Wooyoung birbirine bağıran iki kişinin sesiyle kendine geldi ve o hala yerde aynı noktadaydı.
Kim olduğuna namak için gözlerini yarı açtı ve sonra geri kapattı. San ve Seonghwa'ydi.
''Ona ne yaptın?!'' Seonghwa öfkeyle bağırdı.
''Ciddi bir şey yok, sadece zayıf.'' San sakince cevap verdi.
''Zayıf mi? Vücuduna bir bak! Kemeri yine kullandın değil mi?''
San içini çekti. ''Önemli bir şey yok hyung, git artık.''
''Hayır San, onu hemen odama götüreceğim.''
''Hayır götürmeyeceksin. Cezasını haketti.'' San gözlerini devirdi.
''Hicbir insan bunu haketmez. Ve onun ağladığını mı kızdın? Ona verdiğin açıyı hayal edebiliyor musun?''
''Onu kişisel eşyalarıma bakarken yakaladım, sana ben girdigim zaman kafes kapısını açık bırakmamanı kaç kere söyledim. Eğer beni dinleseydin o zaman bu olmazdı.''
Seonghwa inanamayarak karşısındaki gence baktı. ''San, sen gittikçe gerçekten daha da kötüleşiyorsun.''
San aşağı baktı ve omuzlarını silkti.'' Sadece itibarımı yaşıyorum.''
''En başta başladığın şey-''
''Bu konuşmadan sıkılmadın mı?'' San yaşlı olana tek kaşını kaldırarak sözünü kesti.
''Hayır başkalarına zarar vermeni engelleyene kadar olmaz.'' Seonghwa San'a son bir kez baktı ve gitti.
San iç çekti ve yatağın kenarına oturdu. ''Kalk, uyanık olduğunu biliyorum.''
Wooyoung derin bir nefes aldı ve yavaşça oturdu, yaptığı gibi acıyla yüzünü buruşturdu. Kulak misafir olduğu için özür dileyecekti ama efendisi konuşamadan onu durdurdu. ''Kafese gir ve uyu. Bugün sana yemekte yok.'' dedi ve duş almak için banyoya giderek yatmaya hazırlandı.
San sıcak, rahatlatıcı duşunu alırken, Wooyoung kafese geri dönmek için mücadele etti, sırtının her yeri ağrıyordu ve bacaklarında da bazı yerlerde kırmızı lekeler vardı.
Onu bir daha asla kızdırmayacağım...
Kafesine kıvrıldı ve dizlerini kucakladı. ''Siktir git Choi San, Siktir et kölelik, annemi siktir et, herşeyi herkesi Siktir et.''
Wooyoung yüzünü dizlerine gömdü, gözyaşlarının sessizce düşmesine izin verdi, çıkardığı en ufak ses başını tekrar belaya sokabilirdi.
Daha fazla ses çıkarmamak için ve ağlamamak için uyumaya çalıştı.
______________________San yatakta yatıp kölesini izlerken dişlerini gıcırdattı. Öfkesini bastırmaya çalışırken eli çarşafı kavradı. ''Bunu yapmaya devam ederse kafasını koparacağım.''
Wooyoung derin bir uykudaydı, huzurlu değildi, yüzündeki açıyı görebilirdiniz. Ama San'ı bu kadar sinirlendiren şey uykusunda konuşmadıydı.
''Kyungmin-ah..... Kyungmin-ah...''
Wooyoung aynı ismi defalarca kez tekrarlayıp duruyordu, bir fısıltıdan daha yüksek değildi ama yine de San'ı rahatsız ediyordu.
Uyuyan çocuğu susturmak için gidip yumruk atmak istedi ama yapamadı. Seonghwa'nin kendisine verdiği dersten sonra zaten yeterince kötü hissediyordu.
Sonuçta, çocuk uyuyor ve bunun farkında değildi, kontrolü dışında olan bir şey için onu cezalandiramazdi. Ama sinirlerini bozuyordu.Böylece sonunda yataktan kalktı, köşede duran kafese doğru hızla ilerleyip yürüdü.
_________________Bugünlük bu kadar bölüm yeter biraz kısalar ama bi şey olmaz. Ayrıca bu bölüm normalde 14 değil 16. Bölüm ama ben önceki bölümlere kısa dediginiz için 2 bolümü birleştirmiştim ehehe🤭
Belki akşama doğru bir bölüm daha gelir ama ondan önce diğer hikayemin bölüm atma işini halletmem lazım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Çeviri)Stone Heart | Woosan°•.
Mystery / ThrillerJung Wooyoung, annesi tarafından köle olarak satıldı. Her kölenin korktuğu ve kaçındığı bir kişiye, şeytan ustası Choi San'a açık arttırma olarak çıkartıldı. Onunla birlikte söylenemez korkular yaşar ama işler değişmeye başlar... Söz konusu olan taş...