Oyun

23.9K 1K 278
                                    

* OYUN *

"Baba, lütfen yine aynı tartışmaları yapmayalım! Onca yıl boşuna mı okudum? Diplomam örümcek ağı tuttu. Okula verdiğin o kadar para sokağa mı atılsın istiyorsun? Lütfen izin ver çalışayım. Kendime bir iş bulayım. Eğer, başaramazsam, söz bir daha ağzımı açmayacağım bu konuda"

"Duru, yeter tartıştığımız. Gel şirkette çalış diyorum sana. Neden inat ediyorsun? Yerin de işin de hazır."

"Offf baba, hep aynı şey. Ben senin yanında çalışmak istemiyorum. Kendim bir iş bulmak ve o işte başarılı olmak istiyorum"

Son üç yıldır, benzer cümleler ile yapılan tartışma, asla bir sonuca bağlanamıyordu. Duru, öğrendiklerini unutmamak için, ders kitaplarını karıştırarak vakit geçiriyor ve internette gezip bilgilerini güncellemeye devam ediyordu. Babası ise, kızının inadını kıracağı günü bekliyordu. Tek çocuğu olması, işini kızına emanet edecek olması, onu bu kadar inatçı yapıyordu. İstanbul'un çok daha sakin olduğu günlerde alınmış, Suadiye'de bulunan, şimdi dört bir yanının apartmanlarla dolduğu, iki katlı bahçe içinde olan, 40 yıllık babadan kalma evlerinde, eşi ve kızı ile huzurlu bir yaşamları vardı. Yine babadan kalma oto yedek parçası üreten firmaları küçük bir atölyeden, yıllar içinde büyük bir fabrikaya dönüşmüş, rahat yaşamlarına devam edecek maddi kazancı daima sağlamıştı. Babasının uzun yıllardır İstanbul'da iş yapması sayesinde çevreleri gelişmişti.

Duru'nun en büyük sıkıntılarından biri de buydu. İş konusu her açıldığında, araya sıkışan cümlelerden biri "Bilmem kim amcanın yanında bir yer boşalmış, istersen yarın hemen başla" olduğu için, daha cümle başlarken babasını susturmayı öğrenmişti.

"Senin arkadaşlarının yanında da çalışmak istemiyorum, baba. Ben bilgimle bir iş bulmak ve tecrübe kazanmak istiyorum"

Yine ümitsiz bir çaba ile söylenen son söz... "Ya benim yanım ya da o iş... başka bir yerde çalışamazsın"

Anne Nisa Hanım ise, bu tartışmalarda taraf olmaktan çoktan vazgeçmişti. Çünkü baba kızın arasına girmek, kendisini üzmekten başka işe yaramıyor, iki inatçı keçi asla tavırlarından vazgeçmiyordu.

Yirmi beşinci yaş gününden önce babası doğum günü hediyesi ne istediğini sorduğunda,

"Bir yıl istiyorum baba" dedi Duru.

Şaşkın gözlerle bakan babası, "Anlamadım, neyin bir yılı?" dediğinde, Duru yeni bir tartışmaya hazırlandı.

"Baba, bana bir yıl hediye et. Bu bir yıl içinde, kendime uygun bir iş bulup çalışayım. Eğer, bu bir yılda başarılı olamazsam, söz veriyorum senin yanında işe başlayacağım. Fakat başarırsam, kendi ayaklarım üstünde durabilirsem, bir daha, ne iş yapacağım nerede çalışacağım konusunda tartışmayacağız." 

Cümlesini tamamladığında, önce almayı unuttuğu nefesini içine çekti, sonra babasının yanıtını beklerken yavaş yavaş bıraktı...

"Bu konuyu daha önce defalarca konuştuk, Duru. Yine aynı tartışmaları yapmayalım lütfen. Doğum günü hediyesi ne istiyorsun bana onu söyle. İhtiyacından başka hediye kabul etmemen yüzünden bu soruyu soruyorum. Beni pişman etme. Alırım bir şey ister kullanır ister atarsın"

Bu kadar sert bir yanıt beklemeyen Duru, annesinin yüzüne baktı, o yüzden bir medet aradığı çok açıktı. Nisa Hanım, yıllar sonra ilk kez bir tartışmalarına katılma ihtiyacı hissetti. 

"Ahmet, Duru'nun talebi çok mantıklı! Böylece yıllardır süren manasız tartışmanız da sonlanacak. Başarılı olursa, istediğini yapabilecek, olamazsa da sen istediğine kavuşmuş olacaksın. Bunca okumanın ardından, evde oturması neye fayda sağlıyor. Bazen seni tanıyamıyorum. Sanki İstanbul'da değil de küçük bir kasabada yaşayan babalar gibi davranıyorsun. Hoş onların kızları bile Duru kadar itaatkâr davranmıyordur. "

Oyun-Tek BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin