Bankta oturan Brian'ı görünce yanına doğru yürüdüm. Gözünü ileriye sabitlemişti. Dikkatini dağıtmak için "Brian." diye seslendim. Bakışlarını bana çevirince yüzünün asık olduğunu gördüm. "Otur." diyerek eliyle bankı gösterdi. Dediğini yaptım. Brian'ı ilk defa böyle görüyordum. Kısa bir süre ikimiz de konuşamadık. Ortamın sessizliğini bozarak "Neyin var, neden buraya çağırdın beni?"Anlam veremiyordum. Her seferinde neşeli kimi zamanda sinir bozucu bir tavrı vardı. Ne olmuş olabilirdi ki...
Beni buraya çağırıp konuşacak kadar önemli olan şey ne olabilirdi?"Olmuyor, içimde tutamıyorum." diyerek ağzından çıkan kelimeyle sesinin titrediğine şahitlik etmiştim.
Oturuşunu yan bir şekilde düzeltip bana baktı. Gözlerinin kızardığını görüyordum ben gelmeden ağlamıştı. "Ne olmuyor, neyin var? " diyerek endişeli bir şekilde gözlerinin içine baktım. Oturuşunu tekrardan düzeltti ve bakışlarını yine uzağa dikti. Elimle omzuna vurdum. "Ne olup bittiğini söyleyecek misin."
Cevap vermeyince dikkatini bana vermesi için ayağa kalktım ve önüne geçtim. "Ya ne yaşadığını söylersin ya da şu an çekip giderim."
Ayağa kalktı. Sağa sola döndü. "Abim ölüyor, gözümün önünde eriyip gidiyor." Durdu söyleyeceğiz son bir kelimeyi bekledim. Korkarım ki o kelime buydu. "Abim kanser. "
Beynimin kısa süreliğine durduğunu hissetmiştim. Kulağım sanki duymuyordu uğultulu sesler beynimde yankılanıyordu. Sanki başka bir bedene aitmişim de ruhumdan ayrılmak istiyordum. Gözümden akan tek bir yaş burnuma kadar inip kaydığını hissedip kendime geldiğimde öylece banka oturdum. Tüm bunlar bir rüya olmalıydı az önce duyduğum şey Brian'ın yaptığı saçma bir şaka olmalıydı. "Yalan söylüyorsun." diyerek ağlamaya başladım. "Kahretsin, Allah belamı versin ki doğru." Diz çökerek o da ağlamaya başladı. Kendimi toparlamalıydım. Ayağa kalkarak Brian'a elimi uzattım. "Kalk" diyerek sesli bir şekilden ikaz ettim.
Güçsüz bir şekilde doğruldu. "Ne zamandır biliyorsun?" diye sordum. "Bir haftadır."
Neden bana söylememişti ki? Doğru, söyleseydi neyi değiştirebilirdim. Ama eğer söyleseydi bir haftayı bile onu mutlu ederek geçirmesini sağlayabilirdim. Ne saçmalıyordum ben. Abim hasta falan değildi abim gayet sağlıklıydı. Abim iki iki sene sonra mezun olucaktı ve uzun süredir istediği meslek olan mimarlığı yapıcaktı. Ondan sonra başka bir şehre yerleşip biriktirdiğimiz parayla güzel bir ev alacaktık. Brian'la ben güzel bir üniversiteye yerleşecektik.
Telefonun çalmasıyla irkildik. Brian cebinden telefonum çıkartıp göz yaşlarını sildi ve öksürdükten sonra aramayı cevaplandırdı. "Efendim abi."
"Mira'yla birlikteyim." "Yok yok hayır. Tamam geliyoruz birazdan." diyerek telefonu kapattı.
"Ne diyor, " diyerek kafamı salladım. "Neredesin diye sordu." dedi. "Sonra ?"diye devam ettim. Kafasını önüne eğerek dikkatini başka şeye verdi." Mira'ya söylemedin değil mi?"diye sordu dedi. Abim neden benim öğrenmemi istemiyordu ki. Brian'la aynı yaştaydık her ne kadar moralim bozulacaksa Brian'ın da bozulacaktı. Aradaki fark neydi?
"Neden bilmemi istemiyor? " Bunu gerçekten merak ediyordum.
"Elini omzuma koyup gözlerimin içine baktı." Seni kaybetmekten, yanlış bir şey yapmandan korkuyor. "
"Neden bir gün mutlu olduğumda karşılığında suç işlemiş bir şekilde cezalandırılıyordum neden ya neden?"
"Abimin iyi olması gerekiyor. Senden istediğim tek şey sana söylediğimi kimseye söyleme ve belli etme."
Evet abimin iyi olması gerekiyordu. Her şeyin bir çaresi vardı, abim iyileşebilirdi.
"İyileşecek değil mi?" diye sordum. Ağlayan bir çocuğun, olmasını istediği bir şey için onay almak istemesi gibiydi şu an da bulunduğum durum.