GEÇ KALINMIŞ DOĞUM GÜNÜ 1

596 19 5
                                    

İpek' in doğum gününü izleyemedik. En çok merak edilen sahnelerden biri de bu. O yüzden bu bölümü ona ithafen yazıyorum. İyi okumalar...

Zorlu bir vakanın ardından herkes evlere dağılmıştı. İpek yoğun bir günün verdiği kendini eve atma isteğiyle anahtarı kapıyla buluşturdu. 2 tur döndürerek içeri girdiği gibi çantasını ve kabanını çıkardı. Merdivenlere yönelerek korkuluklara tutundu ve yatak odasına çıktı. Yarı seme bir şekilde yatağının üzerindeki saten geceliklerini üzerine giydi ve kendini yatağa attı.

Uzanır uzanmaz birkaç dakikanın ardından dııııtt-dııttt sesleriyle irkildi. Gözleri kapalı eliyle komodinin üzerini yokladı, çok geçmeden tek gözünü açarak ekrana baktı ve yatakta doğruldu. Üniversitedeki arkadaşlarından bildirim yağmaya başladı.

Ada: "Happy birthday askimm🎉🎈"
Kübra: "Bitanem nice guzel yaslara, canim İpegimm🎈🎈🎈🎈"
Pelin: "Dgko canisi..💋"

İpek, ekrana bakarak hepsine teşekkür mesaji attı ve alarmı etkinleştirip bildirimleri kapattı. Gözlerini yumdu ve gülümseyerek kendi doğum gününün üni arkadaşları tarafından hatırlatıldığını fark ederek kıkırdadı. Her yıl 1 yaş daha ilerlediğini fark etti ama hayatında henüz değişen hiçbir şey olmamıştı. Son 1 yılda yaşadıkları gözünün önünden geçse de şu an sırası değil deyip hafızasının tozlu raflarına kaldırdı. Bu sefer Ateş aklına gelince bu yöntemin pek işe yaramadığını anladı. Sahi o, o doğum gününü kutlayacak mıydı? "Bunca sorunun arasında düşündüğün seye bak İpek." diyerek kendini azarladı ve uyumaya çalıştı.

***

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte çalan alarmı elinin tersiyle kapatarak bir hışımla yataktan çıktı ve gardrobunu açtı. Sarı takım elbisenin altına kalem etek giydi. Kırmızı rujunu sürdü stilettolarını da ayağına geçirip evden çıkmaya hazırlandı. Tam odadan çıkarken "Bir şey eksik" deyip gözüne gardrobunun ucunda asılı duran ipek fular ilişti. "Evet buu" diye alçak sesle bağırdı. Boynuna dolayıp arabasına doğru yol aldı.

Hastanenin otoparkına park edip kraliçe edasıyla Valide Atik' in kapısından girdi. "Günaydın hocam" şeklindeki hitapları yanıtlayarak odasına ilerledi. Ceketini asıp masaya döner dönmez bir buket fark etti ve buketi eline alarak koklamaya başladı. "Yaa Ateşş, sen misin??" diyerek merakla üzerindeki notu alarak okumaya başladı.

"Evrenin en güzel, en mücadeleci, en harika ve en zeki kadınına...
Doğum günün kutlu olsun birtanem, sevgili arkadaşım...
Orhan YAVUZ"

İpek notu okur okumaz, kapının tıkırtı sesi duyuldu. İpek' in kafasını kapıya yöneltmesiyle Orhan'ın içeri girmesi aynı anda oldu.

"Ayy, kim doğmuş bugüünn" diye yükselerek İpek' yaklaştı ve kollarını açtı. İpek buketleri bırakıp tereddüt etmeden ona sarıldı. "Çok teşekkürler canım arkadaşım, hep beraber nice yıllarımız olsun." diyerek sırtını sıvazladı.
Bir süre sarıldıktan sonra birbirlerinden ayrılıp oturarak yerlerini aldılar.

O: E söyle bakalım, doğum günü kızı bugün gitmek istediğin bir yer var mı, senin için programımı boşalttım...

İ: Ayy hiç gerek yoktu ya gerçekten... Diğerleri gibi bunda da akşam eve giderim, 3-5 kadeh bişiler içerim sonra da yatarım.

O: Yapma ama böyle, üçümüz birlikte ne zaman vakit geçirdik, biliyor musun?

Çenesini eline koyarak, isaret parmağıyla ritim tuttu.

İ: Hayır, ne zamanmış bakim.

O: Dinazorlardan önce miydi, sonra mıydı diye hatırlamaya çalışıyorum bi sn...

İpek ufak gülümsemesinin yerini kahkahaya bırakarak lafa atladı.

İ: Ayy Orhann, ilahi.. Bilmiyomuş gibisin. Ne kadar yoğun çalışıyoruz hayatım, kendimizi düşünmeye vaktimiz mi oluyor sanki...

O: Haklısın.. Bişi sorcam sana.

İpek evraklara dolan gözünü Orhan'a yöneltti. Onaylayarak ona baktı

O: Bizim kalas hala kutlamadı dimi

Gözlerini buruşturarak lafına devam etti.

O: Biliyodum. Birr (işaret parmağıyla 1 yapıyor) kerecik yanılmayayım. Bu konuda şu kafamı kıracağım zaten..

İ: Üstüne gitme Orhan.. Bilmiyor musun sanki son zamanlarda yaşadıklarını, nerden hatırlasın?
Ben onun yerinde olsam ,off hayal bile edemiyorum.. Borç batağında yüzüyor adam resmen.. Boğazına kadar borç.. Kolay mı sanki..

O: Sadece bir çift laf ya bu kadar zor olmamalı.. Ne olmuş yani borç içindeyse, iki güzel laf etmek parayla mı sanki...

Orhan, İpek'in asık yüzünü fark edince daha fazla dayanamayıp konuyu kapattı. "Kolay gelsin sana o zaman" diyerek odadan dışarı çıktı.

***

Öğle arası kafeteryadan kaptığı iki kaşarlı tost tepsisini alıp Ateş' in yanına doğru ilerledi. Bir süre sessizce tostlarını yeseler de Ateş bu yaa durur mu...

A: Doktor, bana bak... Niye iki kelam laf etmiyosun. Küs müyüz, yoksa heh?

Orhan aldırış etmedi.

A: Alooo... doktor kime diyorum ben yaa?

Ellerini göz hizasının tam karşısında sağa sola hareket ettirerek dikkztini çekmeye çalıştı.

O: Ayyy ne var abicim ne varr?

A: Hrrrrr diyosun yani... Anlat bakim. Ne yaşadın dökül.

O: Sorun ben de mi sence..... Bak bakim sen İpek' in doğum gününuu kutladın mı? Hığh? Kutlamadın dimi... İki kelime laf ediceksin gerçekten... PES diyorum sana başka da bişi demiyorum!

Orhan son lokma tostunu eline alıp masadan ayrılarak koridora yöneldi.

A: Doktor bee... Bi dinleseydin keşke..

***

Mesai bitimine yakın İpek tüm evrakları alelacele doldurmaya başlamıştı. Gözü saate kaymaya başladı ve dosyaları son kez elden geçirip ceketine elini uzattı.

Gürültülü bi kapı açma sesinin ardından kapının arkasından Memoli gözüktü.

M:Hocamm... Acilen gelmeniz lazım, hocam.

İ: Ne olduu?

M: Hocam, bi hasta çatı katına çıktı... Aşağı atlamakla tehdit ediyor... Herkes orada.

İ: Tamam geliyorum. İtfaiyeyi aradınız mı???

M: Aradık hocam.

İ: Tamam...

İpek koşar adımlarla Memoli' nin peşine takıldı. Çatı katı merdivenlerine dogru ilk adımını attı.

M: Yukarıda hocam.

İ: Senn gelmiyor musun?

Mehmet Ali gözden kaybolmuştu. Ne olduğuna anlam veremeyen İpek hızlıca yukarı çıktı. Kafasını kaldırdı.
Büyülenmiş gibiydi adeta. Gülümsemesini durduramadan uzun bir masa ve karşısında minik bir tebessümle ona bakan Ateş' i gördü...


İpek FularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin