Sabah uyandığımda banyoya gidip işlerimi hallettim. Annemle yeni odam için birkaç eşya seçmiştim dün. Çatı katında olmasını istedim odamın. Çatı katını ilk görünce istemiştim çünkü yukarıda kocaman bir penceresi vardı.
Ve gökyüzüne bakmak nedensizce huzur veriyordu bana.Siyah bir tayt ve turuncu geniş bir sweatshirt giydikten sonra çantamı hazırladım ve aşağı indim. Kahvaltıyı pek sevmezdim, ilk günlerde de ayıp olmasın diye oturup yemiştim. Bu yüzden aileme -biyolojik abilerden bahsetmiyorum- çıktığımı söyledim ve okula yürümeye başladım.
Şimdi diyeceksiniz ki Buğra konusu ne oldu? Ne yani bana ihanet eden ve yalan söyleyen kişiler için günlerce ağlayacağımı mı sandınız? O dünde kaldı, ağladım geçti. Okulda konuşmaya çalışır mutlaka ama cevabını da veririm. Bu arada söylemeden edemeyeceğim Barış, Koray'ın yüzünü fena morarttı eheheeh. Onlarda bizim okula geleceklerr.
Böyle düşünürken okula vardığımı fark ettim. Bu arada şarkı mırıldanıyordum. Tamam kabul sesim berbat ama şarkı söylemeden de duramıyorum. "Takılınca bana Bir de oturunca yanıma sen Ölmem inşallah heyecandan, Öpmem inşallah dudağından, Sevmezsen eyvah!" Yanıma yalancı mal Buğra'nın gelmesiyle 'ne var' adlı bakışlarımı ona gönderdim. "Ece'm-" "Bir Ece'm deme. Herkes gibi Ece de. İki 3 dakikan var konuşmak için." "Bak ben çok özür dilerim ama o söylememi istemedi. Bak lütfen affet çok pişmanım." "3 dakikan doldu. Bir daha rahatsız etme beni." Dedim soğuk bakışlarla. Tamam kabul. 3 dakika bitmemişti ama dinlemek de istemedim. Ne sandınız, hemen affedeceğimi mi? Hıh o işler öyle değil. Sonuçta aplanız stay bebeyiiiğm. Stay gibi davranmalıyım.
Savaş ve Barış bizim sınıfa gelmişti. Ben de Buğra'nın yanından kalkıp onların ön sırasına geçtim. Yanım boştu.
Okul her zamanki gibi geçmişti. Yani sıkıcı. Eve yürürken babam Can'ı aradı. "Oğlum ablana da söyle akşam beraber yemeğe çıkacağız." Can'ın onu onaylamasıyla kapattı telefonu.Eve vardığımızda pijamalarımı giydim ve okulda verilen ödevleri yaptım. Sonra tam dizi açacakken odamın kapısı bir hayvanca açıldı. Odamı açan hayvana bakınca baştan 2. abi adlı şahıs Berke'yi gördüm.
"Odamı incelemen bittiyse neden hayvan gibi odama daldığını sorabilir miyim?"
"Annem odanın hazır olduğunu söylemem için gönderdi." diyince kapıya doğru kelimenin tam anlamıyla koştum. Arkamdan Berke'nin kıkırtısını duyarken takmadan merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladım. Derin bi nefes alıp gözlerimi açınca gördüklerime inanamadım. Hayallerinde ki odadan bile güzeldi bu oda. "Valla bundan sonra beni bu odadan zor çıkarırsınız. Ya cidden çok güzel, çok teşekkür ederim." derken aileme bir yandan da odaya gözlerimden kalpler çıktığına emin olduğum bit şekilde bakıyordum.
(Odası)Fazla büyük olmamasına sevinmiştim çünkü büyük odada bi yerden diğer yere gitmeye üşenirdim.
Sevinçten zıplayarak anne ve babamı öptüm diğerlerine ise sarıldım. Lakin ne yaptığımı ancak 3 hayvanın aynı anda bağırmasıyla anladım. Koray, Doruk ve Anıl "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN!" diye bağırmasaydı kulaklarım kendilerini daha iyi hissedecekti.
Berke ve Can hafifçe gülümsemişlerdi sarılınca.
Ama diğerlerinin bağırması kalbimi kırdı. Şimdi daha iyi anlamıştım benden ne kadar nefret ettiklerinin. Onlara sarıldığım için bana tiksinircesine bakıyorlardı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ama akmayacaklardı!"B-ben.. Şey.. Kusura bakmayın." Diyebildim en sonunda her ne kadar kekelesem de.
"Bir daha o pis ellerini bize sürme." Dedi Koray adeta tıslayarak. Anıl ve Doruk ise yüzlerine alaycı bir gülümseme yerleştirmişlerdi.
Annem "Oğlum o sizin kardeşiniz!" Diye uyardı Koray'ı. Koray her zaman ki 'Benim kız kardeşim Buse.' Tavırlarını bırakıp midesi bulanırcasına bana baktı ve "Evet, ne yazık ki o benim kardeşim. Ama aramızda kan bağı olması ondan nefret ettiğim ve Buse'yi gerçek kardeşim olarak gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor." Dedi.
Bu dedikleriyle gözümden bir damla yaş düştü. "Ben size ne yaptım ki?" Diye sordum sesimi güçlü çıkarmaya çalışarak.
"Aramız da her ne kadar kan bağı olmasa da bize gerçek kardeşliği Buse yaptı. Senin davranışların ondan çok farklı. Buse gibi iyi değilsin. Ve şunu da söylemeliyim ki biz ağladığımızda hep Buse yanımızdaydı, ilk aşkımı ona anlattım, fırtınalı akşamlarda onla uyudum, onla yedim içtim, en önemlisi onla büyüdüm ben. 16 yıl sonra gelen seni kabul edemeyiz çünkü 16 yıl boyunca yanımızda BUSE vardı SEN değil." dedi Anıl.
"B-ben nasıl onun gibi iyi değilim? Ne demek istedin bu cümlede?" Dedim ağlayarak. Ama maalesef ki haklıydı. O Buse'yle büyümüştü. Buse onun kardeşiydi ben değil.
"Şöyle ki sen en yakın arkadaşınla sevgili olan kişiye aşık olacak kadar kötü birisin." Diye söze atladı Doruk. Bense tek bir cümlede takılı kalmıştım. 'En yakın arkadaşınla sevgili olan kişiye aşık olacak kadar kötü birisin.' Ne demekti bu. Buğra ve Aslı konusundan bahsettiğini anlamıştım. Lakin o konuyu tamamen farklı anlamıştı.
Gözlerimi sweatshirtimin koluyla silerken "Siz de olayı hiç bilmeden insan yargılayacak kadar ön yargılı insanlarsınız. Başkası olsa açıklardım ama sizin için kendimi yormama değmez. Ben tokum siz isterseniz gidin. Yatacağım, iyi geceler anne, baba, Can ve Berke." Dedim.Sonra da odama çıktım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçımı açtım ve taradım. Pijamalarımı da giyindikleri sonra yatağa geçtim. Uykuya akarken hatırladığım son şey saçlarımla birinin oynaması ve
"Çok güzel kokuyorsun birtanem" demesiydi.🌚🌚🌚
Selam saat neredeyse 3 ve ben bir bölüm daha yazıp atmaya karar verdim. Artık elimde bölümler kalmadığı için ancak aklıma fikir geldikçe yazıp atacağım.
Umarım beğenirsiniz bölümü.
Aslında yemek bölümünü yazacaktım çünkü aklımda mükemmel fikirler var ama o bölümde yeni karakter geleceği için biraz erken olduğuna karar verdim.
Neyse uzatmayayım.
Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.
Görüşmek üzere. 🙂🙂🙂💗
(823 kelime)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞENLER
Ficção Adolescente%99.98 ile Murat Yılmaz'la Sevim Yılmaz'ın kızıydım. Yılmaz kolejinin sahibinin kızı. 5 erkekle yaşayacak şanssız kız. Yılmaz kardeşlerin kardeşi.. Aileme baktım, eski aileme... Hepsi gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyorlardı. Ablam eniştemin omz...