenesiz bir suskun, bilge bir cahil ve dünyayı yöneten bir sefil. O nefret dolu bir insansever. Eski obsesiflerden olmak bunu gerektirirmiş, öyle diyor. Ağzı açıldı mı asla kapanmıyor.
"Ayın dördünü de on dördünü de yirmi dördünü de sevmem."
"Neden?"
"Kıyıda olan sayılardan hiç hazzetmem."
"Neden?"
"Dört, altı, on dört, on altı, yirmi dört, yirmi altı... Özellikle yirmi dört!"
"..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEZEYANINDAN DOĞMASI YIPRATIR İNSANI
Fanfiction[hassas içerik, mide bulandırıcı öge, ölüm, bok püsürük] muhtemel bir çıkış, bir kaçış fikri bulunur elimizde; kendimizi kolaylıkla yok edebilir ve, sayıklamanın doruğunda bu evreni balgam gibi tükürebiliriz. - e.m.c. 23092020