Bana sarılmasına şaşırsamda o ayrılana kadar tepki vermedim.Sebepsizce heyecanlandım o an.Ayrılınca gözlerine baktım
"....böyle aniden sarılma lütfen.Alışık değilim."
Gülümsediğimde karnında garip bir his oluştu.Acaba fazla soğuk aldığımdan mıydı ki?
"Tamam ama sarılmamda bir sorun yok değil mi?"
Kaşlarımı çattım
"Neden karşı olayım ki?Sinirli olduğum zaman yaklaşma yeter."
"Peki.İtersin sanmıştım aslında."
Bu düşüncesine sadece güldüm.Lily yine iş başındaydı.Ona bakmadan
"İnsanları gizlice dinlemeye çalışmak hiç hoş değil Evans."
Diyip vücudumla beraber kapıya döndüm.Ayağa kalkıp çıkışa yöneldim.Duvara yaşlanmış bir şekilde duymamış gibi yapıyordu
"Çocuk gibi davranma.İçeri gel."
Tedirginlikle bana baktığında gözlerimi devirdim
"Bak senden nefret etmiyorum ama beni anlık sinir ediyorsun.O yüzden seni yemem merak etme."
Beni takip ederek içeri girdiğinde Potter ve arkadaşları ayağa kalktı
"Evans'ın burada ne işi var?"
"Hayat hikayemi o kadar merak etmiş ki biraz kulak misafirliği yapmış kendisi."
Yere oturduğunda bende oturup yeşil gözlerine bakıp
"Ne kadarını duydun?"
Başını yere eğdi.Halbuki sinsi birisine benzemiyordu.Görünüşe aldanmamak lazım
"Yeterince duydum."
Başımı salladım
"Yani hepsini duydun."
Tepki vermedi.Kollarımı birbirine bağladım.İsteğim dışında geçmişimi öğrenmesi sinirimi bozmuştu aslında ama yinede yüz ifademi tepkisiz tutup gözlerine bakarak konuştum
"Peki geçmişim seni tatmin etti mi?Bu sefer eğlenebildin mi bari?"
Bir süre sustu ardından başını kaldırdı ve mavilerime baktı
"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir Evans.Bu lafım kulağına küpe olsun."
Şaşkınca baktı
"Kulağına küpe olsun ne demek?"
Dudağımın kenarı kıvrıldı.Yabancı olmak bazen işime geliyordu
"Benim ülkemde 'aklında kalsın' anlamına gelir."
Diyip alayla güldüm
"Herneyse...bak Evans ben kimseden nefret etmem.Bana olan davranışların çocukça ve gereksiz.Neden bana kötü davranıyorsun?Gerekli bir sebebi var mı?"
Omuz silkti
"Bir nedeni yok aslında.Kanım ısınmaması dışında sanırım davranışların itici geliyordu."
İç çektim ve elimi uzattım
"Bu dakikadan itibaren bana bulaşmazsan bende sana birşey yapmam.Anlaştık mı?"
Elime biraz baktıktan sonra fikir onun hoşuna gitmiş olacak ki sıktı.Yeterince düşmanım vardı zaten bir tanesine daha ihtiyacım yoktu
"Peki.Ama arkadaş olabiliriz değil mi?"
Hafifçe tebessüm ettim
"Elbette.Sonra görüşürüz."
Saçı gibi yanakları kızarınca hızla yanımızdan gitti.Neyseki bu sorunu da çözüldüğüne göre asıl sıkıntı olan sözde 'nişanlıma' bir an önce geçiş yapmamız gerekiyordu.Kollarımı birbirine bağlayıp Remus'a döndüm
"Bu sorun da halledildiğine göre asıl konumuza gelelim.Sözde nişanlım başımdan def etmek için bu sevgililik olayını inandırmamız gerek.Ama ben artık bu oyunu oynamak istemiyorum."
Onun James'ın yanında olduğumda sürekli bir şekilde garip hissediyorum.Gözlerim gülümsemesini takılıyor,karnımda garip bir his oluyor ve onunla konuşurken kekelememek için zorlanıyordum.Sürekli ellerim terliyordu o yanımdayken.Ortalıkta olmadığında gözlerim onu arar olmuştu son zamanlarda.Bunu İpekle konuştuğumda gülerek ona aşık olduğumu söylemişti.Eğer durum buysa...cidden boku yemiştim.Bir süre ondan uzak durup kafamı toparlamalıydım.
Üçüde kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu.James elini saçına geçirip bozdu.Dağınık olan saçları mümkün olabilirmiş gibi daha çok dağılmıştı
"İşte bunu kabul etmiyorum.İstediğin kadar 'olmaz' de yinede senin peşini bırakmayacağım.İstemediğin birisiyle nişanlı yada evli olmak zorunda değilsi-"
İşte benim sınırım buraya kadardı.Bu konuşmayı o istedi.Yani kendisi kaşındı
"Yeter artık James!Bu oyun cidden duygularımı birbirine geçirdi.Beni rahat bırak!Düşüncelerimden ve duygularımdan emin olmak istiyorum.Bana hiç alan bırakıyorsun ve..."
Dudağımı kendime olan sinirle ısırıp tırnaklarımı elime geçirdim.Az kalsın emin olamadığım ona karşı olan hislerimden ve hiç aklımdan çıkmadığından bahsedecektim.Derin bir nefes aldım
"Madem bu oyundan vazgeçmeyeceksin o zaman bana iki hafta süre ver.Sizi bir an olsun görmek istemiyorum.Sınıfta yada ortak salonda denk gelirsek herşey normalmiş gibi davranıyor olacağız ama bundan sonrasında yine ayrılacağız.Anladın mi beni?"
Ellerini saçından çekip
"Kabul etmi-"
Bu sefer ben kaşlarımı çatarak konuşmaya başladım
"Sana kabul edip etmediğini sormadım.Kabul etmesen bile ben böyle yapacağım.Hoşuna gitsede gitmesede bu oyunun kurucusu benim.Ve bu oyunda sadece benim kurallarım geçer Potter."
Bir adım atıp yaklaştığında kalp atışlarım hızlanmıştı
"Bu oyunun iki kişilik olduğunu herzaman unutuyorsun Eylül.Ben bu oyunda olmazsam düşmanların yenmiş olur.Bu durumda sende kaybetmiş oluyorsun.Yani benim yardımım olmadan bu oyunsa tek başına devam edemezsin."
Sinirlensemde gerçekler gün gibi ortadaydı.Ona her ne kadar tokat atmak istesem de yapmadım.Hiç bir söz daha söylemeden hızlı adımlarla odadan çıktım.Ayaklarımı vurarak yürürken 'nalet Potter' diye sinirle mırıldandıyordum.Odama geçince ilk iş pijamlarımı giyip saçımı topladım.Yatağın içine girip yorganı burnuma kadar çektim.Onca sorun varken birde hislerim sorun çıkartıyordu.Bu sadece kısa süreli bir oyundu!Kısa.kısa.kısa....nalet olsun sana Potter.Cidden beni yoruyorsun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hogwarts'ta bir Türk (Beklemeye Alındı)
FanfictionHogwarts'a bir Türk gelirse neler olur? Başlangıç tarihi:26 Ocak 2021 Not:Remadora,Jily yada Blackinnion shipi bu hikayede yoktur bilginize😉